Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E:2000/1935
K:2000/4155
T:02.05.2000

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
KARAR
Davacılar, asıl ve birleştirilen davada, 4945 sayılı kadastro parseli kapsamındaki 124 ve 125 özel parsel bölümleri Üzerinde inşa edilen ve murisleri Hüseyin ve Narin K... ile içlerinden Cafer ve Hasan'ın da paydaş oldukları apartmanda mevcut bağımsız bölümlerin, davalı Ahmet tarafından, sanki tümü kendisininmiş gibi, diğer davalı İbrahim'e satışının vaad edildiğini, açılan cebri tescil davasının da muvazaalı olarak sürdürülüp, temyiz de edilmeyerek kesinleştirilmesi suretiyle,tüm bölümlerin bu davalı adına tescil edildiğini ve bilahare başkalarına satıldığını, bu yönlerin Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kesinleşen 1996/1010 karar sayılı hükmüyle belirlendiğini; davacılardan Cafer ve Hasan K..' nin paylarına düşen bölümlerin 26.4.1979 günlü noter belgelerinde açıklandığını,bu iki davacının, o belgelerde belirtilen kendilerine ait yerlerden başka, murislerinden kalan payların karşılığını da davalılardan isteme hakkına sahip bulunduklarını, ileri sürerek, taşınmazların dava tarihindeki rayiç değerlerine göre, toplam 528.925.000.000 TL. nin müteselsilen tahsiline, dava tarihinden itibaren yasal faize karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı Ahmet K..., davacıların dayandıkları mahkeme hükmüne göre, murise ancak bir dükkan ve üç daire isabet edeceğini,bunların değerlerinin 20 milyar TL. yi geçmeyeceğini, oysa davacıların,bağımsız bölümlerin tümü kendilerine intikal etmiş gibi astronomik bir talepte bulunduklarını,esasen haksız iktisaba dayanıldığına ve aradan 18 yıl geçtiğine göre davanın zamanaşımına da uğradığını/ talebin murise ait payı aşamayacağını,murisin payının zeminde bulunmaması nedeniyle bedele dönüştürüldüğünü, davacıların kendi hisseleri yönünden bidayetten beri dava açmadıklarını davalı İbrahim Y... da, dayanılan mahkeme kararının sadece muris Hüseyin yönünden hüküm ifade ettiğini, o nedenle tüm davacıların bu karara dayanamayacaklarını, davanın sadece muris Hüseyin'den gelen hisselere ilişkin %14 oranındaki kısmının süresi içinde olduğunu,bunun dışındaki isteklerin tamamının zamanaşımına uğradığını, esasen ortada sebepsiz zenginleşme bulunmadığından davacıların bu orana ilişkin bir talep dahi ileri süremeyeceklerini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacıların tapu maliki oldukları taşınmaza bina yapıldığı, açılan tescil davasının, taşınmazın tapuda üçüncü kişilere devredilmiş olması nedeniyle reddedildiği, ancak davacıların bina Üzerinde hak sahibi olduklarının tesbitine karar verildiği, böylece davacıların tapuda paydaş oldukları halde üzerindeki binadaki paylarının davalı Ahmet K... tarafından İbrahim'e,onun tarafından da üçüncü kişilere satılması nedeniyle zarara uğradıkları gerekçesiyle, bilirkişi raporu esas alınarak asıl davanın kısmen kabulüne, 207.569.532.000 TL.nin dava talihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin istemin ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- 4945 parsel sayılı, 35.676 m² Mesahalı tarla vasıflı taşınmazda Davacılardan Cafer ve Hasan ile davalı Ahmet ve anneleri ölü N. K...'nin ayrı ayrı 300/35676, muris babaları Hüseyin K...'nin ise 229/35676 paya sahip oldukları, özel parselasyon sonucu oluşan 124 ve 125 numaralı bölümler üzerindeki binada bulunan bağımsız bölümlerin, tümü 26.4.1979 tarihli olan ve noterde düzenlenen dört ayrı taahhütnameyle,Cafer,Hasan ,Hüseyin,Narin ve Ahmet K... tarafından taksim edilmek suretiyle, her birinin hangi bölümlere sahip olduğunun açıklıkla gösterildiği ve diğer bölümlere tecavüz edilmeyeceğinin taahhüt olunduğu; buna rağmen davalı Ahmet K...' nin,tümü 5.3.1980 tarihini taşıyan üç ayrı sözleşmeyle, hem kendisine ait 300/35676 payı ve hem de anılan binanın tamamını,yargılama sırasında ölen davalı İbrahim Y...'ye satmayı vaad ettiği, bu sözleşmelere dayanılmak suretiyle açılan cebri tescil davasının kabul edildiği ve sonuçta, tüm bağımsız bölümlerin 12.8.1993 tarihinde İbrahim Y... adına tapuya tescil edildikleri,bilahare de üçüncü kişilere satıldıkları;davacıların ve davalı Ahmet' in ortak miras bırakanı Hüseyin K... tarafından bu olgulara dayanılarak 24.10.1983 günü açılan dava sonucunda,Ankara 24.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1991/868 esas ve 1996/1010 karar sayılı hükmüyle, çekişmeli binanın bodrum katındaki Ana Çocuk Sağlığı Merkezinin bulunduğu dükkanlar ile, 9,10,11,12,13,14,15,16 nolu 8 adet dairenin ,26.4.1979 günlü noter belgesindeki paylaşım ve o tarihteki fiziki ve fiili duruma göre,eşi Narin'in 195/344 payı dışında kalan 149/344 payının ölü davacı Hüseyin K...'ye , dolayısıyla davaya katılan mirasçıları davacılara ait olduğunun hükmen saptanmasına, tapu iptali isteminin reddine, hak sahipliği hükmen belirlenen yer bedeli için davacı tarafın İbrahim Y... ile onun bayii ve onlarla işbirliği içinde oldukları ileri sürülen diğer kişiler hakkında bedel davası açmakta muhtariyetlerine, ıslah imar uygulamasıyla belirlenen bedelin açılacak o davada gözönünde tutulması gerektiğine karar verildiği, kararın onanarak ve karar düzeltme istemi reddedilerek 3.11.1997 günü kesinleştiği dosya kapsamandan açıkça anlaşıldığı gibi taraflar arasında da bu yönlerden bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır.
Temyize konu davada davacılar, hem Hüseyin K...'nin mirasçısı sıfatıyla yukarıda belirtilen mahkeme kararına ve hem de yine yukarıda açıklanan taahhütnamelerdeki paylaşıma dayanarak alacak isteminde;davalılar da, süresi içerisinde zamanaşımı definde bulunmuşlardır.
Davacıların, mirasçılık sıfatına ve muris Hüseyin'in açtığı dava sonucunda elde edilen hükme dayalı isteklerinin zamanaşımına uğramamış olduğu, davalıların da kabulündedir.
Uyuşmazlık, davacıların bunun dışında kalan isteklerinin zamanaşımına uğramış olup olmadığındadır.
Yukarıda ayrıntılı şekilde açıklanan maddi olgular çerçevesinde, davalı Ahmet'in, önce taşınmazdaki kendi hak ve payını aşar şekilde binadaki tüm bağımsız bölümleri, diğer davalı ölü İbrahim'e satmayı vaad etmek suretiyle, taşınmazın diğer paydaşlarına karşı bir haksız fiilde bulunduğu açıktır. Yine açıklanan olgular ve özellikle de kesinleşen mahkeme kararına göre, davalı ölü İbrahim, davalı Ahmet ile el ve işbirliği içinde, vaade konu binanın tamamının ona ait olmadığını bilerek sözleşmeler yapıp, sonuçta açtığı davayla tüm bağımsız bölümleri tapuda kendi adına geçirmek , bilahare de başkalarına satmak suretiyle, gerçek hak sahiplerinin aleyhine olarak sebepsiz zenginleşmiştir. O halde davalıların davacılara karsı sorumluluklarının kapsamı özellikle de zamanaşımı olgusu, bu iki hukuksal kavram çerçevesinde değerlendirilmelidir. Bu noktada hemen belirtilmelidir ki, karar gerekçesinde belirtilenin tersine, dava konusu binadaki bağımsız bölümlerin tamamı,davalı İbrahim'den satın alan üçüncü kişiler adına tapuya kayıtlı olup, davacılar adına kayıtlı hiçbir bölüm bulunmamaktadır. Dahası, Belediyece yapılan imar ıslah çalışmaları sonucunda, zeminde karşılıklarının bulunmadığı gerekçesiyle, paylar bedele dönüştürülmüştür. O nedenle davacıların ,bu davadaki isteklerinin, tapudaki mülkiyet haklarına dayalı olduğunun ,zamanaşımı olgusunun mülkiyet kavramı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğinin kabulüne olanak yoktur.
Muris Hüseyin K...' nin, davalı oğlu Ahmet K... tarafından yapılan ve yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan işlemlerin yasaya aykırılığını ileri sürerek ,yine yukarıda değinilen davayı açtığı, buna karşılık, aynı olgulara dayanmak suretiyle dava açma hakkına sahip bulunan davacılar Cafer ve Hasan K...' nin bu yola gitmedikleri; paydaşlıklarına dayanarak herhangi bir dava açmadıkları; muris Hüseyin'in 14.9.1993 tarihinde ölümünden sonra da, davayı mirasça sıfatıyla takip ettikleri uyuşmazlık konusu değildir. Bu iki davacının,daha önceki olgu ve aşamalardan bilgilerinin bulunmadığı kabul edilse bile, en geç 1991/868 esas sayılı davayı mirasçı sıfatıyla yürütmeye başladıkları 1994 yılı itibariyle ,eldeki davanın davalılarının haksız fiil ve haksız iktisaplarına muttali olduklarının kabulü zorunludur. O halde ,zamanaşımı süresinin bu tarihten itibaren başlatılması gerekir. Borçlar Kanunu'nün haksız fiil ve haksız iktisapta zamanaşımını düzenleyen 60 ve 66. Maddelerine göre, zamanaşımı süresi, ıttıla tarihinden itibaren bir yıldır. Yukarıda değinilen olgular ve eldeki davanın açıldığı 14.7.1998 tarihi itibariyle, bu surelerin geçirilmiş olduğu açıktır. Bu durumda, davacıların, eldeki davada mirasçılık haklarına dayalı olanların dışındaki tüm istekleri zamanaşımına uğramıştır. Davalılar, süresi içinde zamanaşımı definde bulunduklarına göre, bu yönün gözetilmesi zorunludur.
Hal böyle olunca,Mahkemece yapılması gereken iş, yerinde yeniden keşif ve uygulama yapılmak suretiyle, Ankara 24.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1991/868 esas ve 1996/1010 karar sayılı hükmüyle, 149/344 payının muris Hüseyin K...'ye ait olduğu saptanıp kesinleşen bölümlerin dava tarihindeki değerlerinin denetime elverişli bir şekilde, konusunda uzman bilirkişiler aracılığıyla hesaplanıp , bulunacak değerin 149/344 oranına tekabül edecek kısmının hüküm altına alınması, davacıların bunun dışındaki isteklerinin ise zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinden ibarettir. Eksik incelemeyle, olgu ve delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya da düşülerek, yazılı şekilde karar verilmesi usule ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bent gereğince davalıların diğer temiz itirazlarının reddine, temyiz olunan kararın ikinci bentte açıklanan nedenle davalılar yararına BOZULMASINA, 20.000.000 lira duruşma avukatlık parasının davacılardan alınarak davalılara ödenmesine, peşin harcın istek halinde iadesine 2.5.2000 gününde oybirliğiyle karar verildi.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini