 |
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E:1999/48
K:1999/1630
T : 8.3.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
FESİH HAKKI
YOLSUZ TERKİN
ÖZET Davacı, BKnun 106. maddesinde öngörülen tercih hakkını, akdin ifası yönünde kullandığına göre, bundan dönerek tercih hakkını, akdin feshi yönünde değiştiremez. Bu nedenle teminat olarak kalması kararlaştırılan satış vaadi, hukuken geçerlilik kazanamaz. Satış vaadi sözleşmesinin artık davalıya karşı ifası istenemeyeceği için, tapu müdürünün yapmış olduğu hukuka aykırı işlem de, davacıya bir hak bahşetmez.
(818 s. BK. m. 106)
Taraflar arasındaki tazminat davası nın yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davacılar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
Davacılar, davalı Vedat'tan satış vaadi sözleşmesiyle noterde bir taşınmaz satın aldıklarını sözleşmeyi tapuda şerh ettirdiklerini, davalı Vedatın sözleşme gereğini yerine getirmediği için bu kez noterde fesih sözleşmesi düzenlediklerini, Vedat'ın kendilerine yapacağı ödemelerin teminatı olarak da tapudaki şerhin devam edeceğini kararlaştırdıklarını, davalı Vedat'ın edimini yerine getirmemesi halinde sözleşmede kendilerine tapu tescili davası açma hakkı tanındığını, davalı Vedat'ın fesih sözleşmesindeki edimini de yerine getirmediğini, bunun üzerine Vedat aleyhine tapu iptali ve tescili davası açtıklarını bu sırada tapu müdürü ve Vedat'ın birlikte hareket ederek usulsüz olarak tapudaki satış vaadi şerhini kaldırmak suretiyle taşınmazın üçüncü kişiye devrini sağladıklarını bu işlemde hazinenin de kusursuz sorumluluğunun bulunduğunu ileri sürerek şimdilik 10.000.000.000 TL. tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine ve dava ihbar olunan Doğan'ın yapılan satış vaadi sözleşmesinin tapudan terkini işleminin mevzuata uygun olduğunu savunarak davanın reddini dilemişler; davalı Vedat duruşmalara katılmamış savunmada bulunmamıştır.
Mahkemece, tapu müdürü hakkında yapılan idari tahkikatın meni muhakeme kararıyla kesinleştiği fesih sözleşmesinden tapu müdürünün bilgisinin bulunmadığı bu sözleşmenin davacılarla davalı Vedat arasında bir iç ilişki mahiyetinde bulunduğu gerekçe gösterilerek tazminat talebinin reddine, fesih sözleşmesi nedeniyle davacılara ödenmeyen bakiye 4.215.000.000 TL. nin davalı Vedat'tan tahsiline karar verilmiş; hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılarla davalı Vedat arasında düzenlenmiş bulunan 7.8.1996 tarihli fesih sözleşmesi karşılıklı taahhütleri havi sözleşme niteliğindedir. Borçlar Kanunu 106. maddesi hükmü gereğince taraflardan biri mütemerrit olduğu taktirde diğer borcun ifa edilmesi için münasip bir mehil tayin edebilir. Bu mehil zarfında borç ifa edilmemiş bulunduğu taktirde alacaklı, onun ifasını talep ve gecikme sebebiyle zarar ve ziyan davası açabilir. Aktin icrasından ve gecikme sebebiyle zarar ziyan talebinden vazgeçtiğini beyan ederek borcun ifa edilmemesinden dolayı zarar ve ziyan talep edebilir veya akti feshedebilir.
Olayımızda sözleşmeyle kararlaştırılan edimlerden davalı taksitlerin bir kısmını ödememiş olmasına rağmen davacı taraf, yasanın bu maddesinde öngörülen bu hakkını derhal kullanarak akti feshetmemiştir. Aksine gecikmeli de olsa sözleşmeye göre davalının yapmış olduğu ödemeleri kabul etmiştir. Böylelikle tercih hakkını fesih sözleşmesinin feshi yönünde değil ifası yönünde kullanmış sayılır. Tercih hakkını aktin ifası yönünde kullanan davacılar, sonradan bundan dönerek bu haklarını fesih yönünde değiştiremezler. Böylece olunca da teminat olarak kalması kararlaştırılan satış vaadi hukuken geçerlilik kazanamaz ve satış vaadi sözleşmesinin ifası karşılığı zarar ziyan istenemez. Satış vaadi sözleşmesinin artık davalıya karşı ifası isteyemeyeceği için tapu müdürünün yapmış olduğu hukuka aykırı işlemde davacılara bir hak bahşetmez. Mahkemece, davanın bu gerekçeyle reddine karar verilmesi gerekirken kararda yazılı gerekçelerle reddedilmiş bulunması doğru değildir. Bozmayı gerektirir. Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması HUMK 438/son maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle sonucu itibariyle doğru olan hükmün gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek (ONANMASINA), peşin harcın onama harcından çıkartılmasıyla arta kalan 150.370.000 liranın istek halinde iadesine, 8.3.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.