Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E. 1997/2555
K. 1997/4658
T. 22.5.1997

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DENKLEŞTİRİCİ ADALET
HAKSIZ İKTİSAPTA İADE
 
KARAR ÖZETİ: Geçerli bir sebep olmaksızın, bir başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kimse, elde ettiği kazanımı geri vermek zorunda olduğundan, davalının vaad ve taahhütlerine kanarak, yapılmakta olan inşaattan daire almak için para ödeyen ve inşaatın tamamlanmaması nedeniyle dairesini alamayan davacıya, haksız iktisap kuralları nazara alınarak ve talebiyle bağlı kalınarak, gerekirse, uzman bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra, ödediği paranın dava tarihi itibariyle altın esasına göre ulaşacağı bedelin iadesine karar verilmelidir.
 
(743 s. MK. m. 2)
(818 s. BK. m. 61,63)
(1086 s. HUMK. m. 76)
 
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
 
Davacı, davalının yapmakta olduğu inşaattan davalının vaat ve taahhütlerine kanarak bir daire satın almayı kararlaştırdıklarını, peyderpey toplam 76.000 TL. ödeme yaptığını, ancak davalının bugüne kadar inşaat tamamlamadığını o gün davalıya ödenen para ile bugün 250.000.000 TL.lık altın alınabileceğini öne sürerek şimdilik 10.000.000 TL.nin reeskont faizi ile ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
 
Davalı, sözleşmenin geçersiz olduğunu, davacının ancak verdiği bedeli isteyebileceğini, kaldı ki davacının kendi edimini yerine getirmediğini beyanla davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
 
Mahkemece, 25.000 TL.nin dava tarihinden itibaren hesaplanacak değişik oranlarda reeskont faizi ile tahsiline, davacının fazla talebinin reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
 
Bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak taraflara, nitelendirmek ve uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak, doğru olarak uygulamak ise hakimin görevidir (HUMK. 76. md.).
 
Davacı bu davada, aralarındaki sözleşme gereğince satımı öngörülen daireyi ve daire değerine karşılık bedeli değil, ödemiş olduğu paranın altın esasından hareketle bugün için ulaşacağı değerden şimdilik kaydıyla 10.006.000 TL.nin ödetilmesini istemiş olmakla haksız iktisap kurallarına dayanmıştır. O nedenle, bu olayda taraflar arasındaki daire satım sözleşmesinin geçerli olup olmadığının veya MK.nun 2. maddesi hükmü karşısında geçerli sayılıp sayılamayacağının ve dolayısıyla karşılıklı edimleri havi sözleşmelerde edimini ifa etmeyen tarafın karşı taraftan edim isteyemeyeceğine dair yasal kuralın bu davada tartışılmasına gerek bulunmamaktadır. Taraflar 1973 yılında davalıya ödemiş olan 25.000 TL.nin iadesi hususunda birleşmişlerdir. Davalının 1973 yılında davacıdan 25.000 TL. aldığı, o günden itibaren bu bedelin davalının mal varlığına karşılıksız olarak girdiği, davalının bu miktar para karşılığında haksız olarak zenginleştiği ise açıktır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalının haksız zenginleşmesinin kapsamını tayin ve tesbitte kaynaklanmaktadır. Öyle ise bu uyuşmazlığın haksız iktisap kurallarına göre çözümlenmesi gerekir. Ancak bu bağlamda uyuşmazlığın sağlıklı bir biçimde çözümlenebilmesi için haksız iktisabın kapsamını tayin ve tesbitteki ilke ve esasların genel olarak açıklanmasında yarar görülmüştür.
 
Geçerli bir sebebe dayanılmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerine kayan değerlerin iadesi "denkleştirici adalet" düşüncesine dayanmaktadır. buna göre geçerli bir sebep olmaksızın bir başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kimse elde ettiği kazanımı geri vermek zorundadır. Haksız zenginleşme borçlusu sadece maddi bir ödeme mal varlığında oluşan fazlalığı fakirleşene geçirmekle değil, mümkün olduğunca aldığını iade ile yükümlüdür. Bu sonucun, Borçlar Kanununun haksız iktisaba ilişkin hükümlerden çıkarmak mümkündür.
 
İlke böyle olmakla beraber, iade edilerek zenginleşme miktarının tesbit ve hesaplanmasında öğretide birlik olduğu söylenemez. "İade edilecek haksız zenginleşmenin miktarı, fakirleşme kadar olmalıdır" görüşüne karşılık ihlal görüşüne gören fiili değer artışı yani gerçek zenginleşme miktarı ne ise o olmalıdır." Yetki içeriğine aykırı zenginleşme görüşüne göre de "ihlal edilen hakkın sahibine bahşettiği yararlanma yetkisi ile bağdaşmayan her türlü zenginleşme olmalıdır" şeklinde görüşler özetlenebilir.
 
Olayı çözümlerken öğretideki bu görüşlerden şüphesiz yararlanılacaktır. Bunun yanında uygulama hayatın da yaşanın gerçekleri, ekonomik olaylar özellikle yurdumuzda uzun yıllar yüksek oranlarda seyreden enflasyonun etkileri de göz ardı edilmeyecektir.
 
Borçlar Kanunu, iade borcunun kapsamını, zenginleşmenin iyi veya kötü niyetli olmasına göre farklı çözüm getirmiştir. Haksız zenginleşen, zenginleşmeyi kötü niyetle elden çıkarmış ise iade zamanında mevcut olan zenginleşmeyi değil elden çıkardığı zenginleşmenin tamamını iade ile yükümlendirilmiştir. Zenginleşmenin iyi niyetli sayılıp sayılmayacağı MK.nun 3. maddesi hükmüne göre belirlenecektir Haksız zenginleşen elde ettiği yararın geçerli bir sebebe dayanmadığını iade ile yükümlü olduğunu biliyor veya bilebilecek durumda ise iyi niyetli sayılmayacaktır. Bu bağlamda kural olarak zenginleşenin kötü niyetli olduğunu iddia eden iade alacaklısı bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Ancak olayın özellikleri zenginleşmenin iyi niyetle olmadığını açıkça gösteriyor ise bu iddia ispat edilmiş sayılmalıdır.
 
Bugüne kadar uygulanan kurallara göre haksız iktisabın iktisap tarihindeki para olarak iadesine karar verilmesi gerçek hayatta büyük sıkıntılara, tutarsızlığa, adalete olan güvenin sarsılmasına, kamu vicdanında haklı eleştiri konusu yapılmasına neden olmuştur. Hukuk, gerçek yaşanan hayata, o hayat içindeki toplumun ihtiyaçlarına cevap verebildiği sürece hukuktur. 0 nedenle gerçek hayata uygun düşmeyen hukuk kuralı özü zedelenmeden gerçek hayata uygun olarak yorumlanıp uygulanması gerekir. Bu görev de yargıya aittir. Yargı kararlarında ve öğretide de bu görüşe uygun kararlar bulunmaktadır. Bunların isimleri farklı ise de; varılmak istenen sonuç aynıdır. Akit öncesi sorumlulukta zarar kapsamı geçersiz sözleşmelerdeki zararın olumsuz zarar olacağı, bu zarar içinde kaçırılan fırsattan dolayı oluşan zararın da bulunduğu MK.nun 2. maddesi hükmü uyarınca şeklen geçersiz olan sözleşmelerin de özel durumlarda geçerli sayılması gerektiğine ilişkin düşüncelerdir.
 
Olayımızda, davacının davalıya konut gereksinimini karşılamak için 1973 yılında 25.000 TL. ödeme yaptığı, bu ödemenin o günden bu davanın açıldığı tarihe kadar davalı yedinde haksız olarak kaldığı anlaşılmaktadır. 1973 tarihindeki 25.000 TL.nin değişen ve giderek artan enflasyon nedeni ile dava tarihindeki 25.000 TL. nin eşdeğerde dolayısıyla eş alım gücünde olmadığı çok açıktır. 0 halde mahkemece az yukarıda açıklanan ilke ve esaslar dairesinde 1973 tarihinde verilen 25.000 TL.nin o tarihteki alım gücü (para değeri) ile bu dava tarihindeki alım gücü ayrı ayrı yöntemince ve gerektiğinde bu konuda uzman bilirkişi kurulundan da düşünce alınarak saptanmalı, 1973 yılında davalıya ödenen 25.000 TL.nin dava tarihi itibari ile ulaşacağı değer bulunmalı, davacının bu değerin saptanması için altın esasından hareketle istemde bulunduğu da gözetilerek ve istemle bağlı kalınarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmelidir.
 
Mahkemenin eksik inceleme ile yazılı şekilde somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
 
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle temyiz edilen mahkeme kararın temyiz eden davacı taraf lehine (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde iadesine, 22.5.1997 gününde oybirliğiyle karar verildi.
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini