 |
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E : 2002/14882
K : 2002/1859
T : 25.02.2003
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki uyarlama davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı-karşı davacı avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili avukat Cihan K..., avukat Güliz A..., avukat Münevver B... ile davacı vekili avukat Serdar Ö..., avukat Orhan G..., vekili avukat Ümit A...'ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, dava dışı Ulaştırma Bakanlığı ile mobil telefon sistemi kurulması ve işletilmesi konusunda bir imtiyaz sözleşmesi imzaladıklarını, bu sözleşmeye dayalı olarak da daha sonra lağvedilen ve yerine davalı kurumun geçtiği Telsiz Genel Müdürlüğü ile 21.5.1998 tarihinde telsiz ruhsat ve kullanım ücretlerinin telsiz kullanıcılarından kurum adına kendisinin toplaması ve Telsiz Genel Müdürlüğü'ne ödenmesi konusunda başka bir sözleşme imzaladıklarını, Telsiz Genel Müdürlüğü'ne lağvedilmesinden sonra bu kez davalı ile de 19.2.2001 gününde 21.5.1998 tarihinde sözleşmeye ek bir sözleşme daha imzaladıklarını, bu sözleşmeye göre de faturalı cep telefonlarının ruhsat ve kullanım ücretlerinin yine davalı adına kendisince toplanıp, davalıya ödeneceğinin kararlaştırıldığını, özellikle hazır kartı kullanan abonelerden kullanım ücreti tahsil edilmesinin mümkün olmadığını, abonelerinden tahsil edemediği ruhsat ve kullanım ücretleri bedellerini davalıya ödemek zorunda kaldığını, bu görevin yasa ile davalıya verildiğini, sözleşmelerin bu yöndeki hükümlerinin Anayasa'nın 73. Borçlar Kanunu'nun 20 ve 213 sayılı Yasanın 8. maddesine aykırı olduğunu ileri sürerek her iki sözleşmedeki ruhsat ve kullanım ücretinin kendisi tarafından tahsiline ilişkin hükümlerinin iptaline, davalının 8.1.2002 tarihli yazı ile başlattığı muarazanın telsiz ruhsat vee kullanım ücretlerini aboneden tahsil ederek davalıya ödeme yükümlülüklerinin olmadığının tesbiti suretiyle giderilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, her iki sözleşme hükümlerinin de mevzuata aykırı yönlerinin bulunmadığını, tarafların serbest iradeleri ile bu sözleşmeleri imzaladıklarını savunarak davanın reddini dilemiş, karşı dava olarak da ödenmeyen 52.336.000.926.000 TL ruhsat ve kullanım ücretinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, 2813 sayılı yasanın 27. maddesi ile telsiz ruhsat ve kullanım ücretlerini toplama görevinin davalıya verildiği, bu ücretlerin toplama görevinin kamu alacağına ilişkin olduğu, davalının elinde kamu gücünü bulundurduğu, hazır kart sistemine geçilmekle birlikte aboneye fatura tahakkuku yapılamadığı, görüşme ücretinin eki olan bu paraların tahsil edilmesinin imkansız hale geldiği, öngörülmezlik kuramı gereğince de davacının davasında haklı bulunduğu gerekçe gösterilerek davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davalı karşı davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davacı ile davalı dışı Ulaştırma Bakanlığı arasında düzenlenen 27.4.1998 tarihli imtiyaz sözleşmesinin 21. maddesinde davacıya GSM şebekesinin kurulması ve işletilmesinden doğan yürürlükteki kanun ve T.C. Hükümetiyle yapılan anlaşmalar gereği tahakkuk ettirilen bütün ücret, vergi ve harçlar ile diğer ödeme masraflarını karşılama yükümlülüğü getirilmiş; daha sonra bu sözleşmeyi bağlı olarak taraflar arasında düzenlenen 21.5.1998 tarihli sözleşmenin 4, 19.2.2001 tarihli ek sözleşmenin de 2 maddelerinde cep telefonlarının ruhsatname ve kullanma ücretlerinin abonelerden sözleşmelerde kararlaştırılan şekilde davacı tarafından tahsil edilerek davalıya ödenmesi öngörülmüştür. Her ne kadar 2813 sayılı Yasanın 27. maddesi telsiz (cep telefonu) ruhsat ücreti ve telsiz (cep telefonu) kullanma ücreti tahsili işini davalıya vermiş ise de bu ücretlerin vergi benzeri bir mali yükümlülük getirdiğinden söz edilemez. Zira aynı yasa maddesinin 3. fıkrasında bu ücretlerin tahsilinin genel hükümlere tabi olduğu belirtilmiş, davalı da yasadan doğan bu hakkını sözleşme ve ek sözleşme ile davacıya devretmiştir. Gerek 21.5.1998 tarihli sözleşmenin 4/c ve gerekse 19.2.2001 tarihli ek sözleşmenin 2/3 maddesinde ruhsatname ve kullanım ücretlerinin tahsiline ait her türlü riskin işletmeciye ait olduğu kararlaştırılmıştır. Nitekim mahkeme dahi gerekçesinde bu ücretlerin görüşme ücretinin eki niteliğinde bir ücrer olduğunu, kabul etmiştir. Bu durumda 2813 sayılı Yasanın 27. maddesi ile davalıya verilen ruhsat ve kullanım ücretlerinin tahsiline ilişkin görevlendirme, emredici hukuk kuralı olarak nitelendirilemez. Davalı yasadan doğan bu hakkını eşme ile davacıya devredebilir. Bu durumda mahkemece, asıl inin reddine, karşı dava yönünden de davalı karşı davacının ileri, varsa davacı-karşı davalının delilleri toplandıktan sonra konusunda uzman bilirkişi veya kurulundan taraf ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmalı, davalı-karşı davacının davacı–karşı davalıdan olan alacağı belirlenmeli, belirleyen bu bedele hükmedilmelidir. Mahkemenin bu hususları gözardı ederek ılı şekilde hüküm kurmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davalı-karşı davacının diğer temyiz razlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte belirtilen nedenlerle temyiz :an kararın davalı-karşı davacı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte belirtilen nedenle bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 275.000.000 lira duruşma avukatlık parasının davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya ödenmesine, 25.2.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.