 |
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1989/766
K: 1989/2978
T: 01.05.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı tapulu bir taşınmazdan pay satışı nedeni ile ödediği ve bonoya bağlanan 4.000.000 liranın, satışın gerçekleşmesi nedeni ile tahsilini istemiştir.
Davalılardan Hacer,, senedin bono niteliğinde olmadığını savunarak parmak izine de itiraz etmiş; davalı Tahsin ise asıl borçlu yönünden hüküm ifade etmeyen belgenin kefil olan kendisini de bağlamayacağını öne sürmüştür.
Mahkemece, bonodaki imzanın davalılardan Tahsin'e ait olduğunun belirlenmesi nedeni ile 4.000.000 lira alacağın davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı davalılar temyiz etmiştir.
Alacaklısı davacı Bahattin K., borçlusu davalı Hacer Ş. ve kefil diğer davalı Tahsin Ş. görülen, borçlunun parmak izi alınmak suretiyle doldurulmuş 4.000.000 lira bedelli senetteki parmak izinin kendisine ait olmadığı davalı (borçlu) Hacer tarafından ileri sürülmüştür. Diğer davalı Tahsin de kefaletinin geçersiz olduğunu savunmuştur.
Mahkeme senetteki parmak izi ve imzaların davalılara ait olduğunun bilirkişi raporu ile saptanmış bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiştir. Delil olarak dayanılan parmak izi taşıyan senet H.U.M.K.nun 297. maddelerine göre düzenlenmiştir. Bu madde hükmünün, parmak izli belgenin düzenleme şekil ve şartları konusunda öngördüğü kural, bir geçerlik şekli olmayıp ispat koşuludur. Bu nedenle anılan madde hükmüne uygun biçimde onaylanmamış olan bir senedin parmak izinin borçlu tarafından kabul edilmesi halinde senet geçerli sayılır ve kesin delil teşkil eder. Çünkü böyle bir halde senet içeriği borçlu tarafından kabul edilmiş ve benimsenmiş demektir. Buna karşılık, senetteki parmak izinin inkarı halinde onama işleminin yasanın önerdiği şekilde yapılmış olması gerekir. Aksi halde bu senedin hiç bir ispat değeri olamaz. Ve usulen geçerli kabul edilemez. Yani yok sayılır. Hal böyle olunca, inkar edilen senetteki parmak izinin borçluya ait olup olmadığı konusunda parmak izi incelemesi yapılması da mümkün değildir. Aksi görüşün kabulü, yasanın amacına da aykırı düşer. Çünkü usulün 297. maddesinde öngörülen şeklin amacı, senet içeriğinin borçlu tarafından bilinmesini sağlamaktır. Yasa koyucu bu yolla okuma yazma bilmeyen bir kimsenin içeriğini bilmediği bir belge ile borç altına sokulması tehlikesinden korunmasını sağlamak istemiştir. Az yukarıda açıklandığı üzere somut olayda, davaya dayanak yapılan senetteki davalı Hacer'e aidiyeti ileri sürülen parmak izi usulün 297. maddesi uyarınca onaylanmadığı gibi davalı tarafından da açıkça inkar edilmiştir. Bu durumda mahkemenin, inkar parmak izi konusunda bilirkişi incelemesi yaptırması ve senede bu yolla geçerlik tanıması ve değer vermesi yukarıda anılan ilkelere ve yasa koyucunun amacına aykırıdır. Böyle bir senet asıl borçlu Hacer'i bağlamadığına göre diğer davalı kefil Tahsin Ş.'i de bağlamayacaktır. O halde mahkemece davanın reddine karar verilmelidir. Gösterilen nedenlerle mahkeme kararı usule ve yasaya aykırıdır, bozulmalıdır.
Ne var ki davacı " ve .." demek suretiyle ant deliline de dayandığından, davacıya bu hakkı hatırlatılmalı, sonucuna göre karar verilmelidir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenle davalılar yararına BOZULMASINA, 1.5.1989 gününde oybirliğiyle karar verildi.