 |
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
E: 2005/14736
K: 2005/18774
T: 03.10.2005
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
İçtihat Özeti: Şikayetçi, tebligat parçasında yazılı olan ve bizzat kendisine tebliğat yapıldığını gösteren imzanın "sahte" olduğunu ileri sürdüğüne göre, bu iddianın yukarıda belirtilen ilkeye uygun olarak her türlü delille kanıtlanması mümkün olmakla, şikayetçinin örnek imzaları alınıp yöntemince inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki şikayetçi vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
Şikayetçi Celal adına İİK.nun 103. maddesi gereğince gönderilen ihbarnamenin adı geçenin (bizzat) kendisine tebliğ edildiği belirtilerek iade edildiği ve takip sırasında sonraki tebliğatların ise 7201 Sayılı Kanunun 35. maddesine göre yapıldığı tesbit edilmiştir. Borçlu tarafından icra mahkemesine sunulan 1.10.2004 tarihli dilekçe ile icra kefili olan adı geçen hakkındaki takibin usulüne uygun olarak kesinleştirilmeden taşınmazına haciz konduğu ve satış aşamasına getirildiği, bu eksikliklerin ayrı bir dava konusu yapıldığı açıklanmış; 103 tebligatının usulsüz olduğu, bizzat yapıldığı iddia edilen imzanın kendilerine ait olmadığı ifade edilerek ihalenin feshine karar verilmesinin talep edildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece tebliğ işlemlerinde usulsüzlük bulunmadığı ve böylece fesih isteminin süresinde olmadığı açıklanarak şikayet reddedilmiştir.
Tebligat Kanunu ve Tebligat Tüzüğü tebliğ belgesindeki işlemin aksinin iddia edilmesi halinde bunun tahkik şeklini ve yöntemini göstermemiştir. O halde hakim, her somut olayın özelliğini, cereyan şeklini, gerçekleşen maddi olguları en ufak ayrıntılarına kadar gözönünde bulundurup iddiayı tahkik etmelidir. Dairemizin süregelen yerleşmiş uygulaması, Hukuk Genel Kurulunun 7.4.1982 tarih, ve 1377-337 sayılı kararında öngörülen yukarıdaki ilkeye uygun biçimde devam etmektedir.
Somut olayda, şikayetçi, tebligat parçasında yazılı olan ve bizzat kendisine tebliğat yapıldığını gösteren imzanın "sahte" olduğunu ileri sürdüğüne göre, bu iddianın yukarıda belirtilen ilkeye uygun olarak her türlü delille kanıtlanması mümkün olmakla, şikayetçinin örnek imzaları alınıp yöntemince inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 3.10.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.