 |
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
Esas No: 2000/160
Karar No: 2000/2973
Tarih : 04.04.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine
ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili avukat Ekrem Ç... ve Gökhan Y... ile davacı vekili avukat Ali Ö...'in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı kooperatif, taraflar arasındaki 10.1.1994 günlü sözleşmeyle, davalının dava dışı T... Yapı Kooperatifiyle imzaladığı inşaat sözleşmesi uyarınca yapmakta olduğu inşaatlardan, o sözleşme gereğince payına düşecek olan bölümlerin yarısının, ödenecek hakediş bedelleri karşılığında kendisine ait olacağının kararlaştırıldığını, böylece kendisinin bir finansör olarak düşünüldüğünü, sözleşmenin resmi seki ide düzenlenmediğini, dava tarihine kadar davalıya 21.966.068. 106 TL. ödendiğini, ancak davalının bu para miktarını karşılayacak kadar bile iş yapmadığını, parayı şahsi işlerinde kullandığını, arsa sahibiyle aralarında ihtilaf da çıktığını, ihtarnameye rağmen sözleşmeyi resmileştirmeye veya en azından tapuya şerh ettirmeye de yanaşmadığını, sonuçta sözleşmenin kendisi tarafından 31.7.1997 günlü ihtarnameyle feshedildiğini ileri sürerek, feshedilen sözleşme nedeniyle ödediği 21.966.068.106 TL.nin ödeme tarihlerinden itibaren reeskont faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, taraflar arasındaki sözleşmenin Borçlar Kanunu'nun 163. Maddesi kapsamında olduğunu ve geçerli bulunduğunu, ödenen paranın çok üzerinde imalat yapıldığını , ödeme miktarının da ileri sürülenden daha az, olduğunu savunarak davanın reddini dilemiş; açtığı ve birleştirilerek görülen iki ayrı davada ise, hakediş bedeli bakiyesi 3.696.444.365 TL. nin tahsili için yaptığı icra takibine yönelik itirazın iptaline; haksız şekilde feshedilen sözleşmedeki .cezai şart tutarı 25 milyar TL.nin ve yine sözleşmeden kaynaklanan diğer alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin tapulu taşınmaz mülkiyetinin nakline ilişkin bulunmakla resmi seki l.de yapılması gerektiği , bu şekil şartına uyulmaması nedeniyle geçerli olmadıkı, tarafların sözleşme nedeniyle birbirlerine verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri isteyebilecekleri, davacının yaptığı ödemelerin bilirkişice 20.119.852.141 TL. olarak hesaplandığı, davalının birleştirilen davalardaki taleplerinin sözleşmenin geçersizliği karşısında yerinde bulunmadığı gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulüne, 20.119.852.141 TL.nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine , fazlaya ilişirin istemin ve birleştirilen davaların reddine kaçar verilmiş, hüküm asıl davanın davalısı yüklenici İhsan Biberci tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki 10.1.1994 günlü sözleşmeyle, davalının yüklenici sıfatıyla dava dışı T... Yapı Kooperatifine ait arsa üzerine inşa etmekte olduğu binalardan, o sözleşmedeki %53'lük payına düşen kısmın %50'sinin davacı kooperatife ait olacağı, kooperatifin de bunun karşılığında davalının düzenleyeceği hakediş bedellerini ödeyeceği kararlaştırılmıştır. Hemen belirtilmelidir ki, bu sözleşmeyle, davalı yüklenici, 3. kişiyle yaptığı inşaat sözleşmesi çerçevesinde kendisine düşecek olan bölümlerin yarısını davacı kooperatife vermeyi taahhüt
etmiş olmakla, bu ilişki, alacağın temliki hükmündedir. Gerçekten dolanılan sözleşmeyle davalı yüklenici, üçüncü kişiyle yaptığı sözleşme nedeniyle hak kazanacağı bölümlerin bir kısmını davacıya vermeyi kabullenmek: suretiyle, üçüncü kişiden olan söz konusu alacağını davacıya temlik etmiş durumdadır. Borçlar Kanunun 162 ve sonraki maddelerinde düzenlenen alacağın temlikinin tek geçerlilik koşulu, yazılı şekilde yapılmasıdır. Taraflar arasındaki sözleşme yazılı olup, bu koşul gerçekleşmiş bulunduğundan, sözleşmenin geçersiz olduğunun kabulüne hukuken olanak yoktur. Sözleşmenin tapulu taşınmazların mülkiyetinin nakline ilişkin bulunması da, bu sonuca herhangi bir şekilde etkili değildir. Kaldı ki, davacı kooperatifin, davalı yükleniciyle imzaladığı bu sözleşme uyarınca uzunca bir süre ona hakediş bedellerini ödemek suretiyle, sözleşmenin ifa edileceğine ilişkin haklı bir güven uyandırdıktan sonra, şekle aykırılık nedeniyle sözleşmenin geçersizliğin i ileri sürmesi, Medeni Kanun'un 2. Maddesinde de uygun düşmez. Nihayet, hukuken geçerli bir sözleşmenin geçersizliği ileri sürülüp, tek taraflı olarak feshedilmesi de, diğer tarafın sözleşmeden doğan haklarını ortadan kaldırmaz. O halde temel hareket noktası, uyuşmazlığın geçerli bir sözleşmeden kaynaklandığının benimsenmesi olmalı; gerek asıl davadaki ve gerekse birleştirilen davalardaki talepler, bu hukuksal çerçeve içerisinde değerlendirilmelidir. Mahkemece yapılması gereken iş, öncelikle taraflar arasında hukuken geçerli bir sözleşme kurulduğunun kabulü, daha sonra bu kabule bağlı olarak,davacı kooperatifin sözleşmeyi tek taraflı olarak feshetmekte dayandığı nedenlerin haklı olup olmadığının, saptanması, fesih haksız olsa bile, davalı yüklenicinin de seçimlik cezai şart parasını istemekle ve fesih bildirimine ilişkin
ihtarnameye verdiği cevaptaki açıklamaları ve daha sonraki aşamalardaki beyan ve tutumlarıyla bu feshi kabul etmiş,benimsemiş olup olmadıkının ortaya konulması; bu yönde yapılacak değerlendirme sonucunda söyleşmenin taraflarca sonradan feshedilmiş olduğunun belirlenmesi halinde, geçerli ve fakat feshedilmiş bir sözleşmeye dayalı olarak hangi tarafın nasıl bir talepte bulunma hakkı doğduğunun ayrıca değerlendirilmesi feshin davalı yüklenici tarafından kabul edilmediğinin ve ifanın istenilmesine devam olunduğunun belirlenmesi halinde ise sözleşmedeki cezai şartın seçimlik nitelikte bulunması nedeniyle hem ifanın hem de cezai şartın birlikte istenilemeyeceğinin gözden uzak tutulmaması sonuçta bütün bu inceleme ve değerlendirmelerin ortaya çıkaracağı uygun hukuksal durum çerçevesinde bir karar verilmesinden ibarettir. Eksik incelemeyle ve sözleşmenin geçerliliği konusunda yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması usule ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararan yukarı.da açıklanan nedenle davalı yararına BOZULMASINA 20.000.000 lira duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin harcın istek halinde iadesine 4.4.2000 gününde oybirliğiyle karar verildi.