Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 2000/4507
K: 2000/5443
T: 12.6.2000

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
SERMAYE KOYMA BORCU
HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE
HAKKIN SUİSTİMALİ
Karar Özeti: Kadastro tutanağının kesinleşmesinden itibaren 3402 sayılı Yasanın 12. maddesi hükmüne göre 10 yıllık hak düşürücü süre gerçekleşmiş ise de şirketin kuruluşundan bu yana 39 yıl süre ile taşımazı şirketin kullanımına tahsis ve teslim eden, ve bu kullanıma iştirak eden., bu taşınmaz üzerindeki fabrikanın çalışması nedeniyle elde edilen karı paylaşan ortakların, kadastro tesbiti sırasında taşınmazın şirkete ayni sermaye olarak konulmasını ilişkin taahhüdü içeren şirket ana sözleşmesi hükümleri çerçevesinde beyanda bulunmaları gerekirken kasıtlı bir şekilde kendi adlarına tespit ve bu şekilde kesinleşme sağladıktan sonra açılan davaya karşı hak düşürücü sürenin dolmuş olduğunu ileri sürmeleri, MK nun 2. maddesinde ifadesini bulan dürüstlük kuralına aykırı olup yasal himaye görmesi mümkün değildir.
(6762 s. TTK. M. 139/3,140/2,508) -
(3402 s. Kadastro K. m. 12)
(743 s. MK. m. 2)
 
Taraflar arasındaki davanın (Bartın ikinci Asliye Hukuk Mahkemesi)nce görülerek verilen 22.6.1999 tarih ve 1997/351-226 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanaktan ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
 
Davacı vekili, davalı murislerinin 12.4.1958 tarihli kuruluş sözleşmesi ile müvekkili Ltd. şirketi kurduklarını, ortakların kurulan şirkete dava konusu taşınmazı Türk Ticaret Kanununun 139/3 ve 508. maddelerinin verdiği izin gereğince sermaye olarak koyduklarını ve bu taşınmazın şirkete tahsis edilerek tuğla imalatına başlanıp 39 yıldır devam ettiğini, müvekkili şirketin geçerli şirket sözleşmesi ve iyiniyetli olarak kullanması nedeniyle dava konusu taşınmazın maliki olduğunun beyanla tapu kaydının iptali ile tüm eklentileri ve bütünleyici parçaları ile müvekkili şirket adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar Nedret, Ülkü, Nezihe, Aysel vekili, dava konusu parselin kadastro tutanağının 28.4.1964 tarihinde kesinleşmiş olduğunu, 3402 SK. nun 12/3. maddesine göre kesinleşmeden itibaren 10 yıl geçmesi ile tespitten önceki durumlara dayanılarak dava açılamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalılar İsmail ve İbrahim cevaplarında, dava konusu taşınması sermaye olarak davacı şirkete verdiklerini davayı kabul ettiklerini beyan etmişlerdir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosyadaki belgelere göre, davacıların kadastro tespitinden önceki bir sebebe dayandıkları, 3402 SK.nun 12/3. maddesine göre 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Dava, limited şirket ana sözleşmesinde şirkete sermaye olarak konulması taahhüt edilen gayrimenkulün taahhütte bulunan ortaklar adına olan tapu kaydının iptali ile şirket adına tapuya tescili istemine ilişkindir.
Davacı şirketin 12.4.1958 tarihli kuruluş esas mukavelenamesinde kuruculardan Mustafa dava konusu gayrimenkuldeki 13/16 hissesinin yarısını, Cemal 3/16 hissesini ve Celal gayrimenkuldeki hissesini yarısını şirkete sermaye olarak taahhüt etmişler, o tarihten itibaren bu gayrimenkul üzerinde kurulu şirkete ait tuğla fabrikası nizasız olarak şirket tarafından işletilmiştir.
Dava konusu taşınmazın kadastro tespiti 28.4.1964 tarihinde kesinleşmiş olup, buna göre taşınmaz davacı şirkete sermaye olarak taahhüt edilmesine rağmen, yukarıda adı geçen şahıslar adına tapuya tescil edilmiş ve üzerinde bulunan fabrikanın ise şirket ortaklarına hisseleri oranında ait olduğu beyanlar hanesinde gösterilmiştir.
Türk Ticaret Kanunu'nun 140/2. maddesine göre "sermaye olarak gayrimenkul mülkiyeti ve gayrimenkul üzerinde mevcut veya tesis edilecek ayni bir hakkın konulması taahhüdünü ihtiva eden şirket mukavelesi hükümleri resmi şekil aranmaksızın muteberdir." Buna göre, madde de belirtilen şirket mukavelesi resmi şeklin yerine geçmekte olup, şirket sözleşmesi tapu memuruna götürülerek ilgili taşınmazın şirket adına tescilinin sağlanması mümkündür. Mülkiyet tescil ile şirkete geçmektedir. Başka bir deyişle, taşınmazın şirkete ayni sermaye olarak konulmasına ilişkin taahhüdü içeren ana sözleşme şirkete tescili talep etme hakkını bahşeden geçerli bir hukuki sebep olup, ihtilaf halinde şirketin tescil davası açabileceği tartışmasızdır. Her ne kadar mahkeme karar gerekçesinde de değinildiği üzere kadastro tutanağının kesinleşmesinden itibaren 3402 sayılı Yasanın 12. maddesi hükmüne göre 10 yıllık hak düşürücü süre gerçekleşmiş ise de, somut olayın özelliğine göre, şirketin kuruluşundan bu yana 39 yıl süre ile taşınmazı şirketin kullanımına tahsis ve teslim eden ve bu kullanıma iştirak eden bu taşınmaz üzerindeki fabrikanın çalışması nedeniyle elde edilen karı paylaşan ortaklanın, kadastro tespiti sırasında şirket anasözleşmesi hükümleri çerçevesinde beyanda bulunmaları gerekirken kasıtlı bir şekilde kendi adlarına tespit ve bu şekilde kesinleşme sağladıktan sonra, açılan davaya karşı hak düşürücü sürenin dolmuş olduğunu ileri sürmeleri tipik bir hakkın suistimali davranışı olması karşısında Medeni Kanun'nun 2. maddesinde ifadesini bulan dürüstlük kuralına aykırı olup, yasal himaye görmesi mümkün değildir. 0 halde, mahkemece davanın esasına girilerek taraf delillerinin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde hak düşürücü sürenin dolmuş olması nedenine dayalı olarak davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 12.6.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini