Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1991/10120
K: 1992/177
T: 20.01.1992

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DAVA : Taraflar arasındaki muarazanın men'i davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine gereği konuşulup düşünüldü:
 
KARAR : Davacı, Kuşadası Kadınlar Plajı mevkiinde "Dostlar Sofrası" isimli kabin-büfe-restoranı Kuşadası Belediyesince çıkarılan ihale sonucu kiraladığını, davalı Belediye tarafından yapılan imar planı ile 3621 sayılı Kıyı Kanununa aykırı olduğundan bahisle yıkılmasına karar verildiğini, oysa kira akdi karşısında yıkım kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu öne sürerek davalının muarazasının ve müdahalesinin önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ve Turizm Bakanlığının talimatları üzerine Belediye Encümenince yıkımına karar verildiğini, uyuşmazlığın kira sözleşmesinde değil, alınan idari tasarruftan kaynaklandığını, bu nedenle davaya bakmaya idari mahkemelerin görevli olduğunu, nitekim davacının, idari tasarufun iptali için idare mahkemesince dava açtığını savunmuş, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, dava zilyedliğin korunması davası olarak nitelendirilmiş, HUMK.nun 8/II-3. maddesi gereğince görevsizlik kararı verilmiştir.
Karar davalı tarafından teyiz edilmiştir.
HUMK. 8/II-3. maddesi ile salt zilyedliğin korunmasına ilişkin davaların görülmesi sulh hukuk mahkemesinin görev alanına bırakılmıştır. Anılan yasa maddesinde yeralan "zilyedliğin korunması davaları" ile yalnız Medeni Yasanın 895 ve 896. maddelerinde düzenlenen zilyedliğin gasp ve tecavüzünden kaynaklanan davalar amaçlanmıştır. Zilyedliğin gasp ve tecavüzünden doğan davaların neler olduğu ise maddi hukukta tanımlanmıştır. Tecavüz eden, zilyedliği ele geçirmiş ve bu suretle taşınmazın zilyedi durumuna geçmişse zilyedliğin gasbından sözedilir. Taşınmaz zilyede zilyedliğini sürdürmekle birlikte, zilyedliğe tecavüz vuku bulmakta ise zilyedliğe tecavüz konusu ortaya çıkar. Bu davalar ile zilyedliğin arkasında birhak bulunup bulunmadığı araştırılmaksızın sadece zilyed olduğu için korunmuştur. Hırsızın bile bu korunmadan yararlanacağı kabul edilmiştir. Bu davada güdülen amaç sosyal düzenin korunması ve sürdürülmesidir. Zilyedliğin korunması davası ile zilyed, zilyedliğin hakka dayandığı isbat külfetine katlanmadan sadece zilyedliğini öne sürerek sulh hukuk mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyedliğin arkasında bulunan ani veya şahsi bir hakka dayandığı takdirde dava, bir hak niteliğini alır; mahkemenin görevi de dava olunan şeyin değerine göre belirlenir.
Davacının kiracılık hakkına dayanığı çok açıktır. Bu durumda davada hakka dayanılarak istemde bulunulduğundan dava hukuksal nitelikçe "zilyedliğin korunması davası" olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.
Bu nedenlerle mahkemenin hukuki nitelendirmede yanılgıya düşerek HUMK'nun 8/II-3. maddesine dayanıp görevsizlik kararı vermesi usul ve yasaya uygun bulunmamıştır. Ne var ki; davacı davalı ile olan kira sözleşmesine dayanmış ise de uyuşmazlık bu kira sözleşmesinden kaynaklanmamaktadır.
Davacının ileri sürdüğü ve önlenmesini istediği davalı muarazası 13.9.1990 tarihli ve 2940 sayılı Kuşadası Belediye Encümen kararından doğmaktadır. Anılan Encümen kararı ise İmar ve İskan Bakanlığı ve Turizm Bakanlığının tesbit ve talimatlarına uygun olarak kiralananın imar planı ve şartlarına aykırı oluşu, çevre düzeni ve şehircilik ve estetik bakımından çirkin görünüm arzetmesi, trafik düzeni ve insan trafiğini olumsuz yönde etkilemis, 3621 sayılı yasa uyarınca 20 metrik sahil bandı içinde kalası nedeni ile yasaya aykırı olduğu olgularına dayanılarak alınmıştır. Bu durumda kararın kamu yararı ile ilgili yasa hükümlerinin uygulanmasını sağlacak amacıyla alınmış idari bir karar olduğunda duraksamaya yer olmamalıdır.
Hal böyle olunca uyuşmazlık özel borç ilişkisinden (Kira Sözleşmesinden) değil, idari bir tasarruftan kaynaklandığından davaya bakmaya idari yargının görevli olduğunun kabul edilmesi gerekir.
Mahkemece bu doğrultuda görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde sulh hukuk mahnkemesinin görevli olduğu kabul edilerek görevsizlik kararı verilmesi, davalı yararına avukatlık ücreti takdir edilmemesi usule ve yasaya aykırıdır. Bozma nedenidir.
 
SONUÇ : Temyiz olunan kararın davalı Belediye yararına BOZULMASINA, 20.1.1992 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini