 |
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
Esas no : 1995/2715
Karar no : 1995/2623
Tarih : 16.3.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki kira uyarlaması davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu.
KARAR
Davacı, değişen ekonomik şartlar, enflasyon, bölgedeki taşınmazların kira bedellerindeki artışlar karşısında kiralananın kira bedelinin çok düşük kaldığını, katlanılmaz duruma geldiklerini, kira bedeli 1250 Amerikan Dolarının bugünkü rayiç kira bedeli 25.000.000 TL.sine artırılarak sözleşmenin uyarlanmasını istemiştir.
Davalı, 10 yıllık kira sözleşmesinin tarafların hür ve serbest iradesiyle yapıldığını, uyarlamanın koşullarının oluşmadığını savunuş, davanın reddini dilemiştir.
Mahkeme uyarlama yoluyla aylık kira bedelinin 803.25 Amerikan Doları olarak tesbit etmiştir.
Hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davalıya çıkarılan tebligat, Tebligat Kanununun 21. maddesine dayandırılmıştır. Oysa Tebligatın 7201 sayılı Tebligat Kanununun 3220 sayılı kanunla değişik 21 ve tebligat tüzüğünün 28. maddesinde önerilen buyurucu koşullara uyularak çıkarılmadığı çok açıktır.
Hal böyle olunca Tebligat hukuken geçersizdir. Taraflar usulüne uygun olarak iddia ve savunmaları yapmak için mahkemece çağrılmadıkça haklarında hüküm kurulamaz. (HUMK.Md.73) O nedenle öncelikle mahkeme kararı bu nedenle usule ve yasaya aykırıdır, bozulmalıdır.
2-Sözleşme hukukuna egemen olan sözleşmeye bağlılık (ahde vefa -Pavta Sund Servande) ilkesi hukukumuzda da kabul edilmiştir. Bul ilkeye göre; sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış: kararlaştırılan edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeniyle değişmiş olsa bile borçlu sözleşmedeki edimin aynen ifa etmelidir.
Gerçekte de,sözleşmeye bağlılık ilkesi, hukuki güvenlik, doğruluk, dürüstlük kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temel ilkesini oluşturmaktadır. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır.
Sözleşmenin yapıldığında karşılıksız edimle arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. İşte bu durumda sözleşmeye bağlılık ile sözleşme adaleti ilkeleri arasında bir çelişki hasıl olur ve artık bu ilkeye sıkı sıkıya baplı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet (MK. Md.4.2.) kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir. Hukukta bu zıtlık(ClausulaRebüs Sic Stantibus = beklenmeyen hal şartı = sözleşmenin değişen şartlara uydurulması) ilkesi ile giderilmeye çalışılmaktadır.
Tarafların iradelerini etkileyip sözleşmeyi yapmaların neden olan şartlar daha sonra önemli surette değişmişse artık taraflar o akitle bağlı tutulmazlar; değişen koşullar karşısında Medeni Yasanın 2. maddesi uyarınca sözleşmenin yeniden düzenlenmesi imkanı hasıl olur. Sözleşmenin edimleri arasındaki dengeyi bozan olağanüstü hallere harp, ekonomik krizler, aşırı enflasyon örnek olarak gösterilebilir.
Enflasyon paranın "İŞTİRA-SATIN ALMA" gücünün kaybetmesi nedeni ile fiyatlarda aşırı ve sürekli bir artış olayıdır.
Yurdumuzda ekonomik koşullar önemli derecede değişmiş eşya fiyatları tahminlerin üstünde yükselmiş, enflasyonist bu durum artarak bireylerin hayat yükünü çekilmez düzeye çıkarmıştır. Paranın değer kaybı toplumda her zaman her yerde önemli huzursuzluk kaynağı olmaktadır.l Son yıllarda da değer kaybı tahminlerin ötesinde artışını sürdürmektedir. Ayrıca yasalarla sağlanan düzenlemelerde de paranın değer kaybının dikkate alınmadığı izlenmektedir. Sözleşmedeki edim ve karşı edim arasındaki dengeyi esaslı surette sarsan olağanüstü olaylara beklenilmeyen olaylar denir.
Önceden görülmeyen değişikliklerin borcun ifasını güçlendirmesi halinde "İşlem Temelinin Çökmesi" gündeme gelir. İşlem temelinin çöktüğünü kabul eden hakim; duruma göre, alacaklı lehine borçlunun edimin yükseltmeye, borçlu lehine onun tamamen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar vermek suretiyle sözleşmeyi değişen şartlara uydurur. Başka bir deyimle sözleşmeye müdahale eder.
Sözleşmenin yeni durumlara uyarlanması önce sözleşmede daha sonra kanunda bu hususta intibak hükümlerinin bulunup bulunmadığına bakılır. Sözleşmede ve kanunda hüküm bulunmadığı taktirde sözleşmenin değişen hal ve şartlara uydurulmasının gerekip gerekmeyeceği incelenir. Bazen de sözleşmede olumlu ve olumsuz intibak kaydı bulunmakla beraber bu kayda dayanarak sözleşmenin kayıtla birlikte aynen uygulanmasını talep etmek MK. Md. 2/2 hükmü anlamında hakkın kötüye kullanılması manasına gelebilir.
Böyle bir durumda sözleşmedeki intibak kaydına rağmen edimler arasında aşırı bir nisbetsizlik çıkmışsa uyarlama yine yapılmalıdır. İşlem temelinin çöküşüne ilişkin uyuşmazlıkların giderilmesinde kaynak olarak Medeni Yasanın 1,2 ve 4.maddelerinden yararlanılacaktır. İşlem temelinin çöktüğünü dikkate alınması dürüstlük kuralının gereğidir. Diğer bir anlatımla durumun değişmesi halinde sözleşmede ısrar etmek dürüstlük kuralına aykırı bir tutum olur. Değişen durumların sözleşmede kendiliğinden bulunan sözleşme adaletini bozması halinde, taraflar bu haller için bir tedbir almadıklarından sözleşmede bir boşluk vardır. Bu boşluk sözleşmenin anlamına ve taraf iradelerine önem verilerek yorum yolu ile ve dürüstlük kuralına uygun olarak doldurulur. (Mk. Md.1.) Bu yönteme sözleşmenin yorum yoluyla düzeltilmesi veya değişen hal ve şartlara uyarlanması denilir. Uyarlama daha çok ve önemli ölçüde uzun ve sürekli borç ilişkilerinde söz konusu olur.
Her talep vukuunda sözleşmeyi değişen hal ve şartlara uydurmak mümkün değildir. Aksi halde özel hukuk sistemimizde geçerli olan "irade özgürlüğü " "sözleşme serbestisi" ve "sözleşmeye bağlılık" ilkelerinden sapma tehlikesi ortaya çıkar. Sözleşmeye müdahale için gereli olan esaslara değinelim...
Yine değişen hal ve şartlar nedeniyle tarafların yüklendikleri edimler arasındaki denge aşırı ölçüde ve açık biçimde bozulmuş olması şarttır. Ne varki değişen hal ve şartlara rağmen aşağıdaki hallerden biri mevcutsa sözleşmenin değiştirilmemesi kaçınılmaz olacaktır.
-Sözleşmede veya yasada değişen hal ve şartlara dair bir kayıt veya hüküm bulunmaması gerekir. Nitekim sözleşmedeki bir kayıtla değişen hal ve şartların rizikosunu üstlenen kimse, doğruluk ve dürüstlük kuralına dayanarak sonradan bu rizikodan kendisini kurtaramaz.
-Uyarlama isteyen davacını değişen hal ve şartların ortaya çıkmasına kendi kusuru ile sebebiyet vermemelidir. Değişen hal ve şartlar taraflar bakımından önceden öngörülebilir tahmin edilebilir veya beklenebilir nitelikte olmamalıdır veya olaylar öngörülebilir nitelikte olmakla beraber bunların sözleşmeye olan etkilerinin kapsam biçim bakımından bu derecede tahmin edilmemesidir. İlaveten edimler henüz ilan edilmemiş olmalıdır. Davacı değişen hal ve şartlara rağmen edimin "ihtirazı kayıt" koymaksızın ifa etmişse uyarlama talep edemez. (Doç. Dr. İbrahim K... hakimin sözleşmeye müdahalesi Ankara- 1987 Sh. 152.vd.)
bu davalarda hakimin göz önünde tutacağı temel esaslarda genel olarak şunlar olabilir: Sözleşmeye bağlılık ve saygı esastır. Uyarlama daima yardımcı bir çözüm olarak düşünülmesidir. Karar verilirken sözleşmeye yönelik ve bağlantılı değerlendirme yapılmalı özellikle tarafların farazi iradeleri yani taraflar sözleşmede açık kalmış hukuki meseleyi sözleşmenin intikadi sırasında düzenlemiş olsalardı doğru ve makul düşünen taraflar olarak neyi kararlaştırmış olabileceklerinin tesbitine önem verilmesidir. Somut sözleşmenin özelliği, koşulları, süresi beklenilmeyen ekonomik değişiklikler (enflasyon) kiralananın nitelikleri, sözleşmenin anlamına aykırı olmayacak şekilde her iki tarafın menfaatleri gibi tüm objektif ve subjektif hal ve şartlar tartışılıp kıymetlendirilmeli sonuçta uyarlama yapılması kanaatine kavuşulursa hakim, sözleşmedeki intibak boşluğunu hak ve nesafet, doğruluk, dürüstlük kuralları (MK.Md. 4,2) ışığında kanun boşluğunda olduğu g,b, M.K. nun 1. maddesindeki yetkiye dayanarak yine bizzat kendisinin yaratıp taktir ettiği bir kuralla doldurmaya çalışmalıdır. Sözleşmenin değişen hal ve şartlara intibakını öngören veya görmeyen her türlü karar, yukarıda açıklanan esasların, toplanan delillerin red ve kabul edilen yönlerini, dayanaklarını içerir şekilde gerekçeli ve Yargıtay denetimine uygun olmalıdır. Önemle vurgulayalım ki; belirtilen uyarlama davalarına özgü temel kurallar gözetilmeksizin salt kira parasının tesbitine ilişkin davalarda izlenen yöntemlerle örneğin sadece taşınmazın cins, yüzölçümü, bulunduğu mevkii, emsal taşınmazların kira bedelleri gibi donelerle intibak boşluğu doldurulup sözleşme düzeltilemez. Değerlendirmede bunlar ancak yardımcı kaynak olarak gözetilebilir. Diğer bir anlatımla bir anlatımla sözleşmede yüklenilen edimleri tamamen başka bir anlam verilecek hale getirmek suretiyle bir tarafa beklenmedik şekilde olağanüstü yararlar sağlanamaz. Sözleşme yeni bir hale dönüştürülemez. Yine sözleşmenin kurulması sırasında tarafların sözleşmeyi uzsun süreli yapmalarına ilişkin birleşen amaç ve iradeleri hiçbir zaman gözden kaçırılmaması gereken vazgeçilmez bir olgudur. Gerçekte de; uzun bir süreyle kira akdine bağlanmış kiracı ve kiralayanın hak ve vecibelerini kısa süreli kira sözleşmesinin tarafları ile bir konumda görmenin sözleşme serbestiyesi ilkesine adalet ve mantık kurallarına aykırı olacağından duraksamaya yer olmamalıdır. Aksinin düşünülmesi halinde sözleşmenin fesih edildiği yeni bir sözleşmenin ortaya çıktığı sonucuna kavuşmak gerekir ki hükümlerini sürdüren, bağlayıcı ve ayakta duran sözleşme karşısında bunu kabul etmek mümkün değildir. Bu yüzden kiralanan sanki boş durumda yeni kiraya verilecekmiş gibi gözetilerek rapor düzenle yan bilirkişilerin görüşleri uyarlama ilkelerine ters düştüğü için aynen hükme esas alınıp sözleşme boşluğunun düzeltilmesi yoluna gidilemeyeceği çok açıktır. Yukarıda geniş şekilde açıklanan uyarlama kurallarının ışığı altında mahkemece yapılacak iş resmi kurumlardan enflasyon oran ve seyri araştırılmalı, bununla birlikte kiralananın kullanım sahası, nitelikleri bulunduğu mevkii konumu emsal kira paraları sözleşmenin kurulduğu davanın açıldığı tarih itibariyle vergi ve amortisman giderleri artış oranı ve diğer makul ve normal objektif etkenler yerinde belirlenecek uygun durum baz kabul edilmesi daha sonra az yukarıda anlatılan uyarlama ilke ve esaslarına sadakatle hal ve şartların değişmesi nedeniyle borçluya (kiracıya) ne miktarda amacına uygun objektif iyi niyet, hakkaniyet ve nesafet (MK.Md. 4;2) kurallarının elverdiği ölçü ve düzeyde, aşırı olmayan, tahammül edilebilir bir seviyeye getirilmeli sonuçta, tüm dayanakları belirtilmiş, gerekçeli karar verilerek sözleşmedeki intibak boşluğu doldurulmalıdır.
Açıklanan uyarlama davalarında takip edilecek genel ilke ve yöntemlerden ayrı somut olayın özelliğine göre aşağıdaki hususlarda gözardı edilmemelidir. Mahkemece ve bilirkişilerce 10.11.1989 günlü Adana 7. Noterliğince 44670 yevmiye numarası ile düzenlenen kira sözleşmesindeki hükümlerin kira parasının uyarlanması sırasında etkileri taraflara sağladığı yararlar tartışılmamıştır. Davalının bu doğrultuda 26.9.1994 tarihli bilirkişi raporuna karşı itirazları üzerinde durulup cevaplandırılmamıştır. Oysa bunlar kira parasının uyarlanmasında gözden kaçırılmaması zorunlu somut ve özel olgulardır. Öyleyse az yukarıda açıklanan kuralların ışığında özellikle kira parasının peşin ödenmesi ile kira sözleşmesindeki özel hükümlerin hep beraber dayanakları gösterilmiş gerekçeli bilirkişi görüşleri de alınarak değerlendirilip tartışılmalı hasıl olacak uygun sonuç çerçevesinde işlem temelinin çöktüğü sonucuna kavuşulursa az yukarıda açıklanan özel etkenler altında kira parasının hakkaniyet ve nesafet kurallarına göre ne miktarda uyarlanabileceği saptanmalı ve ona hükmedilmelidir. Mahkemece tüm açıklananlar gözardı edilerek uyarlama ilke ve yöntemlerine ters biçimde daha çok kira tesbit davalarında olduğu şekilde bir yol izlenerek yazılı şekilde hüküm kurulması kabul biçimi bakımından bozmayı gerektirir.
SONUÇ: 1. ve 2. bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASI, peşin harcın istek halinde iadesine, 16.3.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.