 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E:2001/980
K:2001/2984
T:09.04.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasında görülen davada Ankara. l. Sulh Hukuk Mahkemesi'nce verilen 28.11.2000 tarih ve 1999/1086-1166 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Deniz B... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankanın S... şubesinde iki ayrı vadeli hesap açtırdığını bu hesaplardan 35850 numaralı olan da 5.988.889 TL ve 31971 numaralı hesapta 18.524.755 TL olduğunu, 1991 ve 1992 yılından beri birikim olması amacıyla paranın çekilmediğini, ancak davalının özelleştirilmesi üzerine deviralan H... Bankasına müracaat edildiğini, ancak hesapların bulunamadığını ileri sürerek 24.513.644 TL anapara ve 100.000.000 TL faizin dava tarihinden itibaren 3 aylık en yüksek banka mevduat faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin özelleştirme kapsamına alınması nedeniyle banka şubeleri nezdinde bulunan tüm hesapların 11.10.1996 tarihinde Türkiye H... Bankası'na devir edildiğini, ancak dava konusu hesabın bulunmadığını, davacının devir edilen 3 adet hesabım takip ettiği halde her nasılsa dava konusu hesaplardaki alacağını takip etmediğini, hesap cüzdanının bulunmasının tek başına yeterli olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından dava konusu hesapların davalı ve Halk Bankası kayıtlarında bulunamadığı, hesap cüzdanının varlığının tek başına yeterli olmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Davacı, iki hesap cüzdanına dayalı olarak alacak davası açmıştır. Bankalar, yazılı ve sözlü duyurularla halktan faiz veya ivaz karşılığında topladıkları paralan Türk ekonomisinin güçlenmesi doğrultusunda değerlendiren ve aynı zamanda bu mevduatlardan para kazanan kuruluşlardır. Bankalar kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade çimekle yükümlüdür. Bu tanımlamaya göre, mevduat ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. B K.nün 306 ve 307 nci maddeleri uyarınca ödünç alan, aktin sonunda ödünç verilen parayı iade ve eğer kararlaştırılmışsa faizi ile iadeye mecburdur. Aynı yasanın 372/1 nci maddesi uyarınca usulsüz tevdi de paranın nef'i ve hasan mutlak şekilde saklayana geçtiği için ayrıca açıklamaya gerek kalmadan saklayan bu parayı kendi yararına kullanabilir. Ancak mudinin istediği zaman da iade ile yükümlüdür. Bankalar türlü bahanelerle yararlandıkları hu mevduatı mudilere iadeden kaçınamazlar. Nitekim, yasa koyucu, birer güven kurumu olan Bankaların bazı sorumluluğunu kusursuz sorumluluk olarak vasıflandırmıştır. Ayrıca, bankalar adanı çalıştıran şifalı. olarak da sorumludur. Olayımızda ise, davacının elinde mahkemeye de sunulan davalı Bankaya ait hesap cüzdanı okluğu, davalı tarafından sahte oldukları ileri sürülmediği ve hesapların kapatıldıklarına dair delilde sunulmadığından, davacı tarafın bu güçlü delili dikkate alınmadan, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 09.04.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.