 |
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/6841
Karar No : 1998/7405
Tarih : 17.6.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
MÜTESELSİLKEFİL
REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ VE GENEL HACİZ YOLU İLE
TAKİP EDİLMESİ KOŞULU
KARAR ÖZETİ: Kredi sözleşmesinin müteselsil kefili tarafından alacaklı yararına verilen gayrimenkul ipoteğinin kefaletin teminatı olarak değil, kredi sözleşmesinin teminatı şeklinde düzenlenmesi durumunda, müteselsil kefilin sorumluluğu ipotek limiti ile sözleşmedeki kefalet limitini kapsadığından hakkında ayrı ayrı takip yapılabilir.
(2004 s.İİK.m.45)
(818 s.BK.m.487)
Merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye 8.6.1998 tarihinde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü.
Borçlu muteriz Semiha hem ipotek veren, hem de kredi sözleşmesinin müteselsil kefilidir. Kredi sözleşmesinin müteselsil kefili tarafından alacaklı yararına verilen gayrimenkul ipoteğinin kefaletin teminatı olarak değil, kredi sözleşmesinin teminatı şeklinde düzenlenmesi durumunda, müteselsil kefilin sorumluluğu ipotek limiti ile sözleşmedeki kefalet limitini kapsadığından hakkında ayrı ayrı takip yapılabilir. Bunun ötesinde tahsilde tekerrüre meydan verilmemek kaydı ile takip yapıldığı da gözden uzak tutulmamalıdır. Hukuk Genel Kurulunun 14.10.1972 tarih ve 215/841 sayılı kararında da benimsendiği gibi İİK.nun 45. maddesi asıl borçlular için sevk edilmiş olup alacağı rehinle temin edilen bir kimsenin rehni veren hakkında doğrudan doğruya genel haciz yolu ile bir kimsenin rehni veren hakkında doğrudan doğruya genel haciz yolu ile bir kimsenin rehni veren hakkında doğrudan doğruya genel haciz yolu. ile takibe geçmesini önlemektedir. B.K.nun 487. maddesinde ise (kefil, borçlu ile beraber müteselsil kefil ve müşterek müteselsil borçlu sıfatı ile veya bu gibi diğer bir sıfatla borcun ifasını deruhte etmiş ise; alacaklı asıl borçluya müracaat ve rehinleri nakte tahvil ettirmeden evvel, kefil aleyhine takibat icra edilebilir) denilmektedir. Yasa koyucu anılan madde ile alacaklının haklarını güvence altına almak istemiş ve ona asıl borçluyu takip etmese ve rehin gibi alacağın sağlam teminatına müracatta bulunmasa dahi, doğrudan kefili takip etmek hakkını vermiştir. Bu durumda kredi sözleşmesine dayanılarak genel haciz yolu ile kefil hakkında takip yapılmasında bir usulsüzlük bulunmamıştır. O halde, istemin reddi yerine yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile merci kararının yukarda açıklanan nedenle İİK. nun 366 ve HUMk.nun 428 maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 17.6.1998 gününde oybirliğiyle karar verildi.