 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 2002/13363
K: 2003/2691
T: 24.03.2003
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
1086 s. HUMK/8
4721 s. MK/426
6762 s. TTK/1, 138
Taraflar arasında görülen davada Ortaca Sulh Hukuk Mahkemesi'nce verilen 26.04.2002 tarih ve 1999/239 - 2002/76 sayılı kararın Yargıtay' ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ayşe Altun tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, dava dışı ortaklardan satın aldığı pay ile müvekkilinin davalı şirket ortağı olduğunu ve 21.10.1996 tarihli sözleşme ile şirket pay defterine işlendiğini, şirket ortağı olmayan kişilerin katıldığı genel kurulda yine ortak olmayanların yönetim kuruluna seçildiğini, bu konuda Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan dava sırasında kayyım tayinine ilişkin karar alması için davacıya yetki verildiğini ileri sürerek, davalı şirkete kayım tayinini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece dosya kapsamına göre, pay defterinde şirkete ait pay sahipleri arasında davacı adının geçmediği, davacının kayyım tayini konusunda dava açma hakkı bulunmadığı, davalı şirketin de hukuken geçerli organlara sahip olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
1- Dava, davalı anonim şirkete kayyım tayini istemine ilişkindir. Bir ticari şirkete kayyım tayini hakkında MK.nun kayyım tayini ile ilgili hükümlerinin uygulanacağına dair TTK.nun 138 nci maddesinde açık bir hüküm bulunmamaktadır. Ne var ki, bu şekilde bir ihtiyacın duyulması halinde, TTK.nun 1 inci maddesi hükmü de dikkate alınarak Türk Medeni Kanunu'nun konu ile ilgili uygun düştüğü nisbette ticari şirketlere de kıyas yolu ile bu uygulamada HUMK.nun 8/III ncü maddesi yollaması ile MK.nun 426 ve devam eden maddelerinde ticari şirketlere kayyım tayininin sulh hukuk mahkemesince yapılacağına dair açık bir hüküm bulunmadığından, bu tür davaların işin özelliği de dikkate alınarak Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemelerinde incelen"ip sonuçlandırılması gerekir. Dairemizin yerleşmiş içtihatları da bu yoldadır. Konu göreve ilişkin bulunmakla, bu hususun mahkemelerce resen dikkate alınması gerekir. Mahkemece, görev konusunun resen dikkate alınarak görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, bu husus gözden kaçırılarak davanın sulh hukuk mahkemesince sonuçlandırılması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 24.03.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.