 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 2000/5942
K: 2000/8429
T: 31.10.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki davanın İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesince görülerek verilen
26.4.2000 tarih ve 1999/1019-2000/424 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için belirlenen 31.10.2000 günde davalı avukatı Kemal gelip davacı avukatı tebligata rağmen gelmedi temyiz dilekçesinin de
süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraf avukatı dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre Çarlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Harun Kara tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, bir aile şirketi olarak 20 yıl kadar önce ticari hayata başlayan müvekkili
şirketin yurt ve dünya çapında güvenilir ve tanınır hale geldiğini, değişik kollarda faaliyet
gösteren iştirak şirketler unvanlarında da aynı zamanda ailenin soy ismi olan vurgu sözcük
"Altınbaş" sözcüğünün kullanıldığını, TPE. Tarafından bu sözcüğün tanınmış markalar sınıfına dahil edildiğini, hal böyleyken, müvekkili unvan ve markasından haksız yararlanmak isteyen davalının aynı sözcüğü ticaret unvanlarında kullanmaya başladığın;, bu hususun marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet olduğunu ileri sürerek, haksız rekabetin tespit ve menine , bu sözcüğün davalı unvanlarından terkinine, ilana karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, şirketlerin iştigal konularının farklı olduğunu, şirket yetkilisi
Yasin Altınbaş'm soy isminin yaşamasını amaçladığını, yargılama sırasında da, davalı şirket
unvanını "Doğal Altıntaş Holding A.Ş." olarak değiştirildiğini savunarak davanın reddini
istemiştir.
Mahkemece, iddia ve savunmaya, toplanan delillere, bilirkişi raporuna nazaran, "Altınbaş"
sözcüğünün ilk defa davacı tarafından unvan olarak kullanıp tescil ettirildiğini, bilahare marka
olarak da tescil ettirilen ve davacı unvanının vurgu kelimesi olan bu sözcüğün aynen unvan
olarak kullanılmasının haksız rekabet oluşturduğu, yargılama sırası unvanın başına "Doğal"
sözcüğü getirildiği savunulmuş ise de bunun sonuca etkili olmadığı gerekçesi ile davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan
delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve esasen, usul hükümlerine göre, her davanın dava tarihindeki hukuki durum ve şartlara göre incelenip sonuçlandırılmasının zorunlu olmasına, davacının çok önceden beri unvan olarak kullandığı ve bilahare tanınmış marka statüsüne de alınan sözcüklerin daha sonra davalı tarafından unvan olarak aynen alındığının anlaşılmasına ve bu sözcüğün davalı şirketin kurucu ve büyük ortağının soy ismi olsa dahi isim ve soyisim de yer alan sözcüklerin, iyiniyet kuralları dahilinde unvan olarak kullanılmasının mümkün olması karşısında, davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının
reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA,davacı vekili duruşmaya
gelmediğinden vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 2.080.000 lira temyiz ilam harcından
peşin harcın mahsubu ile temyiz edenden alınmasına, 31.10.2000 tarihinde oybirliğiyle karar
verildi.