 |
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
E. 1991/14324
K. 1992/8471
T. 19.6.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
BONO
KEŞİDECİ KARI KOCA
ÖZET Takip dayanağı bonoyu muterize ve eşi keşideci sıfatı ile imzalamışlardır. Bonoyu keşideci sıfatı ile imza edenler hamile karşı müteselsil borçlu sıfatı ile mesuldürler.
(6762 s. TTK. m. 690, 636)
Merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine, bu işle ilgili dosya mahallinden Daireye 30.12.1991 tarihinde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
163 örnek ödeme emrinin tebliğ üzerine borçlu vekili; senetteki imzanın müvekkiline ait olmadığından; ayrıca keşidecilerin karı koca olup kadının koca ile borçlanmasının Sulh Hakiminin onayına tabi bulunduğundan bahisle takibin iptalini istemiş, 14.11.1991 tarihli dilekçesi ile istemini MK.nun 169/ 2. maddesine hasretmiştir.
Mercice, 20.000.000 liralık bonoyu imza eden keşidecilerin karı koca olduğundan ve kadının borç altına girebilmesi için MK.nun 169/2. maddesi gereğince Sulh Hakiminin tasdiki gerektiğinden bahisle Nahide hakkındaki takibin iptaline karar verilmiştir.
MK.nun 169. maddesinde; karının şahsi mallarına veya mal ortaklığı usulüne tabi mallara dair karı koca arasındaki hukuki tasarruflar ile koca menfaatine olarak karı tarafından üçüncü şahsa karşı iltizam olunan borçlar Sulh Hakiminin onayına tabi tutulmuştur.
Takip dayanağı bonoyu muteriz ve eşi keşideci sıfatı ile imzalamışlardır. TTK.nun 690. maddesinin yollaması ile bonolar hakkında da uygulanması gereken 636. maddesi gereğince bonoyu keşideci sıfatı ile imza edenler hamile karşı müteselsil borçlu sıfatı ile mesuldürler.
BK.nun 483. maddesine göre; kefalet bir akittir ki, onunla bir kimse borçlunun akdettiği borcun edasını temin etmeyi alacaklıya karşı taahhüt eder.
Geçerli olması yazılı olmasına bağlıdır (BK. 484). Senedin kefil sıfatı ile imzalandığına dair bonoda bir açıklık bulunmamaktadır. Kefil olarak imzalanıp lehtara verildiği ve lehtarın bu durumu bildiği yazılı delille kanıtlanmamıştır. Borçlular arasındaki iç ilişkinin dar yetkili mercide karinelerle belirlenmesi mümkün değildir. Öte yandan, aval hükümlerinin uygulanmasını gerektiren bir durum da bulunmamaktadır (TTK. 612/614). Bu durumda borçlunun ne kefil ne de aval olarak imza ettiğinin kabulü mümkün değildir.
Mercice, bu yönler gözetilerek itirazın reddi gerekirken kabulü isabetsizdir.
SONUÇ Alacaklı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile merci kararının yukarıda yazılı nedenle IİK.nun 366. ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 19.6.1992 gününde, oybirliğiyle karar verildi.