 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 2001/6087
K: 2001/8020
T: 18.10.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
2004/m.67
818/m.21,42
Taraflar arasında görülen davada Ankara Asliye 1.Ticaret Mahkemesince verilen 10.5.2001 tarih ve 1998/913-2001/501 sayılı kararın ca incelenmesi duruşmalı olarak taraflar ve müdahil Belediye vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 16.10.2001 gün davalılar avukatı ............, .............. ile davacı avukatı ................. ve ihbar olunan Bld. Bşk. vekili ............. gelip, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ............ tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı tarafından sigortalanmış müvekkili şirkete ait ............. isimli hipermarketin 12 ve 27 Mayıs 1998 tarihlerindeki aşırı yağışlar nedeniyle su baskınına uğradığını, gerçek hasarın emtiada ( 861.273.364.910 ) lira, demirbaşlarda ise ( 47.771.459.760 ) lira olmasına rağmen, davalının 243 milyar gibi düşük bir meblağ teklif ettiğini, bu arada 60 milyar liralık bir avans ödemesi olduğunu, görüşmelerden sonuç alınmayınca müvekkilinin ( 801.273.364.910 ) liranın tahsili amacı ile icra takibine giriştiğini, ancak, davalının itirazı ile takibin durduğunu, içine düşülen ekonomik durum ve borçlar nedeniyle iflas tehlikesi ile karşılaşan davacının bu zor durumdan istifa edilerek 25.8.1998 tarihli protokol ve İbraname başlıklı belgenin imzalatıldığını, bu belgenin gabin nedeniyle geçersiz olduğunu, taksitler halinde ödenen 230 milyar liranın ise gerçek zararın çok altında olduğunu ileri sürerek, ibra sözleşmesinin gabin nedeniyle iptaline, ( 631.273.364.910 ) liranın reeskont faizi ile tahsiline, bu miktar için itirazın iptaline, %40 icra inkar tazminatının tahsiline, ayrıca, ( 47.771.459.766 ) lira demirbaşa ait hasar bedelinin tahsiline, munzam zararın da hüküm altına alınmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, sigortalı işyerinde meydana gelen hasar ve zararın 230 milyar lira olduğu hususunda mutabakat sağlanarak 25.8.1998 tarihinde ibralaşıldığını, davacının icra takibinden feragat ettiğini, gabin unsurlarının gerçekleşmediğini, hasar tespitinin uzman eksperlerce yapıldığını, olayda büyük kusuru olan davacının haksız kazanç peşinde olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia ve savunmaya, toplanan delillere, bilirkişi raporuna nazaran, icra takibinden sonraki feragat nedeniyle artık ortada bir icra takibinden söz edilemeyeceği, bu itibarla davanın itirazın iptali davası olarak dinlenemeyeceği, gabine dayalı iddia ve davanın incelenmesi gerektiği, zaten davacının dilekçesinde tahsil isteminde de bulunmakla davanın alacak davası olarak görülmesi gerektiği, gerçek zararın itirazlar da karşılanarak bilirkişilerce tespit olunduğu, itiraza uğramayan zarar kalemleri ve sonraki hesaplamalar nazara alındığında davacının isteyebileceği zararın ( 626.487.660.924 ) lira olduğu, davacı işyerinin çok büyük oranda hasar görmesi karşısında müzayaka halinin bulunduğu gibi, teklif edilen ve ödenen miktarın gerçek zarara oranı nazara alındığında gabinin objektif ve subjektif unsurlarının birlikte gerçekleştiği, bu itibarla ibranamenin geçersiz olduğu gerekçesi ile, davanın kısmen kabulüne, 25.8.1998 tarihli ibranamenin geçersizliğine, ( 396.487.660.924 ) liranın 29.5.1998 tarihinden yürütülecek reeskont oranında temerrüt faizi ile davalıdan tahsiline, atiye terk edilen munzam zarar konusunda karar vermeye yer olmadığına diğer isteklerin reddine, müdahil Belediye yönünden bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Karar, taraflar ve müdahil Belediye vekillerince ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
1-Dava, su basması rizikolarına karşı sigorta teminatı verildiği halde, sigorta tazminatının tam olarak ödenmediği gibi, girişilen icra takibine de haksız olarak itiraz edildiği, bu arada, imzalanan protokol ve ibranamenin gabin nedeniyle geçersiz olduğu iddialarına dayalı, sigorta tazminatının tahsili, icra takibine vaki itirazın iptali, %40 icra inkar tazminatının tahsili istemlerine ilişkindir. Genel hükümlere göre açılmış bir alacak davası ile İİK.nun 67 nci maddesine dayalı olarak açılmış itirazın iptali davaları sonuçları itibariyle farklı davalar olup, mahkemece, öncelikle davacıdan talep ve davasını hasrettirmesi ve bunun bir ara kararına bağlandıktan sonra yargılamanın sürdürülmesi gerekirken, bu hususun gözden kaçırılarak yargılamaya devam ile nihai kararda bu hususun tartışılması doğru olmamış ve kararın öncelikle bu nedenle taraflar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Davalı ve müdahil vekilinin esasa ilişkin temyiz itirazlarına gelince; taraflar arasındaki asıl uyuşmazlığın gabin iddiasından kaynaklanması karşısında, öncelikle üzerinde önemle durulması gereken husus, gabinin objektif unsuru olmalıdır. Bu ise, sigortalı işyerinde meydana gelen gerçek hasar ve zararın tespiti ile mümkün olabilir. Sigortalı işyerinde iki ayrı tarihte su basması rizikosunun meydana geldiği ihtilafsız olup, davalı ve müdahil vekilleri gerçek zararın iddia edildiği büyüklükte olmadığını savunmaktadır. Bu durumda, gerçek zararın iddia edildiği şekilde olduğunu ispat yükümlülüğü davacı taraftadır. Davacıya ait işyerinde meydana gelen hasarların sele kapılıp gitme değil, genelde zemini su basması ile oluştuğu anlaşılmakta olup, bu gibi durumlarda defter ve kayıtlardan önce, bire bir hasarlı malların sayım ve tespiti yapılmış ise, bu şekildeki yapılan tespite itibar edilmesi esastır. Ancak, bu şekilde bir tespit yapılmamış veya yapılamamış ise, lehe delil olabilecek defter ve müstenidatı olan kayıtlardan istifade edilmesi ve gerektiğinde BK.nun 42 ve müteakip maddeleri gereğince tazminatın tayini mümkündür. Olay ile ilgili yapılan ekspertiz incelemesi sonunda 230 milyarlık bir hasar tespiti yapılmış, mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemelerinde ise, ilk raporda ( 617.521.523.347 ) lira, ek raporda ( 415.278.577.374 ) lira, diğer raporda ise, ( 656.663.059.688 ) lira toplam hasar miktarları tespit edilmiş olup, bu rakamların hasarlanan emtiaya ilişkin olarak doğrudan davacının defter ve bilgisayar kayıtlarından hareket ile elde edildiği görülmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, ilk bilirkişi heyetinde yer alan muhasebeci bilirkişi ............. 3.11.2000 tarihli dilekçesi ile, ek raporun kendisi tarafından incelenmeden imzalandığını beyan ettiğine göre, artık usulünce düzenlenmiş ve ortada mevcut bir asıl ve ek rapordan söz etmek mümkün değildir. 2. bilirkişi kurulundan alınan raporda ise, yukarıda da değinildiği gibi, sırf davacı kayıtları ile bağlı kalınmış, somut olarak işyerinin durumu, emtiaların böyle bir alış-veriş merkezindeki diziliş ve bulunuş şekli, su baskını yüksekliği, kurtarılan ve kurtarılması mümkün malların ne olduğu ve olabileceği üzerinde hiçbir irdeleme ve değerlendirme yapılmamıştır.
Bu durumda mahkemece, yukarıda belirtilen hususlar açıklığa kavuşturulacak ve davalının itirazları karşılanacak şekilde ve gerektiğinde aralarında sigorta hukuku alanında uzman ve muhasebeci bilirkişilerin de bulunacağı bir bilirkişi kurulu oluşturularak işyerinde yapılacak incelemeyi müteakip rapor temini ile elde edilecek sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
3-Yukarıda açıklanan bozma şekil ve sebebine göre, davacı ve müdahil vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle kararın taraflar, ( 2 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ve müdahil yararına BOZULMASINA, ( 3 ) nolu bentte yazılı nedenlerle davacı ve müdahil vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, duruşmada vekil ile temsil olunan davacı yararına taktir olunan 100.000.000 lira vekillik ücretinin davalıdan alınarak davacı, 100.000.000 lira vekillik ücretinin davacıdan alınarak davalı ve müdahil tarafa verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harçların istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 18.10.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.