 |
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E. 1991/7229
K. 1991/10997
T. 3.12.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- KİRA SÖZLEŞMESİ
- ADİ KEFİL
- TAZMİNAT
ÖZET : Alacaklı, ancak asıl borçlunun borcunu ödemekten aczi veya onun aleyhinde yapılacak takiplerin çok masraflı ve zor olması ve yine kefaletin akdedilmesinden sonrabaşka memlekete nakletmiş ve Türkiye'de malları bulunmaması hallerinde adi kefile müracaat edebilir.
Asıl borçlunun çeşitli yükümlülüklerinden hangisi için verildiği saptanamayan kefalet hüküm taşımaz.
Kira sözleşmesinin ikinci maddesinde, tadilat yapılan yerlerin plan ve projesine uygun olarak, eski haline getirileceği kararlaştırıldığına göre, zararın tespit edilebilmesi için plan ve projelerin esas alınıp incelenmesi gerekir.
(818 s. BK. m. 248, 484, 486)
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalılar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı 1.1.1987 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin özel şartlar bölümünün ikinci maddesine dayanarak kiralananda yapılan tadilatların tahliyeden sonra eski haline getirilmesine ilişkin kiracısı Mustafa'nın yükümünü yerine getirmediğini ileri sürmüş, 6.040.976 TL.nın kiracı ile kefilden tahsilini istemiştir.
Davalı Mustafa, davaya bakmaya Konya Mahkemelerinin yetkili olduğunu, kiralananda tadilat yapmadığını savunmuş, diğer davalıda sözleşmede kefalet konusunun belirli ve açık olmadığından geçersiz olduğunu, adi kefile asıl borçlu dururken müracaat edilemeyeceğini ve uyuşmazlığın çözümünde Konya Mahkemelerinin yetkili olduğunu savunmuş, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, 6.040.976 TL.nın davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalıların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davalı Sefa'nın diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde:
Kira sözleşmesinde, kefaletin müteselsil olduğuna dair bir açıklık bulunmamaktadır. Bu nedenle davalı Sefa'nın kefaleti adi olarak kabul edilmesi gerekir. Adi kefaletle müteselsil kefalet birbirinden farklıdır. Adi kefalet, sade fer'i değil aynı zamanda tali (ikinci) bir nitelik taşır. Bu yön adi kefaleti müteselsil kefaletten ayıran unsurdur. Bundan dolayı alacaklı, ancak asıl borçlunun borcunu ödemekten aczi veya onun aleyhinde yapılacak takiplerin çok masraflı ve zor olması ve yine kefaletin akdedilmesinden sonra başka memkelete nakletmiş ve Türkiye'de malları bulunmaması hallerinde adi kefile müracaat edebilir (BK. md. 486). Bu gibi haller dışında kendisine başvurulan kefil, önce asıl borçluya karşı takibe geçilmesi def'ini ileri sürebilir. Adi kefile müracaat için az yukarıda açıklanan yasal şartların varlığı davacı tarafından ileri sürülmediği gibi ispatta edilmemiştir. Öyleyse BK.nun 486. maddesinin koyduğu şartlar gerçekleşmemiş olduğundan davalı adi kefil Sefa'nın hakkında henüz dava açılamayacağı çok açıktır. Mahkemenin doğrudan gözetmesi gereken yasal durumu düşünmeden kefaletin hukuki nitelendirmesinde hataya düşerek kefili asıl borçlu ile birlikte sorumlu tutması isabetsizdir. Kararın bozulmasını gerektirir. Öte yandan kefaletin şekle bağlı kılınması ön planda kefili korumak gayesine yöneliktir. Bu nedenle asıl borcun sözleşmede yeteri kadar tanımlanmış veya belli edilebilir olması gereklidir. Her hangi bir borç için verilmiş soyut bir kefalet geçerli olmaz. Asıl borçlunun çeşitli yükümlülüklerinden hangisi için verildiği saptanamayan kefalet hüküm taşımaz (BK. md. 484). Sözleşmede kiralananda yapılacak tadilatların tahliyeden sonra kiracı tarafından giderileceğine dair kiracıya yüklenen edim önceden belli ve kestirilmesi de mümkün olmayan araştırmaya bağlı hususlara ilişkin olduğu gibi senet dışı ve ileride ortaya çıkacak olaylara bağlı yapılacak hesaplarla belirli duruma gelebilir niteliktedir ve kefilin miktarı çıkarmasına da olanaklı bir durum yoktur. Hal böyle olunca kefalet hukuki neticelerini hasıl etmekten yoksun olduğundan geçersizdir. Bu yönün gözden kaçırılması kabul biçimi bakımından kararın bozulmasını gerektirir.
3- Davalı Mustafa'nın sair temyiz itirazlarının incelenmesinde:
Kira sözleşmesinin ikinci maddesinde tadilat yapılan yerlerin plan ve projesine uygun olarak eski haline getirileceği kararlaştırılmıştır. Bu durumda zararın tespit edilebilmesi için plan ve projelerin esas alınıp incelenmesi suretiyle sonuca kavuşulacağı belirgindir. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinde ve ayrıca delil tespiti dosyasındaki bilirkişi raporunda her ne kadar bilirkişiler plan ve projeleri gördüklerini açıklamışlarsa da bunları nasıl ve nerede inceleyip gördüklerini belirtmemişlerdir. Kaldı ki davacı tarafından da dosyaya plan ve proje belgelerinin ibraz edildiği anlaşılmamaktadır. Bu nedenle, bilirkişilerin plan ve projeleri gördüklerine ilişkin düşünceleri soyut bir ifadeden ibaret kalmaktadır. Bu nedenle, raporların Yargıtay denetimine elverişli olduğunun kabulü mümkün değildir. Bu itibarla, bu eksiklik tamamlanarak gerekçe ve dayanakları belirtilmiş yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması zorunludur. Bundan ayrı davacı yaptırdığı delil tespiti raporunu 16.8.1989 tarihinde almış, bir itiraz ileri sürmemiştir. Buna rağmen davacının 6.040.976 TL. miktarında talepte bulunması usule ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle, delil tespiti dosyasındaki bilirkişinin tespit ettiği miktarın davacıyı bağlayacağı kabul edilmelidir.
4- Davada müştereken ve müteselsilen tahsil istemi olmadığı halde talep dışına çıkılarak karar verilmesi HUMK.nun 74. maddesine aykırıdır. Bu yanlışlık kabul biçimi bakımından ayrı bir bozma nedenidir.
SONUÇ : Yukarıda 1. bent gereğince davalıların diğer temyiz itirazlarının reddine, kararın 2, 3 ve 4. bentlerde yazılı nedenlerle davalılar yararına (BOZULMASINA), 100.000 lira duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalılara ödenmesine, istek halinde peşin harcın iadesine, 3.12.1991 gününde oybirliğiyle karar verildi.