 |
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1990/6878
K: 1991/1034
T: 07.02.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalının 18.3.1985 günlü Kadıköy, 1. Noterliğinde re'sen tanzim olunan taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile Şile Hacıkasım Mahallesi 9 parsel sayılı taşınmazda sahip olduğu tüm paylarını hak ve hisselerini bütün hukuk ve vecibeleri ile birlikte gayri kabil rücu olmak üzere kendisine satmayı vaad ve taahhüt ettiğini, sözleşmenin devamı sırasında taşınmazın izale-i şuyu suretiyle satıldığını ileri sürürek davalının sözleşme ile taahhüt ettiği hak ve hisselerinin kaim değeri olan 4.126.233 TL. alacağının yasal faizi ile davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı, davacıdan borç para aldığını, almış olduğu borç paranın temini için davacı ile arasında dava konusu satış vaadi sözleşmesi düzenlendiği, sözleşmenin gerçek satış vaadi olmadığını, almış olduğu 100.000 TL. borcu ödemeyi kabul ettiğini, davacının fazlaya ait isteğinin reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; gayrimenkul satış vaadi sözleşmesindeki satış bedeli olan 100.000 TL.nın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ait istemin reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davalı muvazaa hakkındaki savunmasını tanık beyanları ile ispat edeceğini, bu nedenle tanık dinletmek istediğini bildirmiş, davacı resmi senet karşısında tanık dinlenmesine muvafakat etmediğini belirtmiş; buna rağmen mahkemece olayda tanık dinlenebileceği gerekçesiyle davalı tanıkları dinlenmiştir. Davalı savunmasını yasal delillere ispat etmek zorundadır. Davacının tanık dinlenmesine muvafakatı yoktur. Bu nedenle olayda HUMK.nun 95. maddesi gereğince tanık dinlenemez ve dinlenen tanık beyanlarına değer verilemez. Davalı savunmasını yasal delillerle ispatlayamamıştır.
Taraflar arasında yapılan satış vaadi sözleşmesi yasal koşullarına ve şekil şartına uygun olarak tanzim edilmiş, geçerli bir sözleşmedir. İzale- i şuyu davası açılıncaya kadar davalı davacıya satış vaadi sözleşmesi uyarınca borcunu ifa etmemiş, yani vaad edilen taşınmaz payları davacı adına tapuda kayıt ve tescil edilmemiştir. Açılan izale-i şuyu davası sonucunda satış suretiyle şuyuun gederilmesine karar verilmiş, taşınmaz satılmış, davalıya bu davada istenilen para hissesi için ayrılmıştır. Taşınmaz izale -i şuyu suretiyle satılmış olmakla satın alan kişilerin mülkiyetine geçmiş, böylece davalının davacıya karşı olan borcunu yerine getirmesi imkanı kalmamıştır. Olayda uygulanması gereken Borçlar Kanunu'nun 117. maddesi gereğince kusursuz imkansızlıkta borçlu borcundan kurtulur. Aldığını geri vermekle yükümlü olur. Fakat borçlu kusurlu olmadan imkansız hale gelen edimin yerini tutan bir menfaat elde etmiş ise, alacaklı bu değerin kendisine devrini isteyebilir. Olayda davalının malvarlığına, satışını vaad ettiği paylar yerine bu payların parası, başka bir ifade ile payların ikame değeri girmiştir. O halde davacı payların temliki yerine onun değerlerinin kendisine verilmesi isteme hakkını kazanmıştır. Mahkemece yukarıda belirtilen esaslar gözönünde tutularak karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde satış vaadi sözleşmesindeki satış bedeline hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır ve bozma nedenidir.
SONUÇ:Temyiz olunan kararın açıklanan nedenle davacı yararına
BOZULNASINA,(...)7/02/1991 gününde oy birliğiyle karar verildi.