 |
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1988/2765
K: 1988/4383
T: 03.10.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki iptal davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı davalıdan ödünç aldığı 42.000.000 lira karşılığında taşınmazına davalı lehine ipotek tesis ettirdiğini, borç 10.10.1984 gününde muaccel olup bu tarihten itibaren davalının yasal faiz hakkı doğmuşsa da sözleşmedeki 10.10.1984 gününden itibaren her ay % 20 oranında ceza şartı ödenmesine ilişkin hükmün ekonomik yıkıntı yaratacağını, ahlak ve adaba aykırı olduğunu ve geçersiz bulunduğunu öne sürerek akit tablosundaki % 20 ceza şartına ilişkin bölümün iptalini istemiştir.
Davalı, ceza şartının geçerli olduğunu aktin serbest irade ile yapıldığını savunmuştur.
Mahkemece, davacı iddiaları yersiz görülerek dava reddedilmiştir.
Kararı, davacı temyiz etmiştir.
1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2 - Dava dilekçesinde, aylık % 20 oranında kararlaştırılan ceza şartının borçlu davacı için ekonomik yıkıntı yaratacak ve iktisadi varlığını tehlikeye düşürecek şekilde fahiş bulunduğu ve bu nedenle ipotek akit tablosunda kararlaştırılmış ceza şartının BK.nun 19/2 ve 20. maddelerine aykırı olduğundan geçersiz bulunduğu ve bu nedenle iptaline karar verilmesi istenmiştir.
Gerçekten 42.000.000 lira alacağa karşılık ayda % 20 oranında ceza şartı kararlaştırılmıştır. İpoteğe bağlı alacağın vadesi 10.10.1984'te dolmuştur. İcra takibinin yapıldığı 3.10.1986 tarihine kadar 201.600.000 lira ceza şartı istenmiştir. Ceza şartı miktarı davacı borçlunun iktisaden mahfına sebep olacak derecede bulunduğu takdirde ahlak ve adaba aykırılığı dolayısiyle geçersiz sayılmalıdır. Davacı tacir dahi olsa BK.nun 19 ve 20. maddeleri uyarınca ceza şartının geçersizliğini ileri sürebilir. TTK.nun 24. maddesi davacının böyle bir talepte bulunmasına engel değildir (HGK. 20.3.1974, E: 1970/T-1053, K: 1974/222). Davacı tacir değilse, esasen BK.nun 161. maddesine göre cezasının fahiş olmadığı mahkemece re'sen gözönünde tutulmak gerekir. Ne varki bu olayda ceza şartının niteliğinden ve alacaklı tarafından açılmış bir tahsil davası bulunmadığından ceza şartının BK.nun 161/son maddesine göre fahiş olup olmadığı tartışma konusu yapılmaz.
Mahkemece BK.nun 19 ve 20. maddelerinin uygulanması yönünden davacının iktisadi ve mali durumu ve mal varlığı üzerinde bir inceleme yapılmamıştır. Davacı ceza koşulu oranının kendisi için ekonomik yıkıntı yaratacak ve iktisadi varlığını tehlikeye düşürecek derecede olduğunu iddia ettiğinden, mahkemenin BK.nun 19 ve 20. maddeleri çerçevesinde ceza şartının geçersiz olup olmadığını veya ne oranda geçersiz olduğunu araştırması ve sonucuna göre karar vermesi gerekir.
Öyle ise, davacı borçlunun iktisadi, ticari ve özel durumu ve malvarlığı araştırılmalı, davacının yükümlü olduğu ceza şartı tutarı iktisadi, ticari ve özel malvarlığının yıkılmasını ve yok olmasını mucip olacak bir miktarda olduğu tesbit edildiği takdirde ceza şartı ahlak ve adaba aykırı sayılarak ya tamamen kaldırılmalı veya kısmen indirime tabi tutulmalıdır.
Mahkemece bütün bu yönlerin gözetilmemiş olması yasaya aykırıdır, hükmün bozulmasını gerektirir.
SONUÇ : Sair temyiz itirazlarının reddi ile kararın 2. bentte gösterilen nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 11.000 lira duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, 3.10.1988 gününde oybirliğiyle karar verildi.