 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 2001/6045
K: 2001/9148
T:19.11.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- MÜŞTEREK MEVDUAT HESABI
- HESAP SAHİPLERİ ARASINDA TESELSÜL OLUP OLMADIĞININ TESBİTİ
Karar özeti: Davacı ile dava dışı eşinin, davalı banka nezdindeki müşterek mevduat hesabındaki paranın tamamının, davacının hu konuda talimat ve muvafakati bulunmadığı halde, dava dışı eş tarafından çekildiği öne sürülmesine göre, hesap sahiplerinin, müteselsil alacaklı olma halini ortadan kaldıran bir talimatları bulunup bulunmadığının, dolayısıyla davalı bankanın kusurlu bir davranışının olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
(818 s. BK.m.148,163)
(4389 s. Bankalar K. m. 10)
Taraflar arasında görülen davada (Kulu Asliye Hukuk Mahkemesi)nce verilen 12.04.2001 tarih ve 2000/299-2001/196 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ile dava dışı eşi Ramazan'ın davalı banka şubesine 11.07.1994 tarihinde giderek müştereken kullanacakları ve biri diğerinden habersiz olarak para çekemeyecekleri vadeli bir hesap açmak istediklerini ve bu amaçla 50.000 Danimarka Kronu yatırdıklarını, daha sonra bankaya başvurduklarında, paranın tamamının müvekkilinin ve eşinin yurtdışında olduğu 26.07.1999 tarihinde çekildiğini öğrendiklerini,, müvekkilinin kendi payının eşine ya da başka birine ödenmesi konusunda yazılı ya da sözlü olarak davalıya bir talimatı ve muvafakatinin bulunmadığını ileri sürerek, müvekkilinin mahrum kaldığı 25.000 Danimarka Kronu'nun 11.07.1994 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte fiili ödeme yönündeki rayiç bedeli üzerinden tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı banka vekili, açılan hesabın herbir mudinin ayrı ayrı para çekebileceği ve yatırabileceği ortak hesap olduğunu, her ikisi de olmadan para çekilemeyeceği yönünde müvekkiline bir talimat verilmediğini, davacının bir zararı varsa paranın tamamını çeken eşi Ramazan'ı dava etmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia savunma, toplanan kanıtlar doğrultusunda, davacı ile eşinin müşterek hesap açtırdıkları, aksine bir anlaşma ve bankaya verilmiş bir talimat bulunmadığı, bu durumda Bankalar Kanunun'nun 10. maddesi yollamasıyla BK. genel hükümlerine göre davayı çözmek gerektiği, BK.nun 163. maddesi uyarınca taraflar arasında tahsil maksadı ile herhangi bir temlik sözleşmesinin bulunmadığı, dolayısıyla hesaptaki parada tarafların yarı yarıya ortak olduklarının kabulünün gerektiği, bankanın dava dışı Ramazan'a tek başına ve paranın tamamını ödemesinde ihmalinin bulunduğu gerekçeleriyle, 25.000 Danimarka Kronu alacağın fiili ödeme günündeki rayiç bedeli üzerinden, hesabın açıldığı 11.07.1994 tarihinden bu yana işleyecek (sözleşme gereğince her dönem sonu cari hesaba eklenmek suretiyle) %5.5 faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Birden fazla kişi birlikte bir bankada hesap açtırır ve her biri tek başına hesaptan para çekme yetkisine sahip olursa, bu hesaba ortak hesap denir ve hesap sahipleri, bankaya karşı B.K.148. maddesi hükmü uyarınca müteselsil alacaklı durumunda olurlar. Banka, ortak hesap sahiplerinden birine ödemede bulunmakla, diğer hesap .sahibine de ödemede bulunmuş sayılır. Bankacılık uygulamasında, Teselsüllü Müşterek Hesap adı verilen bu tür mevduat hesabında, hesap sahiplerinden herbiri paranın yarı yarıya eşit paylı olarak sahibidirler. Biri, hesaptan para çekerken, payına göre kendi adına, payından fazlası için diğer hesap sahibinin vekili olarak hareket ettiği sonucuna varılmalıdır.
Müşterek mevduat hesabında kural bu olmakla beraber, hesap sahiplerinin birlikte imza ile para çekebilecekleri konusunda bankaya talimat vermeleri halinde açılacak bu tür hesaba ise, Birlekte İmzalı Müşterek Hesap adı verilmektedir. (Bkz.Dr.Ü.Tekinalp, Banka Hukukunun Esasları, ist. 1988, Sh.328 vd. Prof. Dr. As/Yüksel, Bankacılık Hukuku ve İşletmesi, İst. 1986, sh. 93 vd.)
Bu itibarla somut olayda uyuşmazlık, hesap sahipleri davacı ve dava dışı eşinin yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda davalı bankaya verilmiş bir talimatlarının bulunup, bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Bu yönde bir talimat verilmiş ise, buna rağmen dava dışı eşe paranın tamamını ödeyen bankanın kusurlu ve sözleşmeye aykırı davranışta olduğunun kabulü gerekecektir.
Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, hesap sahiplerinin talimatı bulunup bulunmadığı, eğer yok ise davalı bankanın şubelere gönderdiği iç genelge ve talimatların olup olmadığı tesbit edilmeden, rapor verilemeyeceği belirtilmiştir.
Bunun üzerine mahkemece; davalı bankaya yazılan yazıya verilen cevapta, hesap açılırken imzalatılması gereken sözleşmenin sehven davacı ve eşine imzalatılmadan hesap açıldığı ve biri diğerinden habersiz para çekemeyeceğine ilişkin bir talimat verilmediği belirtilmiştir. Mahkemece, bundan sonra mevcut deliller değerlendirilmiş ve yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Oysa, davanın ve davalı bankanın kusurlu bir davranışı olup, olmadığının belirlenebilmesi için mahkemece, bankacılık konusunda uzman bir bilirkişi aracılığı ile davalı banka şubesindeki dava konusu hesaba ilişkin kayıtlar ile davalının bu tür hesaplara ilişkin mevcut uygulamasını yansıtan diğer kayıtlar (sözleşme, iç genelge ve talimatları gibi) varsa, incelettirilerek, tesbit edilmek ve bu tesbitler ışığında yukarda açıklandığı üzere hesap sahiplerinin müteselsil alacaklı olma halini ortadan kaldıran bir sonuca varılmasının mümkün olup olmadığı açıklığa kavuşturularak, bir karar verilmek gerekirken, eksik inceleme ile yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
2-Yukarıda açıklanan bozma neden ve şekline göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
Sonuç: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına (BOZULMASINA), (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 19.11.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.