 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 2000/8091
K: 2000/9588
T: 04.12.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasında görülen davada Çorum 2.Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen
30.5.2000 tarih ve 1999/91-2000/257 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili
tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Deniz Biltekin tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkiline ait işyerinin yangın riskine karşı 1.000.000.000 lira bina,
900.000.000 lira emtia olmak üzere toplam 10.000.000.000 lira bedelle sigortalandığını, anılan işyerinin 30.11.1996 tarihinde tamamen yandığını, yangın sonrası davalı şirketçe yaptırılan ekspertiz raporunda bir kısım emtianın hasarının hesap edilmediğini, büyük maddi sıkıntı içerisine düşen müvekkilinin davalı şirketçe teklif edilen 5.500.000.000 lirayı 24.4.1997 tarihinde alarak ibraname imzaladığını ancak bu tarihten önce 22.4.1997 tarihinde ihtarname keşide ederek ihtirazı kayıtlarını bildirdiğini müvekkilinin hasarının tamamen tazmin edilmemesi nedeniyle banka kredisi kullanmak zorunda kaldığını ileri sürerek fazlaya ait haklar saklı kalmak kaydıyla 110.000.000 tazminat, 10.000.000 lira munzam zararın davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacıya ekspertiz raporu ile belirlenen tazminat tutarının ibraname
karşılığında ödendiğini, davacının ödeme tarihinden iki gün önce keşide ettiği ihtarnamenin
ödeme tarihinden sonra müvekkiline ulaşacağının düşünülerek gönderildiğini, ihtarnamede de
hasarın eksik tesbit edildiğinden söz edildiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamından davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı
vekili temyiz etmiştir. Dairemizin 2.11.1998 gün 1998/5803E.-7272 K. sayılı ilamı ile karar
"taraf iradelerinin ibra konusunda birleşip birleşmediği, 24.4.1997 günlü belgenin gerçekte ibra mı yoksa makbuz niteliğin de mi olup olmadığının tesbiti gerektiğinden" bahisle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak ve bilirkişi raporu alınarak davacının 25.9.1996 tarihinde meydana gelen, depremde işyerinin hasar gördüğünü, dava dışı Güven Sigortanın hasarını ödememesi nedeniyle 2 ay sonra işyerinde yangın çıkmasıyla büyük maddi sıkıntıya düştüğünü yangının 30.11.1996 tarihinde meydana gelmesine rağmen 5 taksitte ödemenin yapıldığı bu nedenle davacının ibranameyi serbest iradesi ile imzalamasının kabul edilemeyeceğini, ekspertiz raporunda belirlenen ve hesaba dahil edilmeyen emtianın sigorta kapsamı haricinde olduğuna dair bir engelin olmadığı, talep edilenden daha çok davacının zararın olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
l- Davacı, davalı sigorta şirketine yangın sigortası ile sigortalı işyerinde meydana gelen
hasarın bir kısmını 24.4.1997 günlü ibraname ile aldığını belirterek işbu dava ile fazlaya ait
hakkını saklı tutmak suretiyle kalan zararının yine bir kısmı ile sigorta tazminatının geç ödenmesi nedeniyle doğan munzam zararını talep etmiştir . Gerçekten ,davalı sigorta şirketinin davacının sigortalı işyerinde oluşan hasar bedelini geç ödemesi nedeniyle, sigorta ettiren (davacı) BK.nun 105.maddesi uyarınca munzam zarar adı altında ayrıca oluşan zararlarını da isteyebilir.
BK. 105/1 maddesine göre, alacaklının duçar olduğu zarar, geçmiş günler faizinden fazla
olduğu surette, borçlunun kendisine hiçbir kusur isnat edilemeyeceğini isbat etmedikçe bu zararı dahi tazmin ile yükümlüdür. Nitekim ,borçlu temerrütünün sonuçlarından biri de , borçlunun alacaklıya karşı edimini onun zararına meydan vermeyecek biçimde eksiksiz ve tam olarak ifa etmesi ve bu yolda gerekli özeni göstermesidir. Her ne kadar az önce açıklanan yasa hükmünde ,geçmiş günler faizini aşan bir zarardan söz edilerek ,zararın türü ve niteliği ve özellikleri konusunda bir açıklık yok ise de , buradaki zararın ,borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucu ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki fark, temerrüt faizi ile karşılanmayan , onu aşan bölüme tekabül eden zarar diye tanımlanması mümkündür. Bu itibarla , davacının munzam zararından söz edebilmek için öncelikle borcun tamamen ödenmesi ve davacının temerrüt faizi ile karşılanmayan zararının olup olmadığının tesbiti ile bundan sonra munzam zararın varlığını belirlemektir. Oysa açılmış bulunan bu davada tazminat yönünden fazlaya ait haklar saklı tutulduğu gibi mahkemece de davacının tam olarak zararının ne olduğu tesbit edilmemiştir. O halde , mahkemece davacının yangın dolayısıyla meydana gelen zararından dolayı munzam zarar talep etmek için gereken koşullar henüz gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmek gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile
hükmün davacı yararına BOZULMASINA,ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz
edene iadesine, 4.12.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.