 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 2003/2524
K: 2003/8706
T: 02.10.2003
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasında görülen davada Ankara Asliye 9.Ticaret Mahkemesi'nce verilen 12.12.2002 tarih ve 20011348 - 2002/757 sayılı kararın Yargıtay' ca incelenmesi tarafvekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi M.P .Şengel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, müvekkillerinin yakını olan İbrahim A...'ın uğradığı tren kazası sonucu öldüğünü ileri sürerek eşi Fatma için 10.000.000.000.- TL maddi ve manevi kızı Nazlı için 250.000.000.- TL maddi, 10.000.000.000 TL manevi, oğlu Emri için de 10.000.000.000 TL manevi tazminatın davalıdan faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, olaydan dolayı kuruluşlarına kusur izafesinin mümkün olmadığını savunarak,
davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, olayda davalı kurumun % 15 , davacıların yakını müteveffa İbrahim A...'ın % 85 oranında kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile; eşi Fatma için 6.121.344.406. TL, kızı Nazlı için 112.202.682 TL maddi tazminat ile tüm davacılar için ayrı ayrı 5.000.000.000 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 6.6.2000 tarihinden itibaren reeskontfaizi ile birlikte davalıdan alınmasına karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmişlerdir.
1-Dava, desteğin ölümünden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Bunun anlamı
yargılama açık olarak yapılacak ve yargılamanın sonunda verilen karar da açıkça belirtilecektir. HUMK.nun 382.maddesi gereğince sonradan yazılacak gerekçelikararın da bu kısa karara uygun olması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi zedelenmiş ve mahkeme kararına güven sarsılmış olacaktır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas 1992/4 Karar sayılı karannda da kısa kararla gerekçe li kararın çelişik bulunmasının bozma nedeni olacağının içtihat edilmiş bulunmasına göre, somut olayda mahkemece kısa kararda, davanın kısmen kabulüne, eş ve
çocuklar için ayrı ayrı 5'er milyar manevi tazminatın faiziyle tahsiline karar verilmesine rağmen gerekçeli kararda davanın kısmen kabulü ile davacı Fatma A... için 6.121.344.406 TL, davacı Nazlı A... için 112.202.682 TL maddi tazminat ile tüm davacılar için ayrı ayrı 5'er milyar TL manevi tazminatın faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi, kısa karar ile gerekçeli kararın birbirine uygun olmaması nedeniyle doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. Mahkemece yapılacak iş, bozmadan sonra, hakimin önceki kısa karar ile bağlı olmaksızın çelişikliği kaldırmak kadıyla vicdani kanaatine göre yeni bir karar vermekten ibarettir.
2-Bozma sebep ve şekline göre, taraf vekillerinin temiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenle, hükrnün BOZULMASINA, 2 numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edenlere iadesine, 02.10.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.