 |
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E:1999/13
K:1999/625
T:9.2.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ÖZET : Davacının, hükümde bir hususun müphem olması sebebiyle infazda ihtilafa yol açabileceğini öne sürerek tavzihi istemini içeren dilekçesi, mahkemece davalı tarafa tebliğ edilmeli, cevap için uygun süre tanınıp HUMK.nun 457 ve 458. maddeleri de gözetilerek, bu talep hakkında bir karar verilmeli, verilecek karar taraflara tebliğ edilmelidir.
(1086 s. HUMK. 456, 457,458)
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı, teslim edilmeyen malzemeler için peşin ödenmiş olan 7.137 Amerikan Doları tutarındaki satış bedelinin davalıdan geri alınmasına karar verilmesini istemiş, mahkemece davanın kabulüne yönelik olarak verilen 8.3.1993 gün ve 1988/674 esas, 1993/147 karar sayılı hüküm taraflarca temyiz edilmeyerek kesinleştikten sonra, davacının istemiyle mahkemece faiz başlangıcı yönünden verilen 18.3.1986 günlü tavzih kararı davalı tarafından temyiz edilmiş, mahkemece, kararın kesinleşmiş olduğu gerekçesiyle temyiz istemi reddedilmiş red kararı davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz edilmeyerek 28.2.1994 tarihinde kesinleşen, 7.1 37.27 Amerikan Dolarının davalıdan tahsiline ilişkin 8.3.1993 günlü karardaki bu alacak için ödeme tarihinden itibaren en yüksek banka ıskonto haddi faizinin uygulanmasına "ibaresinin, ilamın infazı sırasında ihtilaf çıkarabileceği gerekçesiyle davacı vekili tarafından hükmün bu yönden tavzihi ve faiz başlangıcının 18.3.1986 olduğunun belirtilmesi istemiyle verilen 8.9.1993 havale günlü dilekçe üzerine, taraflara tebligat yapılmaksızın, mahkemece karar metninin altına eklenen 29.9.1993 günlü ve düzeltme kararı başlıklı bölümle, davacının istemi gibi faiz başlangıç tarihinin 18.3.1996 olduğunun açıklandığı, bu kararın da taraflara tebliğ edilmediği, bilahare davalının 1.9.1998 günlü dilekçeyle, tavzih kararın, temyiz ettiği; mahkemece, 2.9.1998 günlü kararla, davalının daha önce 28.2.1994 tarihinde kesinleşen hükmü temyiz etmekte olduğu gerekçe gösterilerek temyiz isteminin reddedildiği dosya kapsamından açıkça anlaşılmaktadır. Davalının temyiz istemi, belirtilen bu red kararına ilişkindir.
Davalının 1.9.1998 günlü temyiz istemi, 28.2.1994 tarihinde kesinleşen 8.3.1993 günlü karara değil, onun tavzihine ilişkin 29.9.1993 günlü karara yöneliktir. Bu nedenle, öncelikle, temyiz isteminin kesinleşmiş karara yönelik bulunduğu gerekçesiyle reddedilmesine ilişkin 2.9.1998 günlü mahkeme kararında isabet bulunmadığı belirtilmelidir. Tavzih kararının, ilişkin bulunduğu asıl hükümden bağımsız olarak temyiz edilebileceğinde ve hükmün davalıya tebliğ edilmemiş olması nedeniyle temyiz süresinin, öğrenme tarihinden itibaren başlayacağında kuşku ve duraksamaya yer yoktur. Davalı öğrenme tarihi 1.9.1998 olduğunu bildirmiş ve hükmü aynı gün temyiz etmiştir. Hal böyle olunca, temyiz isteminin reddine ilişkin mahkeme kararının kaldırılması ve işin esasının incelenmesi gerekmektedir.
Davacının 8.9.1993 günlü dilekçesinde istek, hükümdeki bir maddi hatanın düzeltilmesine değil, müphem olduğu ve infazda tereddüt yaratacağı ileri sürülen bir hususun açıklanmasına (tavzihine) ilişkin olup, bu istek hakkındaki incelemenin, hangi şekilde yapılacağı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 456. ve sonraki maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan yasa hükmü uyarınca, tavzih istemine ilişkin dilekçenin bir örneğinin karşı tarafa tebliğ edilmesi ve cevap için uygun bir sürenin tayini gerekmektedir. Tavzih isteminin ancak bu gereklilik yerine getirildikten sonra incelenebileceği açıktır. Yasanın anılan hükmü emredici nitelikte olup, uyulması zorunludur. Somut olayda yukarıda açıklandığı gibi, davacının tavzih istemine ilişkin dilekçesi davalıya tebliğ edilmeden karar verilmiş, verilen tavzih kararı da taraflara tebliğ edilmemiştir. Mahkemece yapılması gereken iş, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 456. maddesi hükmüne uygun olarak tavzi talebine ilişkin davacı dilekçesinin davalı tarafa tebliği cevap için uygun bir sürenin tanınması 457 ve 458. madde hükümleri de gözetilerek bu talep hakkında bir karar verilmesi ve verilecek kararın taraflara ayrı ayrı tebliğinden ibarettir. Yasanın açık hükmüne aykırı olarak işlem yapılıp, yazılı şekilde karar verilmiş olması yanlıştır, bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle, temyiz istemin reddine ilişkin 2.9.1998 günlü mahkeme kararının kaldırılmasına, temyiz olunan kararın davalı yararına (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde iadesine, 9.2.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.