 |
T. C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 2002/14711
K: 2003/1355
T: 17.02.2003
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Davacı, davalıların murisi İ.Y. tarafından yaptırılacak blok, tuğla üretim kapasiteli fabrikayla ilgili, idari, mali, ve teknik konularda müşavirlik hizmeti vermek üzere 15.8.1988 tarihli sözleşme yapıldığını, sözleşmede, öngörülen tüm edimleri yerine getirdikleri halde, ücretin ödenmediğini bildirerek; 88.700.000 TL. ücret alacağı ve 200.000.000 Tl. işlemiş faizi ile zamanında ödeme yapılmamasından dolayı uğranılan zarar tutarı 20.000.000 Tl.nın reeskont faizi ile ödetilmesini istemiş, birleşen dava ile de, ücret alacağının ödenmemesi nedeni ile sözleşmede öngörülen günlük %10 cezai şartın ve alacağın süresinde ödenmemesi nedeni ile uğranılan munzam zararın reeskont faizi ile ödetilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, asıl davada 88.700.000 Tl. ücret alacağının dava tarihinden reeskont faizi ile tahsiline, dava tarihine kadar işlemiş temerrüd faizi 130.320.312 Tl.nın müteselsilen tahsiline, munzam zarar ile ilgili davanın açılmamış sayılmasına, birleşen dava da, günlük %10 uygulanması talebinin reddine, munzam zarar ile ilgili usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunç verilmesine yer olmadığına karar verilmiş tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararırı dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delilerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı birleşen dava ile, ücret alacağının ödenmemesi nedeni ile günlük %10 cezai şart ile munzam zarar isteğinde bulunmuştur. Yerel mahkeme, munzam zarar yönünden meblağı açıklanmadığı ve harcının da yatırılmadığı dolayısıyla usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına, cezai şart yönünden de günlük %10 oranının BK.nun 19. maddesine göre mutlak butlanla malul olduğundan geçersiz olup, istemin reddine karar verilmiştir. Mahkemece gerek cezai şart gerekse munzam zarar yönünden davacı istekleri ayrı ayrı açıklattırılıp bunlar üzerinden Harçlar kanunun 32 maddesi gereğince harçların tamamlattırılması ve işin esasının incelenmesi gerekir.
3- TTK.nün 24 maddesi hükmü gereğince tacir olan borçlu taraflarca kararlaştırılan ücret ve cezanın fahiş olduğu ileri sürülerek indirime tabi tutulması istenemez. Ancak, sözü edilen 24. madde ile yalnız BK.nun 161/son fıkrası hükmünün uygulanın yacağı beyan edilmiştir. TTK. nün 1. maddesi gereğince bu kanunun MK.nun ayrılmaz bir cüzü olduğu ve MK.nun 5. maddesinde de, bu kanunun ve Borçlar Kanununun genel nitelikli hükümlerinin, uygun düştüğü ölçüde tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanacağı kabul edildiğine göre, akdin inikadına ilişkin BK.nun genel hükümleri cezai şart hakkında da uygulanır.
BK.nun 19. maddesinin ilk fıkrası gereğince, bir akdin mevzuu, kanunun gösterdiği sınır dairesinde serbestçe tayin olunur. Bu fıkranın 2. fıkrasında bu serbestinin sınırları gösterilmiş ve 20. maddede de, bir akdin mevzuu gayrimümkün veya gayrimukik yahut ahlaka (adaba) mugayir olursa o akit batıldır. Hüküm getirilmiştir.
Sözleşmenin tarafları, sözleşme özgürlüğü ilkesi çerçevesinde sözleşmenin konusunu ve cezai şartın miktarını belirlemede özgür iseler de, bu özgürlüğün sınırsız ve sonsuz olduğu söylenemez. BK.nun 19, 20, 160/2 maddeleri bu özgürlüğün sınırını çizmiş olup, TKK.nun 24.maddesi ile tacir olan şahsa ve akidine tanınmış olan bu sözleşme serbestisi, bütün sözleşmeler için sınır çekmiş olan anılan yasa hükümleri ile sınırlandırılmıştır.
Cezai şart borçlunun iktisaden mahvına sebep olacak derecede ağır ve yüksek ise, adap ve ahlaka aykırı sayılarak tamamen veya kısmen iptal edilmesi gerekir. Ortada ahlak ve adaba aykırılık söz konusu olduğuna göre TTK.nün 24. hükmünün, bu genel müeyidenin uygulanmasına engel sayj düşünülemez.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönecek oluj olan davalıların murisi tarafından imzalanan 15.8.1998 tarihli Müşavirlik Protokolü'nün özel Hükümler" başlıklı 4. maddesinde, müşavirlik hizmeti ücretinin zamanında ödenmemesi durumunda her geçen gün için %10 cezai müeyyide uygulanacağı kararlaştırılmıştır. Temerrüt halinde alacağa uygulanması kararlaştırılan günlük %10 gibi fahiş cezai şartın yukarıda belirtilen yasal düzenleme ve ilkelere aykırı olduğunun kabulü zorunludur.
Bu itibarla, günlük %10 cezai şartı içeren sözleşme hükmünün dikkate alınmamasında bir isabetsizlik yok ise de, acaba, bu sözleşme hükmünün, hiçbir anlam ve amacı yok mudur? Bu soru üzerinde önemle durmak gerekir. Özellikle somut olayda uyuşmazlık konusu cezai şart bir yerde temerrüt faizine ilişkindir. Tarafların sözleşme ile, yasal düzenlemelerin üzerinde temerrüt faiz oranı belirlemelerinde ise bir sakınca yoktur. Yeter ki, bu düzenleme BK.nun 19 ve 20 maddelerinde belirtilen sınırlamalar içinde kalmasına özen gösterilmiş olsun, bir başka anlatım ile taraflar makul seviyelerde olmak kaydıyla, yasal düzenlemelerle açıklanan oranların üzerinde temerrüt faizi kararlaştırılabilirler. Bu aynı zamanda sözleşme serbestisinin de bir gereğidir. Davalı taraf daha sözleşme kurulurken günlük %10 gibi bir cezai şart niteliğinde temerrüt faizini kabul etmiş ise artık, kendisinden yasa gereği istenebilecek oranın üzerinde temerrüt faizi ödemeyi kabul etmiş sayılmalıdır. Sonuç itibariyle, tarafların bu yönde birleşen ortak iradelerine bir anlam ve değer verilmelidir. Böyle bir sözleşme hükmünü tamamen yok saymak mümkün değildir.
O halde mahkemece tarafların iktisadi durumu, özel olarak borçlunun ödeme kabiliyeti ile beraber borcunu yerine getirmemiş olması dolayısıyla sağladığı yarar, borçlunun kusur derecesi ve borca aykırılığı ölçü olarak alınmak suretiyle, hüküm altına alınacak temerrüt faizi niteliğindeki cezai şartın hak, adalet ve nesafet kurallarına uygun tespit edilmesi gerekirken, bu yönde hiçbir inceleme ve irdeleme yapmadan yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte yazılı nedenlerle davacı tarafın diğer temyiz itirazlarının reddine, 2 ve 3 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 17.2.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.