 |
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1990/6683
K: 1991/1031
T: 04.02.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı idare vekili 9.5.1990 tarihli dilekçesinde, Kapıkule Gümrük Sahası içinde bulunan Hazine'ye ait 16 no.lu mağazanın davalıya 2886 sayılı Devlet İhale Yasası hükümlerine göre iki yıl süreyle kiraya verildiğini, sözleşmenin özel şartlar 21. maddesinde (kira süresi bitiminde kiracıya ayrıca bir ihtara ve tebligata gerek kalmadan sözleşmenin kendiliğinden sona ereceği) nin kararlaştırıldığını, Temmuz 1989 yılında kira süresinin sona erdiğini ileri sürerek, davalının kiralananda kiracılık sıfatının kalmadığının ve fuzuli şagil olduğunun tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, dava dilekçesini değişik işler esasına kaydetmiş, işin ivediliğine ve diğer taraf tebligat yapılmaksızın kiralananda inceleme yapılmasına karar vermiştir.
Keşif yaptıktan sonra da aynı gün duruşma açmadan evrak üzerinde yaptığı inceleme ile kira sözleşmesinin sona erdiğine ve davalının ödediği paraların da ecrimisil olduğunun tesbitine karar vererek nihai hüküm kurmuştur.
Davalının itirazı üzerine yapılan mürafaa sonunda davalının itirazları reddedilmiştir.
Karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Evvela çözümlenmesi gereken sorun istemin, H.U.M.K.nun 377 ve ardından gelen maddelerine göre delillerin tespiti mi yoksa tesbit davası mı olduğunu belirlemekte kendisini göstermektedir.
Bir istemde ileri sürülen maddi olguları değerlendirmek, uygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak doğrudan hakimin görevidir. (H.U.M.K. Madde:76).
Olayda davacı, davalı kiracının sözleşme süresinin bittiğini, bu tarihten sonra verilen paraların işgal tazminatı olduğunun tespitini istemiştir. Koşulları oluştuğu takdirde tesbit davaları bir hukuki ilişkinin varlığının veya yokluğunun tesbiti hakkında mümkündür. Davacı isteminde, kira ilişkisinin yokluğunun tespitini amaçlamaktadır. Davacının bu iddiasının tesbit davasının kendisine özgü özelliklerini taşıdığı açıktır. Ortada dava şartlarımevcut, usulen ikame edilmiş bir dava olduğuna göre davada dermeyan edilmiş olan talebin (hakkın) haklı olup olmadığına, özellikle tespit davalarında, davanın kabule şayan olup olmadığı, koşullarının oluşup oluşmadığı, bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığı yönlerinde karar verilebilmesi için işin esasına girişilmesi, yargılama açılması zorunludur.
Gerçekte mahkemeye tevdi edilen bir dava dilekçesi üzerine celse tayin edilir. Dava dilekçesi ve celse günü davalıya tebliğ edilir. (H.U.M.K. m. 195 ve 375/. Bu işlemlerin yerine getierilmesi sırasında, özellikle (H.U.M.K. 195, 207, 208, 210.) maddelerine uygun hareket edilmesine özen gösterilir. böylece dava malzemeleri toplandıktan sonrda delillerin ikamesi ve tarafların yekdiğerine tebliğinin sağlanması için münasip bir mehil verilir (H.U.M.K. m. 217/. Deliller toplanıp yargılama yapıldıktan sonra davacı davasını ispat ederse davanın kabulüne, ispaz edemez ise davanın haksız olduğundan ötürü esasa ilişkin bir hüküm ile veya haklı olsa bile dava şartları yoksa bir usuli hükümle dava reddolunur.
Hal böyle olunca, mahkemece yapılacak iş; dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmeli, duruşma için celse tayin edilmeli, tarafların delilleri toplanmalı, hasıl olacak sonucuna göre davanın kabule şayan veya haklılık şartlarına sahip olup olmadığ belirlenerek bir sonuca bağlanmalıdır.
Az yukarıda açıklanan, davanın ikamesi halinde usul yasasındaki yerine getirilmesi zorunlu yargılamanın yürütülmesine ilişkin yöntemlere uyulmadan evrak üzerinde nihai karar verilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Karar bu nedenle bozulmalıdır. Bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 4.2.1991 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.