 |
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E:1995/3000
K:1995/5992
T:05.06.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
YARGITAY KARARI
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti . Belli günde davacı vekili avukat Engin U... ile davalılardan Hazine vekili avukat Aynur S... ile diğer davalı D. Can A...'nın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı Vakıf, 443 sayıyı KHK. ile Çevre Bakanlığı adını alan Devlet Bakanlığı ile 7.6.1991 ve 24.9.1991 tarihli iki protokol imzaladıklarını, protokollerde belirtilen projeleri gerçekleştirip bu konudaki edimlerini yerine getirdiği halde Bakanlığın yükümlendiği 120.000.000 TL. dan bakiye 59.200.000 TL. alacağını ödemediğini ileri sürerek 59.200.000 TL. asıl alacak, 37.000.000 TL. dava tarihine kadar %66 oranında işlemiş faizi olmak üzere toplam 97.000.000 TL. nın aynı oranda faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılardan Çevre Bakanlığı, protokoller ile bir yükümlülük altına girilmediğini, yardım vaadi niteliğinde beyanlar olduğunu, ödemeyi yapıp yapmamakla Bakanlığın tercih hakkının bulunduğunu, Fonlar ihale yönetmenliği ile yasa ve yönetmenlik hükümlerine aykırı yapılan sözleşmelere dayalı olarak bakiye alacak istenemeyeceğini, diğer davalı ise davada şahsi sorumluluğunun olamayacağını beyanla davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Mahkemece, düşüncesine başvurulan hukuk bilirkişisi raporu benimsenerek protokollerin geçersiz olduğu gerekçesiyle davalı Bakanlık hakkındaki davanın esastan, diğer davalı hakkındaki davanın da husumetten reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
l-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle davalı eski Bakanın, salt Bakanlığın en üst amiri ve Bakanlık hizmetlerini mevzuata
uygun olarak yürütmekten, emri altındakilerin faaliyet ve işlemlerinden sorumlu ve aynı zamanda Çevre Kirliliğini Önleme Fonunun ita amiri bulunmasının Anayasanın 129/5 maddesi açık hükmü karşında şahsi sorumluluğu için yeterli sayılmayacağına, davacı vakfa duyduğu şahsi kin ve garezinin etkisi altında ödemeyi kasten yaptırmadığının da bu davada subuta ermemesine göre davacının davalı Doğan C...'ye ilişkin temyiz itirazlarının reddine ve mahkeme hükmünün bu yönden onanmasına,
2-Davacının, diğer davalı Çevre Bakanlığına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:
Davacı ile davalı F... sıfatıyla Devlet Bakanlığı (Çevre Bakanlığı.) arasında, 7.6.1991 ve 24.9.1991 tarihli iki ayrı protokol imzalandığı, protokollerde öngörülen davacı projelerinin
Bakanlıkça uygun görülerek onaylandığı, davacının onaylanan bu projeleri gerçekleştirdiği, Bakanlığın protokollere göre ödemeyi kabul ettiği 120.000.000 .TL.den 53.000.000 TL. ödemeyi yaptığı, 12.800.000 TL. lık kısmından ise davacının feragat etmesine rağmen
bakiye 59.200.000 Tl. sını ödemediği konularında taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık protokollerin niteliği yasa ve yönetmenlik hükümlerine aykırı, dolayısıyla geçersiz olup olmadıkları konularında toplanmaktadır. Bu uyuşmazlık konularının
çözümü ise protokoller ile Çevre Kanunu, Çevre Kirliliğini Önlem Fonu ve Fonlar ihale Yönetmenliği hükümlerinin sağlıklı yorumuna bağlıdır.
Öncelikle belirtelim ki, bir sözleşmenin niteliğinin tesbiti, yasa ve yönetmelik hükümleriyle birlikte yorumu tamamen hukuki bir sorundur. Uygulamada ise çözümü özel ve teknik bilgiye bağlı olan haller ile hukuki sorun kesin bir şekilde ayırt edilmemekte hukuki sorunlar hakkında da bir hukukçu bilirkişiye başvurulmaktadır. Böylece mahkemenin vereceği hüküm, adeta bilirkişi tarafından hazırlanmaktadır. Oysa HUMK. nun 275 maddesindeki halli özel ve teknik bilgiyi gerektiren haller" çok geniş bir şekilde yorumlanmamalı, hakim her davada bilirkişiye başvurmak yolunu tercih etmemeye özen göstermelidir. Hukuki bir sorunun çözümü mesleki bilgisi dolayısıyla hakimin doğrudan görevidir. Böyle bir konuda bilirkişi görüşüne başvurulması usulün anılan hükmüne aykırıdır.
2872 sayılı Çevre Kanununun "amaç" başlıklı 1.maddesinde piyasanın amacı kapsamlı olarak açıklandıktan sonra 17.maddesinde Çevre Kirliliğinin önlenmesi, çevrenin iyileştirilmesi için "Çevre Kirliliğini Önleme Fonu" kurulduğu Fonun kullanılması başlıklı 19.maddesiyle de Başbakanlık Çevre Müsteşarlığı (Çevre Bakanlığı) aracılığı ile kullanılacağı, ita amirinin Devlet Bakanı (Çevre Bakanı) olduğu Fondan yapılacak harcamaların, 1050 sayılı muhasebei Umumiye ve Devlet ihale Kanunu hükümlerine tabi olmadığı, Çevre kirliliğini önleyici araştırma ve eğitim faaliyetleriyle çevre temizlenmesi gibi konularda gider yapabileceği hükme bağlanmış, Çevre Kirliliğini ünleme Fonu Yönetmeliğinin, 17.maddesiyle de Fonun harcama yapabileceği faaliyet alanlarına ilişkin yasa hükmüne uygun düzenlemelere yer verilmiştir. Anılan bu yasa ve yönetmelik hükümlerine göre Çevre Kirliliğini Önleme Fonunun ita amiri durumunda bulunan Çevre Bakanına, çevre kirliliğini önleyici araştırma eğitim ve çevrenin temizlenmesi gibi konularda görev ve ayrıca gider yapma yetkisinin verildiği açıktır. Çevre Kanununun 1. maddesinde açıklanan amaçlara uygun olarak kamuya hizmet vermek amacıyla kurulmuş bulunduğu anlaşılan davacı Vakıf ile Bakanlık arasında yapılmış bulunan protokollerde sözü edilen "Türk Çevre Mevzuatı" adlı kitabın 2.baskısının yapılması yayınlanması projesi ile "Kütüphane ve dökümantasyon merkezinin geliştirmesi" projesinin çevre kirliliğini önleyici araştırma ve eğitim faaliyeti olduğunda duraksanmamalıdır. Protokollerin içerdiği esaslar dairesinde Başkanlığın ödemeyi yükümlendiği miktarın karşılıksız bir yardım vaadi niteliğinde olduğu da söylenemez. Bakanlık Fondan anılan ödemeyi yapmakla, yasa ve yönetmenlik hükümlerine göre çevre kirliliğinin önlenmesi, temiz tutulması amacıyla genel anlamda bir eğitim faaliyetine katkıda bulunmakta, bu projenin bakanlığın katkısı ile gerçekleştiğinin uygun bir şekilde gösterilmesini, basımı yapılacak kitaptan 250 adedinin ücretsiz alımını kütüphane ile ilgili proje sonunda meydana getirilecek eserin de telif hakkını temin etmektedir. Diğer taraftan Vakfın protokol hükümlerine aykırı davranması halinde de yapmış olduğu ödemeleri 6183 sayılı yasa hükümlerine göre faizi ile birlikte geri alabilmekte böylece fonun zarar görmesi de önlenmektedir.
Her nekadar Fonun her türlü alım satım ve hizmet gibi işlemlerinin "Fonlar İhale Yönetmeliği" hükümlerine tabi olacağı ayrıca yönetmelikte düzenlenmiş ise de; Fonlar ihale Yönetmenliğinin 44.maddesinin (e) fıkrasının (ee) ve (ef) bentlerinde, "fikir ve sanat eserleri üzerindeki her çeşit mali hakların tamamen veya kısmen alımı" fikir ve sanat eserleri yapına, yaptırma ve alma" işlemlerinin pazarlık usulüyle yapılabilme imkanı tanınmıştır. Davacı ile yapılan protokollerdeki projelerin, bir fikir ve sanat eseri yapma, yaptırma ve eser üzerindeki mali hakların (telif hakkı) alımı olduğu da belirgindir. Yetkilendireceği bir komisyon vasıtasıyla pazarlık usulüyle yapılabilecek bu işlemlerin Fon ita amiri sıfatıyla Çevre Bakanı
tarafından bizzat yapılmasında amaçsal bir yorumla yasaya ve yönetmenlik hükümlerine aykırılıktan söz edilemez. Kaldı ki; kellerin imzalanmasından sonra, davalı Bakanlık projeleri
aylanmış, öngörülen şekilde 58.000.000 TL. ödemiş, davacı da protokol hükümlerine göre projeleri gerçekleştirilmiş, böylece edimini eksiksiz yerine getirmiştir. Bu konuda aksine bir iddia olmadığı gibi konularında uzman teknik bilirkişiler tarafından düzenlenen raporla bu husus ayrıca tesbitte edilmiştir. Artık bu aşamadan sonra davalının protokollerin Yasa ve yönetmelik hükümlerine aykırı olarak önceki Bakan tarafından imzalanmış olduğunu öne sürerek kendi edimini ifa etmekten kaçınması M.K. nün 2.maddesinde ifadesini bulan dürüstlük ve hakkın kötüye kullanılmaması yasağına ilişkin ana kuralın ihlali olur ve somut olayın özelliği itibariyle Devlet Kurum ve kuruluşlara karşı olması gereken güveni ve sürekliliği zedeler.
Mahkemece, açıklanan tüm bu nedenlerle davada dayanılan protokollerin yasa ve yönetmenlikler hükümlerine aykırı olmadığı , davalı Bakanlığı bağlayıcı nitelikte olduğu, davalının taahhüdünde bulunan bakiye borcunu ödemesi gerektiği düşünülmeden ,sözleşme yasa ve yönetmenlik hükümlerinin yorum ve nitelendirilmesinde yanılgıya düşerek yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı Doğan C... hakkındaki hükmün onanmasına, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan mahkeme kararının davacı lehine BOZULMASINA, 6.000.000 lira duruşma avukatlık parasının davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 5.6.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.