 |
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E. 1997/8014
K. 1997/8727
T. 4.11.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
TAZMİNAT DAVASI
İŞTİRAKİN ÇÖZÜLMESİNDEN SONRA DÜZENLENEN SULH
ANLAŞMASI
FER'İ BORÇ (Geçerlilik Koşulu)
KARAR ÖZETİ: Taraflar arasında tapuda intikalden sonra düzenlenen sulh sözleşmesine göre,iştirakin çözülüp müşterek mal haline dönüşen ve dolayısıyla tereke malı olmaktan çıkan bir taşınmazın, MK nun 611. maddesinde öngörülen şekilde taksime konu edilmesi mümkün değildir. Anılan sözleşme, tapuda kayıtlı taşınmaz üzerindeki mülkiyeti nakledici nitelik taşıdığından, geçerliliği ancak resmi şekilde yapılmış olmasına bağlıdır. Sulh sözleşmesi geçersiz olmakla, bu sözleşmede öngörülen tazminat niteliğindeki fer'i borç da geçersizdir, ödetilmesi istenemez.
(743 s. MK. m. 611, 634)
(818 s. BK.m. 213)
(1512 s. Noterlik K.m. 60/3)
(2644 s. Tapu K.m. 26)
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı, kendisinin ve davalıların paydaş bulundukları taşınmazlarla ilgili ortaklığın giderilmesi davası sırasında düzenlenen 29.8.1990 günlü sulh sözleşmesiyle 1150 parsel sayılı taşınmazın özel parselasyona tabi tutulup üçe bölünmesinin ve bu şekilde taksimin kararlaştırıldığını; tapuda bu doğrultuda işlem yapılmak üzere davet edildiği halde bu davete icabet etmeyenin, davet edene 50.000.000. TL. cezai tazminat ödeyeceğinin de sözleşmede hüküm altına alındığını, davalıların ihtarnameyle yapılan davete uymadıklarını ileri sürerek her bir davalıdan 50.000.00 TL. olmak üzere toplam 200.000.000 TL. tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, dayanılan sulh sözleşmesinin harici ve geçersiz olduğunu geçersiz sözleşmeye dayanılarak tazminat istenemeyeceğini savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, tarafların tümünün aynı kişinin mirasçıları olmaları nedeniyle harici sulh sözleşmesinin geçerli bulunduğu benimsenerek davanın kısmen kabulüne, her bir davalıdan 25.000.000 TL. olmak üzere toplam 100.000.000 TL. tazminatın tahsiline fazla talebin reddine karar verilmiş; hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında düzenlenen 29.8.1990 günlü sulh sözleşmesi, ortak miras bırakandan intikal eden taşınmazın özel parselasyona tabi tutulmak suretiyle mirasçılar arasında taksim edilmesine ve her bir bölümün mülkiyetinin orada öngörülen şekilde devrine ilişkin bulunmaktadır. Sözleşmeye konu 1150 parsel sayılı taşınmazın ortak miras bırakan Hasan adına tapuya kayıtlı iken, onun 1982 yılında ölümünden sonra 11.3.1985 tarihinde mirasçıları adına ve hakları oranında tescil edilmiş olduğu böylece sulh sözleşmesinin düzenlendiği 29.8.1990 tarihi itibariyle taşınmaz üzerindeki iştirakin çözülmüş ve müşterek mal haline gelmiş bulunduğu dosyadaki tapu kaydından anlaşılmaktadır. İştirakin çözülmesi nedeniyle tereke malı olmaktan çıkan bir taşınmazın Medeni Kanunun 611. maddesinde gösterilen şekilde taksime konu edilmesi mümkün değildir. Anılan sözleşme tapuda kayıtlı taşınmaz üzerindeki mülkiyeti nakledici nitelik taşıdığından geçerliliği ancak resmi şeklide yapılmış olmasına bağlıdır. (Medeni Kanun md. 634, Borçlar Kanunu md 213. Noterlik Kanunu 60/3, Tapu Kanunu md. 26). Bu durumda davacının dayandığı sözleşmenin resmi şekil şartını ihtiva etmemesi nedeniyle geçersiz bulunduğunda kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır. Davada talep edilen tazminatın asıl borcu kuvvetlendirici nitelikte fer'i bir borç olarak öngörüldüğü de sözleşme içeriğinden açıkça anlaşılmaktadır. Fer'i borçlar, ancak asıl borca ilişkin sözleşmenin geçerli bulunması halinde hüküm ifade ederler. Sulh sözleşmesi geçersiz olmakla bu sözleşmede öngörülen tazminat niteliğindeki fer'i borç da geçersizdir; ödetilmesi istenemez. Mahkemece bu yön gözönünde tutularak davanın reddine karar verilmesi gerekirken sözleşmenin hukuki nitelendirmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi usule ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenle davalılar yararına (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde iadesine, 4.11.1997 gününde oybirliğiyle karar verildi.