 |
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1991/2091
K: 1991/4671
T: 29.04.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılama sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı müşterek paylı tapulu taşınmazları haricen aldığını, sögüt ve kavak yetiştirdiğini, izale-i şuyu sonucunda satışına karar verildiğini öne sürerek ağaçlarını istirdadını, mümkün olmaz ise bedeli 1.463.000 TL.sının davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalılar davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece, iyiniyetle davacının ağaçları dikip yetiştirdiği kabul edilmiş, ne varki ağaçlardan elde ettiği semereler faydalı ve zorunlu masraflardan fazla olması halinde ağaçların bedelin istenemeyeceği görüşü ile davanın reddine karar verilmiştir.
Bir davada taraflarca bildirilen maddi vakıalara uygulanacak hukuk kaidesini bulmak ve uygulamak tamamen hakimin doğrudan görevidir. Diğer bir ifade ile hakim tarafların ileri sürdükleri hukuki sebeple bağlı değildir. Tatbik edilecek kanun hükmünü re'sen araştırıp uygulamakla yükümlüdür.
Dava, hukuksal nitelikçe harici satım akdine dayanılarak tapulu taşınmaza iyiniyetle dikilen ağaçların mülkiyetinin tesbiti ile bunların aynen iadesi veya ortaklığın giderilmesi sonucu taşınmazın satışında bu ağaçların satış parasına yansıyan bedelinin haksız iktisap kurallarına göre tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ağaçlardan yararlanma değerinin ağaçların değerinden fazla olması nedeni ile davacının başkaca bir talebe hakkı olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Davacının taşınmaza iyiniyetli zilyet olduğu ve bu niyet altında ağaç
diktiği dosyadaki tüm delillerle kanıtlanmıştır. Mahkemenin kabulü de bu yoldadır. Gerçekten geçerli olmayan kütük dışı satıya dayanarak eline (zilyetliğine) geçirdiği taşınmazda ağaç diken alcının iyi inançlı sayılması ve satıcının bu yönden örtülü (zımni) rızasının bulunduğunun kabülü gerekir. Yargıtay'ın 5.7.1944 gün ve 12/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile de benimsenen görüş böyledir. Ayrıca taşınmazın satılarak davacının elinden çıktığı hususu da uyuşmazlık konusu değildir. Hüsnüniyetli zilyed iddia ettiği zilyedlik sıfatına uygun surette maldan edindiği istifade bakımından iade ile yükümlü olduğu kimseye karşı bu yüzden hiçbir tazminat ödemek zorunluluğunda değildir. (MK.m. 908/I) Bu istifade, malın özüne müdahale şeklinde veya malın kullanılması tarzında olabileceği gibi, malın taii semerelerinden istifade tarzında da olabilir.(Oğuzman, Seliçi, Eşya Hukuku 1988. İstanbul s. 116) Bu nedenle davacının ağaçlardan yararlanmasının iş bu giderim davasına etkisinin olmadığının kabulü zorunludur.
Öte yandan dava konusu ağaçlar M.K.m.907/ son fıkrasındaki zilyedin elde ettiği semereler anlam ve niteliğinde de değildir.
Davada ileri sürülen olgulara göre davacının kendi gereçleri ile başkasının toprağına kendi fidanını diktiği iddia olunduğu için uyuşmazlığın M.K.m 648 vd. ve 655 çerçevesinde çözüme bağlanması gerekir.
Davada giderimin ödettirilmesi istemine yer verildiğinden sorunun MK.m.649 yönünden tartışılması gerekir. Anılan Yasanın 655 inci maddesiyle yapılan yollamadan ötürü dikilen ağaçlar içinde bu durum böyledir.
Az yukarıda belirtildiği üzere davacı malzeme maliki ağaçların dikiminde iyiniyetli olduğu belirlendiğine göre mahkemece kendisine muhik bir tazminat verilmesi gerekir. (MK.m 649/I.) Genellikle bu hususta malzemenin ve dikim ve bakımındaki emeğin kımyetine eşit bir meblağ esas alınacaktır. Fakat hakim somut olayın özelliğini, hal ve vaziyeti gözönünde tutumak suretiyle bu miktarı azaltabilme veya çoğaltabilme yetkisine sahiptir.
Yukarıdan beri yapılan açıklamaların ışığında davacının ağaçların dikimi sırasında iyiniyetli olduğundan MK.m.649/f-I'deki muhik bir tazminatın kapsamı belirlenmek üzere uzman bilirkişiden rapor alınmalı, böylece ortaya çıkacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.
Mahkemece bu yönlerin gözardı edilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 29.4.1991 gününde oybirliğiyle karar verildi.