 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 2000/5607
K: 2000/6604
T: 11.09.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki davanın Ankara Asliye 2.Ticaret Mahkemesince görülerek verilen
8.12.1999 tarih ve 1999/207-1999/729 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı ve davalı
Güler Helva Reçel San.ve Tic.Ltd.Şti. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi
içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Verda Çiçekli tarafından
düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirketin "Ülker" markası altında bisküvi çeşitleri ve benzeri gıda
maddeleri ürettiğini ve bu marka ile meşhur olduğunu, Ülker markasının çok uzun yıllardan beri ve değiştirilmeden "Kırmızı çerçeveli beyaz renkli zemin üzerine özel bir kırmızı renkle ve etli büyük harflerden "oluşan bir şekilde yazıldığını, davalılardan Güler Helva Ltd.Şti. nin Ülker markasının yazılış tarzını vesair özelliklerini renkler dahil aynen taklit etmek suretiyle "Güler" markasını Saray Helvası ve çok yakın benzeri" emtia üzerinde marka ve tanıtma vasıtası olarak kullanarak müvekkili ile iltibas yarattığını, diğer davalının da, sözkonusu ürünleri satmak suretiyle haksız rekabette bulunduğunu ileri sürerek, haksız rekabet ve markaya tecavüzün önlenmesini, davalıya ait "Güler" markasının terkinini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekilleri, markaya tecavüzün söz konusu olmadığını savunarak, davanın reddini
istemişlerdir.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre, davalılardan Güler Ltd.Şti. nin
davacı şirketin yazılış biçimin tüm görsel ve grafik özellikleri ile gözde bıraktığı genel intibağı kendi markasında aynen kullanarak davacı markasından yararlanmak isteğinde olduğu, paket ve ambalajlarının orta zeka düzeyindeki tüketicilerin markalan birbiriyle karıştırma olasılığının çok yüksek düzeyde bulunduğu, davalıların eyleminin markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğu, ancak Ülker markası ile Güler Markasının okunuş kulakta bıraktığı izlenim ve sözcük anlamı itibariyle aralarında ayniyet görülmediğinden, marka iptali isteminin yerinde bulunmadığı gerekçesiyle, davalıların fiillerinin ayrı ayrı isteminin yerinde bulunmadığı gerekçesiyle, davalıların fiillerinin ayrı ayrı haksız rekabet oluşturduğunun tesbiti ve önlenmesine, marka iptali isteminin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı ve davalı Güler Ltd.Şti. vekilleri temyiz etmiştir.
l-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan
delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve 551
sayılı Markalar Kanunu'nun 15/2 maddesi hükmü gereğince tescilli marka sahibine karşı, aynı
marka üzerinde üstün ve öncelikli hak sahibi olduğunu ileri sürenlerin açacakları marka terkini davaları için 6 ay ve 3 yıllık hak düşürücü süreler getirilmiş iken, 556 sayılı KHK.de, marka tescil başvurulan değerlendirilirken, ilgililere, itiraz olanağı ile birlikte sonradan marka tescilinin hükümsüz sayılması için dava açma olanağı da tanınmasına rağmen, bu davanın hangi sürede açılacağı hususunda bir düzenleme getirilmemiş ise de, yine anılan K.H.K.nın 42.maddesinde Paris Konvansiyonuna göre tanınmış sayılan marka sahiplerinin hükümsüzlük davasını, tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde açması gerekeceği belirtilmiş dava açma hakkının sınırsız sürede kullanılmasının da yasanın ruhu ve hukuk mantığı ile bağdaşmayacağı gözetilerek bu yasal boşluğun yukarıda sözü edilen tanınmış sayılan markalar için öngörülen 5 yıllık sürenin, en azından diğer markalar yönünden açılacak davalar için de uygulanarak yasal boşluğun doldurulması dairemizce uygun görülmüştür. Nitekim, Avrupa Topluluğu Antlaşması'nın 189 ncu maddesi uyarınca kabul edilen 89/104 sayılı Yönerge'de tanınmış markalar için de, 5 yıllık hak düşürücü süre öngörülmüştür. Bu somut olayda, davalı marka tescilinin 16.8.1993 tarihinde olması, 556 sayılı KHK'nin önceki yasada (551 sayılı Markalar Kanunu md.15) benimsenen 3 yıllık hak düşürücü sürenin dolmasından önce Kararname'nin 22.6.1995 tarihinde yürürlüğe girmesi ve işbu davanın da 12.4.1999 tarihinde ve sözü edilen 5 yıllık süreden önce açılmış olması karşısında davalı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin temyizine gelince, dava haksız rekabet ve markaya tecavüzün
önlenmesi ile marka terkini istemine ilişkindir. Davalının 16.8.1993 tarihinde "Güler" markasını kendi adına tescil ettirdiği, ancak emtiaların satışı sırasında ambalaj ve tanıtım vasıtalarında, Güler markasını yazılış biçimi tüm görsel ve grafolojik özellikleri ile gözde bıraktığı genel intiba yönünden davacının tescilli Ülker Markası ile iltibas yaratacak şekilde kullandığı anlaşılmış olup, nitekim bu husus mahkemenin de, kabulündedir. Öte yandan davalıya ait Güler markasının tescil belgesindeki yazılış şekli (dizaynı, harflerin dizilişi) nin de, davacının Ülker markası ile çok benzer olduğu ve her iki markanın aynı emtia sınıfında kullanıldığı, dolayısıyla davalının markayı bu şekilde kullanmasının 556 sayılı KHK.nin 9/b maddesi hükmüne aykırılık oluşturduğu saptanmıştır. Bu durumda anılan Kararname'nin 42 nci maddesi uyarınca, markanın hükümsüzlüğü ve terkinine karar verilmek gerekirken, davacının bu yöne ilişen isteminin doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) no'lu bentte yazılı nedenlerle, davalı vekilinin tüm temyiz
itirazlarının reddine, (2) No'lu bentte yazılı nedenlerle, kararın davacı yararına BOZULMASINA, 2.080.000 lira temyiz ilam harcından peşin harcın mahsubu ile temyiz eden davalıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 11.9.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.