Hukuki.NET

T.C.YARGITAY13. Hukuk DairesiE. 1992/7755K. 1992/7381T. 2.10.1992
Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
SÖZLEŞMEDEN DOĞAN İFA MENFAATİ TAZMİNAT
 
ÖZET Kusurlu imkansızlık nedeni ile davalının edimi yönünden sözleşme yerine getirilemez hale geldiği için davacının olumlu zararını, başka bir ifadeyle sözleşmeden doğan ifa menfaatini, BK.nun 96. maddesi uyarınca davalının tazmin etmekle yükümlü olduğunu kabul etmek gerekir.(818 s. BK. m. 96)
 
Taraflar arasındaki karşılıklı tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı esas ve karşılık davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı ve karşı davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
 
Davacı; ihtiyari ve aleni müzayede ile 1959 yılında davalı Silifke Belediyesi Tüzel Kişiliği'nden 77 nolu dükkanı bedelini Ödeyerek satın aldığını, 30 yılı aşkın zamandır tasarruf ve zilyetliği altında bulunduğunu, davalının tapuya ferağ yükümünü yerine getirmekten kaçındığını, aldığı imar değişikliği kararı ile taşınmazı yola kalbedip ifayı kusuruyla imkansızlaştırdığını, dahası tahliyesini istediğini öne sürerek 48.000.000 TL. olumlu zararının tazminini istemiştir.
 
Davalı Belediye Tüzel Kişiliği; satışa dair resmi belgelerin mevcut olmadığını, ihalenin varlığı ile satış parasının ödendiği var sayılsa dahi, sözleşme resmi biçimde düzenlenmediği için geçersiz olduğunu, ancak satış parasına ve ihtiyar olunan masraflara hükmedilebileceğini, imar uygulaması nedeni ile de tapu intikalinin mümkün olamayacağını savunmuş, davanın reddini dilemiş, Silifke Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1991/719 esasına kayden açtığı dava ile el atmanın önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
 
Birbiri ile irtibat halinde bulunan davalar birleştirilmiştir.
 
Mahkemece; ihtiyari ve aleni artırma sonucu taraflar arasındaki satış akdinin inikat ettiği kabul edilmiş olmasına rağmen; cebri ihalelerde olduğu gibi bu ihalelerde ihale ile mülkiyetin kazanılamayacağı; sözleşme resmi biçimde düzenlenmediğinden geçersiz olduğu benimsenmiş sadece, satış parasının ödetilmesine, fazla talebin reddine hükmedilen satış parası üzerinden hapis hakkı tanınmak suretiyle davacılar haksız el atmalarının önlenmesine karar verilmiştir.
 
Hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
 
Hemen belirtelim ki, 2490 sayılı Yasa hükümlerine göre ihtiyari ve aleni müzayede (isteğe bağlı açık artırma) ile dava konusu dükkanın 1959 yılında yapılan satışının mü nakit olduğu, satış parasının ödenmesiyle taşınmazın alıcı davacılara teslim edildiği, bu tarihten beri de nizasız ve fasılasız davacıların kullandığı iddia, savunma, dosyadaki bilgi ve belgelerle sübut bulmuştur. Esasen, mahkemenin kabulü de bu doğrultuda olup davalı belediyenin de temyizi yoktur.
 
Uyuşmazlığın çözümü "isteğe bağlı açık artırma"ya dayanan satış aktinin 2490 sayılı Yasa hükümleri gözden uzak tutulmaksızın hukuki nitelendirmesini yapmak ve sorumluluk sınırını belirlemekte toplanmaktadır. Cebri artırmalarda mülkiyet, ihalenin kesinleşmesiyle birlikte alıcıya geçer. Taşınmazlarda mülkiyetin geçici ayrıca tescilin yapılmasına bağlı tutulmamıştır (BK. m. 231/Il). Cebri artırma ile taşınmaz satımında alıcı adına yapılacak tescil kurucu (inşai) olmayıp; (ihzari) açıklayıcıdır (MK. m. 633).
 
Ne varki, 4.5.1940 gün ve 57/17 sayılı inançları Birleştirme Kararı uyarınca "Artırma, Eksiltme Kanununa göre yapılan taşınmaz satışları sırt ihtiyari satış olduğu için 2490 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan taşınmaz satışına dair ihale MK.nun 633. maddesinde sayılan mülkiyeti nakleden sebeplerden kabul edilemez. Bu ihale ile mülkiyet alıcıya intikal etmez. Kaldı ki, 2490 sayılı Kanunda salt ihale ile taşınmaz mülkiyetinin alıcıya geçeceği hakkında bir hüküm mevcut değildir. isteğe bağlı açık artırmada (ihtiyari ve aleni müzayedelerde) taşınmaz satımı mülkiyeti ancak tescille alıcıya geçer. Tescil, artırmayı yönetenin hazırladığı artırma tutanağına dayanılarak yapılır. Ne varki isteğe bağlı açık artırmalarda satış akdi ihale ile mü nakit olur. İster cebri artırmalarda isterse isteğe bağlı açık artırmalarda taşınmaz satımı da dahil sözlü ihale ile sözleşme kurulmuş sayılır (BK. m. 225/1). Ayrıca resmi bir senet gerekli değildir. ihaleden sonra artırmanın sonucunu göstermek için düzenlenen tutanağın kurucu (ihdas) edici niteliği yoktur. Yalnızca bir isbat belgesidir' (BK. m. 225/Il, 231/Il).
 
Az yukarıda açıklanan her iki tür ihalenin hukuki tanımından sonra somut olayın çözümünde önemi haiz olan açık artırma ile yapılan ihalelerde 2490 sayılı Yasanın 25. maddesinin gözönünde tutulup tutulmayacağı konusunun aydınlanmasına sıra gelmiştir. Hemen vurgulayalım ki; anılan yasa hükmünden hareket etme yöntemi kabul edilmemesi halinde BK.nun 225/Il ve 231/ Il. maddelerine başvurulacağında kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır. 2490 sayılı Yasanın 25. maddesinin özü ve sözünden anlaşılacağı üzere bu madde kapalı zarf usulü ile artırması yapılan ihalelerde uygulanması gerekir. Gerçekte de; yasa koyucu kapalı zarf usulü ile artırma sonucu taşınmaz satımı açık artırma niteliğinde olmadığı için ihale kararının yetmeyeceğini, 25. maddede öngörülen sözleşmenin düzenlenmesini amaçlamıştır. Çünkü ancak isteğe bağlı açık artırmada, ihale kamusal biçimin yerini tutabilir. Oysa, kapalı zarf açık artırma niteliğinde değildir. Öyleyse açık artırma ile bir taşınmazın satımında 2490 sayılı Yasada öngörülen sözleşmenin düzenlenmesi söz konusu olmayacaktır. Hal böyle olunca; açık artırma ile yapılan kesin ihale tescilin dayanağı olan kazanma nedenini oluşturur ve 2490 sayılı Yasanın 25. maddesinde belirtilen sözleşmenin düzenlenmesi koşulu aranmaz. 0 nedenle; 2490 sayılı Yasaya göre yapılan bu tür satışlar "ihtiyari mahiyette' kabul edilince, anılan yasa da başkaca bir hükmü içermediğinden burada BK. m. 225/Il ve 231/Il uygulanmak gerekir.
 
Böylece, az yukarda geniş açıklandığı üzere kesin ihalenin tescil için yeterli olması ayrıca sözleşme yapma, notere tasdik ve tescil ettirmek gibi bir işleme başvurmayı gereksiz kılar (Mustafa Reşit Karahasan, inşaat-imar ihale Hukuku, Ankara, 1979, Sh. 1187-1188). Yargıtayın görüşleri de bu doğrultudadır (14. HD. 24.5.1974 T., 1448 E., 1405 K., 1. HD., 20.5.1985 T., 5085 E., 5884 K.).
 
Satım tam iki yanlı (karşılıklı) bir sözleşmedir. Bu sözleşmeler, mahiyetleri gereği yanlardan her birini alacaklı ve borçlu kılar. Diğer ifade ile; satıcı malı ya da hakkı veya mal varlığı değerini devir ve de teslim borcunu yüklendiğinden, semen yönünden alacaklı ve satım konusu yönünden de borçlu durumdadır. Satım sözleşmesinin kurulması ile mülkiyet satıcıdan alıcıya geçmez. Bu nedenle satım bir borçlanma işleminden ibarettir ve satıcıya yalnızca mülkiyetin geçirilmesi borcunu yükler. Öyleyse hukuken geçerli olarak kurulan satış akdinden dolayı davalı belediyenin taşınmazın mülkiyetini alıcı davacıya geçirme borcu ile yükümlü olduğunun kabulünde kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır.
 
Bu kabulden sonra BK. 96'nın uygulama koşullarından olan;
 
– Borcun hiç ve gereği gibi ifa edilmemiş olması,
 
– Zarar,
 
– Uygun illiyet bağı üzerinde durulmasına sıra gelmiştir.
 
Anılan maddenin özü ve sözünden anlaşılacağı üzere; imkansızlıktan sorumlulukla, borcun hiç ita edilmemiş olmasıyla veya borcun yerine getirilmekle beraber, gereği gibi yerine getirilmemiş olmasından kaynaklanan sorumluluk aynı esasa bağlı tutulmuş olmaktadır. Borcun ifasındaki maddi ve hukuki imkansızlık sözleşmenin yapılmasından sonra meydana gelmişse; (olayımızda olduğu gibi) imkansızlığın vücuda geliş nedenine göre BK.nun 96 veya 117. maddesinin uygulanması gündeme gelecektir.
 
Eğer, bu imkansızlığın meydana gelmesinden borçlunun kusuru varsa, borçlu BK. m. 96 gereğince alacaklının uğradığı zararı giderimle yükümlüdür. Bu imkansızlıkta borçlunun kusuru yoksa BK. m. 117 uyarınca giderim yükümü söz konusu olmayacaktır.
 
Alacaklının, borçludan hiç veya gereği gibi ita edilmemesi nedeniyle isteyebileceği tazminatın kapsamını, alacaklının, borcun ifasındaki menfaatini gerçekleşmemesi yüzünden uğradığı zarar (müspet-olumlu zarar) teşkil eder. Borç meydana geldikten sonra borçlunun kusuru ile söz konusu olan imkansızlıkta borç sona ermez. Edimin yerine tazminat k~im olur.
 
Davalının, sözleşme gereği yerine getirmekle yükümlü olduğu mülkiyeti geçirme borcun tahakkuku için gerekli her türlü tedbiri alması ve bunu engelleyecek her türlü hareketten kaçınması gerektiği halde aksine imar değişikliği yaparak taşınmazı yola kalbettiği; açtığı el atmanın önlenmesi davası ile de edimini ifa etmeyeceğinin anlaşıldığı, böylece kusurlu olduğu dosyadaki delillerle belirlenmiş, kendisine hiç bir kusurun isnat edilemeyeceğini de davalı ispatlayamamıştır. Bu olgu bir yana, zaten satım zamanında Belediyenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmaz imar Kanununa göre işleme tabi tutulmakla kamu malı hukuki statüsüne alınmış ve ifa imkansız hale getirilmiştir. Öyleyse kusurlu imkansızlık nedeni ile davalının edimi yönünden sözleşme yerine getirilemez hale geldiği için, davacının olumlu zararını başka bir ifade ile sözleşmeden doğan ifa menfaatini, BK.nun 96. maddesi uyarınca davalı-nın tazmin etmekle yükümlü olduğunu kabul etmek gerekir. Zararın saptanması yönünden yargılamada alınan bilirkişi raporu hükme yeterli görülmemiştir. Bu durumda, mahkemece yapılacak iş, zarar tutarı yönünden tarafların delil ve karşı delilleri toplanmalı, uzman bilirkişiler aracılığı ile deliller, emsallerle birlikte etraflıca gerekçeleri gösterilip tartışılarak, değerlendirilmek suretiyle ifanın imkansızlaştırıldığı imar Kanununa göre alınan karar tarihi itibariyle taşınmazın gerçek değeri tesbit edilmeli bulunacak miktar olumlu zarar kabul edilip hükmedilmelidir. Belediye Tüzel Kişiliğinin el atmanın önlenmesine ilişkin davası kabul edilirken, tazminat miktarı esas alınarak diğer tarafa taşınmazı alıkoyma hakkı tanınmalıdır. Mahkemece sözleşmenin hukuki tanım ve yorumunda yanlışlığa düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Bozma nedenidir.
 
SONUÇ: Temyiz olunan yerel mahkeme kararının açıklanan nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA, istek halinde peşin harcın iadesine, 2.10.1992 gününde oybirliğiyle karar verildi.
 
 
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Suçlar] Dolandırıcılık mı hukuki ihtilaf mı 
  • 25.04.2024 13:09
  • [Alacak tahsil] Vekalet sözleşmesinde zamanaşımı süresi başlangıcı 
  • 23.04.2024 00:24
  • [Mirasçılık] Abilerim babamı sokağa atıyor. Dedem tapuyu abilerimin üzerine yapmış. 
  • 22.04.2024 06:30
  • [Boşanma davaları] Vasi ataması hk. 
  • 18.04.2024 09:43
  • Beraat sonrası yurtdışı çıkış yasağı kaldırma sorunu 
  • 16.04.2024 15:18


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini