 |
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/7591
Karar No : 1998/9554
Tarih : 1.12.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak ver,ilen hükmün süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı tarafından düzenlenen doğalgaz faturalarında, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 1995 /l sayılı tebliğinde öngörülen %30 oranındaki. üst sınır aşılmak suretiyle fazla para alındığını ileri sürerek 200.000.000 TL.nın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece bilirkişi raporu esas alınarak davanın kabulüne, 200.000.000 TL.nin ödetilmesine, karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın 1995/l sayılı tebliği uyarınca, davalının tüketicilere uygulayacağı doğalgaz satış fiyatlarının, BOTAŞ satış fiyatının %30.unu aşmaması gerektiğini, davalının bu üst sınıra uymayarak, fazla para tahsil ettiğini ileri sürmüş ve böylece, bu davadaki istirdat istemini, anılan Bakanlık Tebliği'ne dayandırmıştır. Gerçekten de, 31.1.1995 günlü Resmi Gazete'de yayınlanan 1.1.1995 tarihinden itibaren geçerli olan söz konusu Bakanlık Tebliği dağıtım kuruluşlarının tüketicilerine uygulayacakları satış fiyatlarının üst; sınırını, BOTAŞ'ın bu kuruluşlara uyguladığı fiyatın %30'u olarak tesbit etmiş bulunmaktadır. Tüketiciler tarafından 1996/1 sayılı tebliğe dayanılarak açılan istirdat ve menfi tesbit davalarında, Dairemiz, istikrarlı bir şekilde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın gerek 9.2.1990 gün ve 397 sayılı kanun hükmünde kararnamenin 1 ve 3 ve gerekse teşkilat ve görevleri hakkındaki kanun'un 2 ve 10 maddeleri uyarınca, kamu yararı ve piyasa ihtiyaçlarını gözeterek, tüketicilere yapılacak her türlü enerji satışında taban ve tavan fiyatları belirleme ve uygulanmasını denetleme görev ve yetkisine sahip olduğunu, davalı idarenin bu tebliğde öngörülen üst sınırla bağlı bulunduğunu kabul etmiş ve temyiz istemlerini bu çerçevede karara bağlamıştır. Ancak, davalı idare tarafından açılan dava sonucunda, Danıştay 10.Dairesinin 16.3.1998 gün ve 1995/5147-1998/1162 sayılı kararıyla 1995/1 sayılı tebliğ iptal edilmiş ve bu karar kesinleşmiştir. O nedenle, bu noktada, sözkonusu iptal kararının dava konusu uyuşmazlığa etkisinin ne olacağının belirlenmesi gerekmektedir.
idare mahkemeleri ve Danıştay Dairelerince, bir idari işlem hakkında verilen iptal kararlarının, o idari işlemi ilk tesis edildiği andan itibaren ortadan kaldıracağı ve işlemin yapılmasından önceki hukuki durumu yeniden ortaya koyacağı; eş söyleyişle, kesinleşmiş bir iptal kararının sakatlığı saptanan idari işlemi geriye yürür biçimde hukuk aleminden sileceği öğretide ve Danıştay kararlarında ittifakla kabul edilmektedir. (Danıştay Dava Daireleri Kurulu'nun, 4.2.1966 gün ve 1965/4/3 esas sayılı kararı) Bu durumda , verilen ve kesinleşen iptal kararıyla birlikte, 1995/1 sayılı Tebliğinin, ilk tesis edildiği tarihten itibaren ve hatta idarenin herhangi bir geri alma veya kaldırma işlemine ihtiyaç bulunmaksızın, doğrudan ve otomatik olarak yürürlükten kalkmış bulunduğunun kabulü zorunludur.
Bu saptamadan bir adım daha ileriye gidildiğinde, tebliğin iptaline ilişkin kararın, o tebliğe dayanılarak açılmış ve devam etmekte olan davalarda uygulanma olanağının bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekecektir. Hiç kuşku yoktur ki, bir idari işlemden kendi lehine sonuçlar çıkaran ve ona dayanarak hak ,talebinde bulunan tarafça açılan davanın henüz kesin hükümle sonuçlanmadığı bir aşamada, dayanak idari işlemin hukuk aleminden silinmesi, ortadan kalkması durumunda, antik uyuşmazlığın o idari izlemin öngördüğü hukuki, çerçevede değerlendirilip uçlandırılmasına hukuken olanak bulunmamaktadır. Eş söyleyişle, uyuşmazlık, davada dayanılan ve yargılama sırasında idari yargı yerinin iptal kararıyla ortadan kalkan idari işlemin, isinden önceki hukuki durum çerçevesinde ele alınıp karara bağlanmalıdır. Kendiliğinden yürürlüğe girdiğinin kabulü zorunlu bulunan "işlem öncesi durum" ise, davalının doğalgaz fiyatlarını belirlemesinde kendi maliyet hesap ve tercihleri dışında herhangi bir sınırlama öngörmemekte, diğer bir ifadeyle bu konuda davalıyı serbest bırakmaktadır. Bu serbestinin sözleşme hukukunu ve hukukun genel ilkelerinin çizdiği hukuksal çerçeve içerisinde başkaca sınırlamalara tabi bulunup bulunmadığı sorunu ancak o doğrultuda açılmış bir dava sözkonusu olduğunda ele alınıp değerlendirilebilecek bir yön olup somut olayda bu hususun tartışılması mümkün değildir. Hal böyle olunca, yukarıdan beri açıklanan ilkeler ve somut durum karşısında davanın reddine karar verilmesi gerekir. Mahkemece hükümden sonra ortaya çıkan bu yeni hukuki durum doğrultusunda işlem yapılmak üzere karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda birinci bent gereğince davacının temyiz itirazlarının reddine temyiz olunan kararın ikinci bentte açıklanan nedenle davalı yararına BOZULMASINA peşin harcın istek halinde iadesine 1.12.1998 gününde oybirliğiyle karar verildi.