 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E : 2002/13305
K : 2003/329
T : 17.01.2003
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- MUNZAM ZARAR
- MUNZAM ZARARIN HESABINDA
- UYGULANACAK PRENSİP VE ÖLÇÜTLER
818 s. BK/105
Taraflar arasında görülen davada Ankara Asliye 2. Ticaret Mahkemesi'nce verilen 28.11.2001 gün ve 2000/772-2001/829 sayılı kararı bozan Daire'nin 01.10.2002 gün ve 2002/5244-8437 sayılı kararı aleyhinde davacılar vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği de anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü.
Davacılar vekili, asıl davada, müvekkillerinin davalı kooperatifin ortakları olduğunu, müvekkillerine konut tahsis edilmemesi üzerine açılan davada müvekkilleri lehine tazminata hükmedilmediğini ve icra kanalıyla bu tutarların tahsil edildiğini, ancak davalının zamanında ödeme yapmaması nedeniyle mu vekkillerinin munzam zararlarının doğduğunu ve her davacı icm (6.000.000.000) TL. olmak üzere (24.000.000.000) TL.nin tahsili için girişilen takibin itiraz üzerine durduğunu ileri sürerek, davacıların munzam zararlarının tespiti ile takibe yapılan itirazın iptaline ve %40 tazminata karar verilmesini istemiş, birleşen davada ise, mahkemece kooperatifin ihyası hususunda mehil verildiği belirtilerek, kooperatifin ihyasına karar verilmesini talep ve dava el mistir.
Davalı kooperatif tasfiye memurları kendilerinin bu sıfatlan bulunmadı ğını, kooperatifin sicilden terkin edildiğini, zamanaşımı süresinin dolduğunu ve daha önce munzam zarar talebinin reddine karar verildiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüyle kooperatifin ihyasına, takibe yapılan itirazın iptaline, icra inkar tazminatı talebinin reddine ilişkin olarak verilen karar, davalı kooperatif ve tasfiye memurları sıfatıyla tebligat yapılan Bekir Özgirgin ve Ali Özzeybek vekillerinin temyizi üzerine bu davalılar yararına bozulmuş, bu defa da davacılar vekili karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
1 -Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davacılar vekilinin aşağıdaki bendin dışında kalan sair karar düzeltme itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Ancak, davalı kooperatifin 13.02.1990 tarihinde sicil kaydının silinmesinden sonra davacılar tarafından terkin kaydının iptali hususunda Ankara 4 ncü Asliye Ticaret Mahkemesi'nde 30.12.1994 tarihinde dava açılmış ve bu davanın 12.04.1995 yılında kabulü ve kararın kesinleşmesinden sonra davalı kooperatif genel kurul toplantısı 25.08.1996 tarihinde toplanmış ve kooperatife yeni tasfiye memurları atanmıştır. Ankara Ticaret Sicil Memurluğu'nun mahkemeye muhatap 16.11.2001 tarihli yazısından da anılan son genel kurul toplantısı ile ilgili ilan dışında davalı kooperatifle ilgili olarak da herhangi bir ilan yapılmadığı anlaşılmaktadır. Davalı kooperatifin 13.02.1990 tarihli terkin kaydı 12.04.1995 tarihli kararla kaldırılarak davalı kooperatife yeniden tüzel kişilik kazandırıldığına ve kooperatifin sicilden yeniden silindiği de kanıtlanamadığına göre görülen işbu dava sırasında mahkemece davacı tarafa aynı hususta dava açılması hususunda mehil verilmesi gereksiz bir işlem olduğu gibi böyle bir dava açılmasında da hukuki yararın mevcut olmadığı açıktır. Her ne kadar davalı tarafın temyizi üzerine mahkeme kararı ikinci kez açılan ihya kararının kesinleştirilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuş ve davacı tarafın ihya kararı ile ilgili bir temyizi mevcut değil ise de, bu hususun taraf ehliyetiyle ilgili bulunması ve bozmanın maddi hataya dayalı bulunması sebebiyle davacı tarafın bu hususa ilişkin karar düzeltme itirazının kabulüyle Dairemiz'in 2002/5244 esas, 2002/8437 karar ve 1.10.2002 tarihli bozma ilamının ortadan kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
3-Uyuşmazlığın esası yönünden yapılan temyiz incelemesine gelince; davalı taraf esas davada zamanaşımı definde bulunduğu halde mahkemece bu hususta olumlu, olmusuz karar verilmemesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle davalı kooperatif yararına bozulması gerekmiştir.
4- Öte yandan, Dairemiz'in önceki kararlarında, ülkedeki yüksek enflasyon ve bunun sonucu para değerindeki düşmeler ve alacaklının alacağını geç alması nedeniyle uğradığı zararını BK.nun 105 nci maddesi hükmü kapsamında talep etmesinin mümkün olduğu alacaklının daha fazla zararı bulunduğunun sunini kanıtlarla ispat edilemediği durumda en azından paranın zamanında tahsil edilmesi halinde bunun banka mevduat hesaplarında değerlendirilebileceği varsayımdan hareketle üç ay vadeli mevduat hesabında bu paranın değerlendirilmesiyle, sağlanacak gelir miktarının munzam zarar adı altında istenebileceği kabul edilmekti idi.
Ne varki, Yargıtay Daireleri arasında bu konuda beliren içtihat aykırılığının giderilmesi isteminin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunca reddolunmasından sonra Hukuk Genel Kurulu'nca 10.11.1999 gün ve 1998/13-353 esas, 1999/929 karar sayılı ilamı ile bu kavram tartışılmış ve yeni esaslara bağlanmış bulunmaktadır. Dairemizce de bu karardaki ilkeler benimsendiğinden munzam zararın hesaplanabilmesine esas prensip ve ölçütlerin daha fazlası kanıtlanmadıkça ya da mal sigorta sözleşmesinden doğan alacaklarda olduğu gibi tahsil edilecek paranın sarfedileceği amaç ve yer açıkça belli olmadıkça bu tür davalarda munzam zararın saptanabilmesi için işlenecek yol ve yöntem şöyle olmalıdır. Borçlunun temerrüde düştüğü tarihten, ödemenin gerçekleştiği güne kadar geçen süre içerisine, her yıl itibarı ile yıllık enflasyon nrtış oranını, bu oranı eşya fiyatlarına yansıma durumu, mevduat ve devlet tahvillerine verilen faiz oranlan TL. karşısında döviz kurlarına ilişkin değişiklik listeleri davacıdan istenmek gerektiğinde bunları ilgili resmi kurum ve kuruluşlardan araştırmak, bu anlamda uzman bilirkişi görüşünden de yararlanılarak bu süre içindeki para değerinin düşmesi, alım gücünün azalması nedeniyle alacaklının uğradığı zarar miktarının yukarıda değinilen birleşmeler toplamı ortalamaları bulunarak belirlenmek ve istenilen alacağın temel hukuki yapısı bakımından bir tazminat alacağı niteliğinde olduğundan ve bu zararın meydana gelmesinde ülkemiz içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal ortamında etkili bulunduğu ve bundan gerçek ve tüzel kişilerin etkilenmesinin kaçınılmaz olduğu ve nihayet her somut olayın özelliği dikkate alınarak, bulunacak miktarın BK.nun 42. ve 43. maddesi çerçevesinde değerlendirmeye de tabi tutularak belirlenmesi ve bundan sonra bulunan bu zarar miktarından davacının alacağının tahsil ederken alması gereken temerrüt faizi miktarı düşülerek oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Açıklanan ilkelere uygun düşmeyen yerel mahkeme kararının bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bendde açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin sair karar düzeltme itirazlarının reddine, (2) nolu bendde yazılı nedenlerle Dairemiz'in 2002/5244 esas2002/8437 karar ve 1.10.2002 tarihli bozma kararının ortadan kaldırılmasına, yukarıda (3) ve (4) nolu bentte yazılı nedenlerle yerel mahkeme kararının BOZULMASINA, ödediği karar düzeltme peşin harcın isteği halinde karar düzeltme isteyene iadesine, 17.01.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.