 |
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 1999/551
K. 1999/553
T. 30.6.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kalecilik Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 9.7.1998 gün ve 1997/112 - 1998/67 sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmes üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin 16.11.1998 gün ve 1998/8559 - 9057 sayılı ilamı; ( ... Davacı, davalının aralarında yapmış oldukları sözleşmeye uyamadığını belirterek sözleşmedeki bedele cezai şartın tahsili için başlatmış olduğu icra takibine yapılan itirazın iptaline % 40 inkar tazminatının ödetilmesini istemiştir. Davalı, davacıya tapulu taşınmaz sattığın tapuda işlem yapıldığını bunun haricinde herhangi bir yazılı sözleşme olmadığını belirterek davanın reddini dilemiştir. Mahkemece davanın kabulüne, itirazın iptaline, asıl alcak, faiz, cezai şart ve inkar tazminatı olmak üzere toplam 206.900.000,- TL. nın ödetilmesine karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Tapulu taşınmazın satımı resmi şekilde yaplmadıkça müteber olmaz. ( BK. madde 213. MK. madde 634, Tapu Kanunu madde 26 Noterlik Kanunu madde 60 ) Davacı ile davalı arasında yapıldığı iddia edilen sözleşme adi yazılı şekilde yapılmış bulunduğundan tapulu taşınmazın satışı yönünden bu sözleşme geçersizdir. Bu durumda davacı alıcının verdiği satış parasını haksız iktisap kuralları gereğince geri almaya hakkı vardır. Hukuken geçersiz sözleşmeler, haksız iktisap kuralları uyarınca tasfiye edilir iken, denkleştirici adalet kurallı hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir. Bu husus hem hakkaniyetin hem de gerçek adaletin bir gereğidir. Bu bakımdan iadeye karar verilirken satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve o şekilde iadeye karar verilmesi uygun olacaktır. Aksi takdirde kısmi iade durumu oluşacak, iadesi dışındaki zenginleşme iade borçlusu yedinde haksız zenginleşme olarak kalacak, iade borçlularının iadede direnmelerine neden olacaktır. Somut olayda ödenen 50.000.000,- TL.nın takip tarihi itibariyle ulaşacağı, alım gücünün ne olabileceği yönüde açıklanan ilke ve esaslar ışığında konusunda uzman bilirkişi kurulundan nedenlerini açıklayıcı, Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak belirlenmeli ve buna hükmedilmelidir. Ancak davalı savunmasında bu yerin tapusunun davacı tarafa verildiği belirtmiştir. Mahkemce öncelikle bu yerin tapulu olup olmadığı ve tapu ile bu yerin davacıya satışının da yapılmadığı anlaşıldığı takdirde yukarda açıklandığı şekilde hüküm kurulmalıdır. Taşınmazın tapusuz olduğu anlaşıldığı takdirde de satışı öngörülen taşınmazın teslim edilememiş olması nedeniyle sözleşmeye aykırı davranıştan hüküm kurulmalıdır. Mahkemece yazılı gerekçeye davanın kabulüne karar verilmiş olması Usul ve Yasa'ya aykırı olup bozma nedenidir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararıın süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : HUMK.'nun 429. maddesi hükmüne göre, Yargıtay'ın bozma kararı üzerine hakim, tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra bozma ilamına uyulup uyulmayacağına karar verir. Görülüyor ki, hakim bozma ilamına uymak zorunda olmayıp eski kararında direnebilir, eş anlatımla, hakim kural olarak Yargıtay bozma kararına uymak ya da bu karara karşı direnme kararı vermek konusunda tarafların istekleri ile bağlı olmayıp serbest takdir yetkisine sahiptir. Ancak, bozma nedenlerinin, kamu düzenine ilişkin ve dolayısıyla hakimin kendiliğinden ( re'sen ) gözönünde bulundurması gereken sebeplerden olmaması halinde taraflar veya vekilleri bozma kararına uyulmasını istemişlerse, artık mahkemece önceki kararda direnilmez. Yarıgıtay'ın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulaması da bu doğrultudadır. ( HGK. 14.8.1984 gün ve 293 - 435, 8.6.1984 gün 401 - 675, 18.10.1989 gün 541 - 534, 21.2.1990 gün 10 - 117, 7.11.1990 gün ve 439 - 562 sayılı kararları ). Temyize itirazın iptali davasında davacı vekili ve davalı bozmadan sonraki 25.3.1999 günlü oturumda, bozma ilamına uyulmasını istemişlerdir. Bozma sebebi ise, kamu düzenine ilişkin değildir. Ne var ki, somut olayın özellikleri gözönüne alınarak taleple bağlılık kuralı gözden kaçırılmamalıdır. Hal böyle olunca, mahkemece bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru değildir. O halde direnmek kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalının temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ), 30.6.1999 tarihinde oybirliği ile karar verildi.