 |
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E : 1999/7809
K : 1999/8388
T : 16.11.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonuna ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi Üzerine, dosya incelendi gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı tarafından düzenlenen doğalgaz faturalarında, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 'nın 1995/1 sayılı tebliğinde öngörülen %30 oranındaki üst sınır aşılmak suretiyle fazla para indiğini ileri sürerek , 101.000.000 TL.nin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, bilirkişi raporu esas alınarak davanın kabulüne, 101.000.000 TL.nın ödetilmesine karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın 1995/1 sayılı tebliği uyarınca, davalının tüketicilere uygulayacağı doğalgaz satış fiyatlarının, BOTAŞ satış fiyatının %30'unu aşmaması gerektiğini, davalının bu üst sınıra uymayarak fazla para tahsil ettiğini, ileri sürmüş; tüketim dönemi yerine tahsilat dönemindeki fiyatların uygulanmasının da ayrıca fazla tahsilata neden olduğunu ancak buna ilişkin talep hakkını saklı tuttuğunu bildirmiş ve böylece, bu davadaki istirdat istemini, anılan Bakanlık Tebliği'ne dayandırmıştır. Gerçekten de, 31.1.1995 günlü Resmi Gazete'de yayınlanan ve 1.1.1995 tarihinden itibaren geçerli olan söz konusu Bakanlık Tebliği dağıtım kuruluşlarının tüketicilerine uygulayacakları satış fiyatlarının üst sınırını, BOTAŞ'ın bu kuruluşlara uyguladığı fiyatın %30'u olarak tesbit etmiş bulunmaktadır.
Tüketiciler tarafından 1995/1 sayılı tebliğe dayanılarak açılan istirdat ve menfi tesbit davalarında, Dairemiz, istikrarlı bir şekilde, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı' nın gerek 9.2.1990 gün ve 397 sayılı kanun hükmünde kararnamenin 1 ve 3 ve gerekse, teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun'un 2 ve 10.maddeleri uyarınca, kamu yararı ve piyasa ihtiyaçlarını gözeterek, tüketicilere yapılacak her türlü enerji satışında taban ve tavan fiyatları belirleme ve uygulanmasını denetleme görev ve yetkisine sahip olduğunu, davalı idarenin bu Tebliğde öngörülen üst sınırla bağlı bulunduğunu kabul etmiş ve temyiz istemlerini bu çerçevede karara bağlamıştır. Ancak, davalı idare tarafından açılan dava sonucunda, Danıştay 10.Dairesinin 16.3.1998 gün ve 1995/5447-1998/1162 sayılı kararıyla 1995/1 sayılı tebliğ iptal edilmiş ve bu karar kesinleşmiştir. O nedenle, bu noktada, sözkonusu iptal kararının dava konusu uyuşmazlığa etkisinin ne olacağının belirlenmesi gerekmektedir.
İdare mahkemeleri ve Danıştay Dairelerince, bir idari işlem hakkında verilen iptal kararlarının, o idari işlemi ilk tesis edildiği andan itibaren ortadan kaldıracağı ve işlemin yapılmasından önceki hukuki durumu yeniden ortaya koyacağı; eş söyleyişle, kesinleşmiş bir iptal kararının sakatlığı saptanan idari işlemi geriye yürür biçimde hukuk aleminden sileceği öğretide ve Danıştay kararlarında ittifakla kabul edilmektedir. (Danıştay Dava Daireleri Kurulu'nun, 4.2.1966 gün ve 1965/473 esas sayılı kararı) Bu durumda, verilen ve kesinleşen iptal kararıyla birlikte, 1995/1 sayılı Tebliğinin, ilk tesis edildiği tarihten itibaren ve hatta idarenin herhangi bir geri alma veya kaldırma işlemine ihtiyaç bulunmaksızın, doğrudan ve otomatik olarak yürürlükten kalkmış bulunduğunun kabulü zorunludur. Bu saptamadan bir adım daha ileriye gidildiğinde, tebliğin iptaline ilişkin kararın, o tebliğe dayanılarak açılmış ve devam etmekte olan davalarda uygulanma olanağının bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekecektir. Hiç kuşku yoktur ki, bir idari işlemden kendi lehine sonuçlar çıkaran ve ona dayanarak hak talebinde bulunan tarafça açılan davanın henüz kesin hükümle sonuçlanmadığı bir aşamada, dayanak idari işlemin hukuk aleminden silinmesi, ortadan kalkması durumunda, artık uyuşmazlığın c idari işlemin öngördüğü hukuki çerçevede değerlendirilip sonuçlandırılmasına hukuken olanak bulunmamaktadır. Eş söyleyişle, uyuşmazlık, davada dayanılan ve yargılama sırasında idari yargı yerinin iptal kararıyla ortadan kalkan idari işlemin, tesisinden önceki hukuki durum çerçevesinde ele alınıp karara bağlanmalıdır. Kendiliğinden yürürlüğe girdiğinin kabulü zorunlu bulunan "işlem öncesi durum" ise, davalının doğalgaz fiyatlarını belirlemesinde, kendi maliyet hesap ve tercihleri dışında, herhangi bir sınırlama öngörmemekte, diğer bir ifadeyle bu konuda davalıyı serbest bırakmaktadır, bu serbestinin, sözleşme hukukunun ve hukukun geri, ilkelerinin çizdiği hukuksal çerçeve içerisinde başkaca sınırlamalara tabi bulunup bulunmadığı sorunu ancak o doğrultuda açılmış bir dava sözkonusu olduğunda ele alınıp değerlendirilebilecek bir yön olup, somut olayda bu hususun tartışılması mümkün değildir. Hal böyle olunca, yukarıdan beri açıklanan ilkeler ve somut durum karşısında davanın reddine karar verilmesi gerekir. Mahkemece, hükümden sonra ortaya çıkan bu yeni 'hukuki durum doğrultusunda işlem yapılmak üzere karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenle davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 16.11.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.