 |
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1988/5508
K: 1989/1386
T: 03.03.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki satış vaadi sözleşmesinin iptali davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, vasisi bulunduğu Kemal'in bir suç nedeniyle vesayet altında iken 14.7.1986 tarihinde noterde yapılan satış vaadi sözleşmesiyle davalıya Kaş İlçesi Kalkan Köyündeki ev ve dükkandaki hissesini davalıya satmayı vaad ettiğini, sonradan bu sözleşmeye aynı köydeki zeytinliğin de dahil edildiğini öğrendiğini, oysa vesayet altında bulunması nedeniyle tasarrufa ehil bulunmadığını ileri sürerek satış vaadi sözleşmesinin iptalini istemiştir.
Davalı, kardeşi olan davacı Kemal'le dargın olduğunu, sonra bir süre için barıştıklarını, davacının satışını vaad ettiği taşınmazlardaki payını satışa çıkardığını ve yapılan israr sonucu bu hisseyi kendisinin satın aldığını, davacının o tarihte vaseyet altında olduğunu bilmediğini savunmuş ve davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, vesayet altındaki Kemal'in annesi ile birlikte taşınmazlardaki hissesini satışa çıkardığı, başkasına gitmemesi için davalıya rica edildiği, davalının kardeşinin sekiz yıla hükümü olduğunu bilmediği, irtibatının olmadığı, noterde senette yazıldığı şekilde hisse satışlarının yapıldığı ve paranın verildiği, davalının avukat olması bunları bildiğini göstermeyeceği, muamele yapılırken davacının kendisinin vesayet altında olduğunu bildirdiğine dair iddia olmadığı, davalının kötü niyetli olduğunun kabul edilemiyeceği, şekil eksikliğinin iyiniyetli davalı lehine olan tasarrufun iptalini gerektirmeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar davacı vasi tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı Kemal, hükümlü olması nedeniyle mahkeme kararı ile 13.12.1983 tarihinde vaseyet altına alınmış ve kendisine vasi edilmiştir. Dosyadaki belgelere göre davacının meşruten tahliye tarihi 1.10.1987, bi hakkın tahliye tarihi de 5.2.1990 tarihidir. Satış vaadi ise vesayet altındaki Kemal ile davalı arasındaki 14.7.1986 tarihinde noter dairesinde yapılmıştır. Vasi 10.11.1987 tarihinde yapılan bu tasarrufu onaylanmadığını ihtarla bildirmiştir.
Davacı, MK?nun 357. maddesi gereğince vesayet altına alınmıştır. Aynı Yasanın 16. maddesi hükmüne göre mümemyyiz kısıtlıların mümessillerinin rızaları olmadıkça bizzat kendi tasarrufları ile kendilerini borç altına sokarak hukuki işlemleri, tasarruf işlemleri de söz konusu olmak üzere yapamazlar. Kanuni temsilci (vasi) bu işlerin yapılması için ya önceden muvafakat eder, buna izin denir veya işlem yapıldıktan sonra işlemi onaylar buna da icazet denir (MK. m. 394/1). İşleme izin veya icazet verilmişse işlem geçerli olarak hükümlerini doğurur. İşlem kanuni temsilcinin izni olmadan yapılmışsa, mümeyyiz kısıtlı, bu işlemle ehliyetlerindeki eksiklik sebebiyle, başka bir deyimle eylem ehliyetlerinin tam olmaması nedeniyle bağlı değildir ve işlemin akibeti baştan itibaren geçersiz olmaktadır. Böyle bir durumda taraflar aldıklarını MK. m. 395 çerçevesinde geri vermekle yükümlüdür (Bülent Köprülü, Medeni Hukuk, 1979, sayfa: 220-222).
Olayımızda sözleşme yapıldığı tarihte davacı vesayet altındadır. Vabıhıh izni veya icazeti yoktur. Aksine izin vermediğini 10.11.1987 tarihinde ihtaren bildirmiştir. O halde bu sözleşme baştan beri geçersizdir. MK. m. 395 çerçevesinde işlem yapılmak gerekir. Mahkemece bu yön gözetilmeden aksine düşüncelerle yazılı şekilde davanın reddi yasaya aykırıdır. Karar bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle temyiz olunan kararın temyiz eden davacı taraf yararına (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde iadesine, 3.3.1989 gününde oybirliğiyle karar verildi.