Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1990/5697
K: 1990/8708
T: 14.12.1990

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
  DAVA : Taraflar arasındaki kira tesbiti davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içnde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
 
  KARAR : Davacı, dava dilekçesinde kira sözleşmesindeki edim ve karşı edim oranında sonradan çıkan ekonomik koşullar dolayısıyla esaslı fark meydana geldiğini, ekonomik şartlarda ağır enflasyon, para değerinin önemli ölçüde düşmesi nedenleriyle meydana gelen olağanüstü değişiklikler altında yeni başlayacak 1.6.1990 dönemi için aylık kira bedelinin 3.000.000 TL. olarak tayin ve tesbitine karar verilmesini istemiştir.
  Davalı, davanın reddini dilemiştir.
  Mahkemece, kira parasının açılacak kira tesbiti davası ile tesbit edilebileceği kabul edilmiş, davanın reddine karar verilmiştir.
  Dava dilekçesinde sıralanan olgunların hukuki açıdan nitelenmesi ve uygulanacak şartların aranıp bulunması görevi doğrudan hakime yükletilmiştir (HUMK. m. 76).
  Dava dilekçesinde, açıkça enflasyon ve rayiç kira bedellerine göre kira şartının değiştirilmesi ve böylece sözleşmenin yeni duruma uydurulması istenmiştir.
  Taraflar arasındaki kira sözleşmesi 1.6.1984 başlangıç tarihli olup ve 10 yıl sürelidir. Uzun süreli bu akitte, karşısında beklenmeyen durumun sözleşmeye etkisi üzerinde yeterince durulmalı ve konu ana çizgleriyle de olsa açıklığa kavuşturulmalıdır.
  Sözleşme hukukunda egemen olan ve Türk Hukukunda kabul edilen kural, "sözleşmeye bağlılık kuralıdır". Pacta Sunt Servanda" adı ile anılan bu kurala göre sözleşme yerine getirilmelidir. Şartlar taraflardan biri, özellikle borçlu için sonradan ağırlaşmış olsa bile, bu kimse borcunu yerine getirmelidir. Şu da varki bu kuralın tam olarak uygulanması bazı durumlarda hakkaniyet kurallarına ve adalet duygularına ters düşen sonuçları doğurabilir. Taraflar karşılıklı çıkarlarını sözleşmeyle düzenlemişlerdir. Gel gelelim bir süre sonra önceden görülmeyen (kestirilemeyen) nedenlerle şartların olağanüstü değişmesi yönünden, yanlardan birinin (borçlunun) durumu katlanılamayacak ölçüde ağırlaşabilir ve bununla da sözleşme ile kurulmuş olan denge bir taraf aleyhine büyük ölçüde bozulmuş olabilir. Sözleşmedeki dengeyi boma olağanüstü durumlara harp, ekonomik olabilir. Sözleşmedeki dengeyi bozan olağanüstü durumlara harp, ekonomik krizler, para değerinin düşürülmesi, aşırı enflasyon örnek gösterilebilir (Bkz. Asis. M. enis Sarıal, Beklenmeyen Halin Sözleşmeye Etkisi, Yargı Dergisi, 1980, Sayı: 47, Sh. 24). Yurdumuz genelinde de hüküm süren ekonomik şartlar enflasyonist tutum dolayısıyla kira miktarlarının her yıl artırıldığı bir gerçektir.
  Borç ilişkisinin kurulmasından sonra borçlunun kusru olmaksızın edim (borç) imkansızlaşmışsa bu durumda borç sona erer (BK. m. 117). Oysa borçlu yönünden edimin yerine getirilmesinin (ifasının) aşırı ölçüde güçleşmesi 117. maddenin kapsamı dışında kalır. Aşırı güçlük ifa imkansızlığıyla karıştırılmamalıdır.
  Sözleşmenin para ile ilgili şartlarını kedim ve karşı edim arasındaki oranın esaslı ölçüde sarsan olağanüstü olaylara, beklenmeyen olaylar denir. Beklenmeyen olaylar sözleşmenin akçalı şartlarını alt üst eden olağanüstü, sezilemeyen, kusur dışı gerçek olaylardır. Bu olaylar karşısında kalan borçlu sözleşmenin metnine değil, ne varki kendi borcuna bir sınır çizen adalet, iyiniyet kurallarına dayanmak gerektiğini ileri sürer. Beklenmeyen olaylar borcun ifasını esaslıca güçleştiren nedenlerdir. İmkansızlık denen durumlarda ise edimin yerine getirilmemesi söz konusu olmaktadır. Tekrarlayarak ve önemle vurgulayalım ki imkansızlık ile beklenmeyen durum kavramlarını birbirine karıştırmamak gerekir (Bkz. Saral, age., Sh: 26).
  Hukukumuzda, önceden görülmeyen değişikliklerin borçlunun borcunu yerine getirmesini olağanüstü geçleştirmesi karşısında sözleşmenin yeniden gözden geçirilmesi hakkında genel bir hüküm yoktur. Yalnızca bazı sözleşmelere ilişkin özel hükümlere yer verilmiştir (Örneğin, BK. m. 82, 264, 282, 286, 365/2, 517/1, 535/7). O nedenle, gerek sözleşmede ve gerekse kanunda, hukuki ilişkinin yeni duruma ayarlanmasını ya da sona erdirilmesini öngören bir hüküm bulunmaması durumunda nasıl bir çözüme oluşılacağı sorusuna bir cevap bulunmalıdır.
  Alman ve İsviçre Hukuk Doktrinlerinde hakim olan "işlem temelinin çökmesi ya da sarsılması" görüşüne dayandığı değiş-tokuş sözleşmelerinde edimleri arası denge görüşü uyarınca, daha sonra ortaya çıkan ve zorlu neden niteliğinde bulunmayan olağanüstü durumlarda tarafların edimleri arasındaki denge önemli ölçüde sarsılırsa, hakim MK. m. 1 ve 2 çerçevesinde ya sözleşmeyi çözer, ya da değişen durumlara uyarlar. Çözme ve uyarlama konusu taraflarca sözleşmede öngörülmüş ya da kanunda özel bir kuralla düzenlenmiş ise bu ihtimalde hakim, sözleşme ya da kanu hükmünü gözetir ve uygular. İşlem temelinin çökmesi görüşü MK. m. 2'de kaynağını bulan doğruluk ve dürüstlük kuralına dayanmaktadır. Acaba taraflardan biri BK. m. 264 dışındaki bir yolla sözleşmenin çözülmesini ya da yeni durumlara uyarlanmasını isteyebilir mi sorusuna cevap bulmak gerekir. Anılan bir kanun hükmü, işlem temelinin çökmesi ilkesinin özel bir uygulama durumu olduğu için, BK. m. 264 dışında işlem temelinin çökmesi nedeniyle kira sözleşmesinin çözülmesi söz konusu olamaz. Ne varki tarflar, değişen durumlara göre, edimler arasındaki dengenin yeniden kurulması ve böylece edimler arasındaki dengenin sağlanması yönünden talepte bulunabilirler (Bkz. Haymond Glaunde,  Schwizerisches Privstrecht, VII/1. Sazel und Stutgart 1977, Sh. 251; Lerens Kurl, Learbuch des Schufdrechts. Bend I. Allegemenier Teil 12. Auflage München 1979 Sh. 267, 270 vd.; Emmerich Volker, Des Decht Derleistungestörungen München 1978, SH. 205 vd.; Alman İmparatorluk Mahkemesi (RGZ) 99, 258 (260 vd)".
  Özetlersek, ekonomik şartlarda, aşırı enflasyon, para değerinin büyük ölçüde düşmesi vs. nedenlerle meydana gelen olağanüstü değişiklik ve dolayısıyla güçlükler, edimin olduğu gibi yerine getirilmesini borçlular beklenemez duruma getirmişse, doğruluk ve dürüstlük kuralları gözönünde tutularak, "işlem temelinin çökmesi ya da sarsılması" ilkesi uyarınca sözleşme yeni durumlara uydurulmalıdır. Değişen durumlarda sözleşmede ve kanunda bir hükükm yoksa MK. m. 1 ve 2 gereğince hakim sözleşmeye elatarak, sözleşmeyi yeni durumlara uydurmalıdır (Bkz. Prof. Dr. Fikret Eren, Sözleşmeden Doğan Sorumluluğun Şartları ve Sonuçları "teksir", Yıl: 1979/1980,Sh. 26/a-27, Not 13). Öyle ki değişen durum ve şartlar sonucu bozulan ekonomik dengenin objektif olarak yeniden dengelenebilmesinde hakim MK. m. 4'ün kendisine tanıdığı takdir yetkisinin sınırları içinde kalarak en iyi çözümü bulmaya yönelik bir karar vermelidir (Bkz., Sarıal age., 1980, Sayı: 48, Sh: 28).
  Ayrıca şu yönlerde değinmekte fayda vardır. Sözleşmenin yeniden gözden geçirilmesi tam iki taraflı (karşılıklı) sözleşmeler yönünden işlerlik kazanabilir.
  Öte yandan, MK. m. 2'nin ve onun sonucu olan işlem temelinin çökmesi kavramının uygulanabilmesi için sonradan meydana gelen değişikliklerin önceden tahmin edilememiş olması gerekir (Prof. Dr. İsmet Sungurbey, Medeni Hukuk Sorunları, C: II, Yıl: 1979, SH. 130 ayrıca bkz., age, Sh. 131)
  Sonuç olarak belirtelim ki sözleşmenin yeniden gözden geçirilmesi için önceden görülmeyen, borçlunun şahsi ve işletmesi dışında meydana gelen bir olayın sebep olduğu değişiklikler yüzünden sözleşmedeki ekonomik (çıkar) denge bozulmuş ve sözleşmenin yanlarından birine yükletilmesi gereker tehlike (riziko) sınırı nesnel (objektif) olarak aşılmış olmak gerekir (Sarıal, age., 1980, S: 48, Sh: 27).
  Yukarıdan beri yapılan açıklamaların ışığı altında tarafların delil ve karşı delilleri toplanmalı, gerekirse yerinde uzman bilirkişi aracılığı ile inceleme yapılmak suretiyle kira sözleşmesinin enflasyon ve rayiç kira bedellerine göre yeni duruma uyarlanması gerekip gerekmediğine karar verilmesi gerekir. Yazıldığı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır, bozma nedenidir.
 
  SONUÇ : Temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, istek halinde peşin harcın iadesine, 14.12.1990 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini