 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 2005/1110
K: 2005/1249
T: 14.02.2005
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden paydaşı bulunduğu 7 parsel sayılı taşınmazda bulunan işyeri ve depoların davalı şirketler tarafından kullanıldığını, herhangi bir bedelde ödenmediğini, fuzuli şagil olduklarını ileri sürerek elatmalarının önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, çekişme konusu taşınmazda fuzuli şagil olmadıklarını kiracı olduklarını bildirmişler, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalıların kira sözleşmesine dayalı olarak tasarrufta bulundukları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davalıların taşınmazda kira sözleşmesine dayalı olarak tasarrufta bulundukları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden 7 parsel sayılı taşınmazın davacı ile dava dışı Mevlüt ve Ekaterini adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu görülmektedir.
Davalıların dosyaya ibraz ettikleri kira sözleşmesi örneklerinden 20.9.2001 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin taşınmazda paydaş olmayan dava dışı Osman ile davalı A. Baskı Limited Şirketi arasında 1.1.2000 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin ise Osman ve paydaş Mevlüt ile davalı Ş. Konfeksiyon Limited Şirketi arasında, 1.1.2002 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin de davalı Ş. Konfeksiyon Limited Şirketi ile davalı T. A.Ş. arasında düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Çekişme konusu taşınmazın büyük bir alanı kapsadığı, bu yerde çeşitli kişilerin tasarrufta bulunduğu, müstakil bölümlerin mevcut olduğu izlenimi uyanmaktadır.
Taşınmazın bu konumu itibariyle, paydaşlar arasında tüm paydaşları kapsar biçimde eylemli bir kullanma biçiminin oluşması, yada paydaşların kullanma yönünden taşınmazın tasarrufunu kendi aralarında belirlemeleri halinde her paydaşın kendine isabet eden bölüm üzerinde müstakil tasarruf yetkisine sahip olabileceği kabul edilmelidir.
Bunun yanısıra Medeni Kanunun691.maddesinin son bendi müşterek mülkiyette mühim idari tasarrufların hüküm ifade edebilmesini; pay paydaş çoğunluğu ile gerçekleştirilmiş olması koşuluna bağlamıştır.
6.5.1955 tarih 12/18 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında ifade edildiği üzere, müşterek mülkün kiraya verilmesi önemli idari tasarruflardandır.Değinilen yasal düzenleme ve yargısal uygulamaya göre pay ve paydaş çoğunluğuna dayanmayan kira sözleşmelerine geçerlilik tanıma olanağı yoktur.Kira sözleşmesinde yer almayan paydaş yada paydaşların Borçlar Kanununun 248.maddesinde yazılı olan ve kiranın esaslı unsurunu teşkil eden bedelden paylarına düşen miktarı sonradan aldıklarının anlaşılması durumunda ise anılan kanunun 38.maddesi uyarınca kendilerinin taraf olmadığı sözleşmeye icazet verdikleri kabul edilmelidir.
SONUÇ: Hal böyle olunca yukarıda açıklanan ilkeler gözetilmek suretiyle gerekli araştırmanın yapılması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.2.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.