 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 2000/2127
K: 2000/5561
T: 25.6.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Karar Özeti: "Çırağan" sözcüğünün, "Çırağan Sarayı" ile özdeşleşmiş bulunmasına ve Milli Emlak Müdürlüğünce verilen irtifak hakkına ilişkin protokolde, irtifak konusu taşınmazın "Çırağan Sarayı" ve bitişiğindeki arsa olduğuna ve böylece "Çırağan"adının da davacı tarafından kullanılmak üzere devredildiğinin kabulünün gerekmesine, Çırağan adı, Çırağan Sarayı'nı çağrıştırdığına göre bu sözcüğün öncelikli olarak kullanma hakkının, davacıda olduğu kabul edilerek davalının 42. sınıf mal ve hizmetler için tescil ettirdiği "Çırağan" markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerekir.
[KHK. -556 s. (24.6.1995 Ta.) m. 42/b]
Taraflar arasındaki davanın (Bursa ikinci Asliye Ticaret Mahkemesi)nce görülerek verilen 29.11.1999 tarih ve 1998/632 - 1999/446 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı avukatı, müvekkili şirketin, İstanbul - Beşiktaş ilçesinde bulunan ve Osmanlı İmparatorluğu döneminden kalma tarihi Çırağan Sarayı'nın restore edilmesi, yanında turistik otel inşa edilerek Çırağan Sarayı ile birlikte işletmek amacıyla 11.9.1986 tarihinde kurulduğunu, bu inşaatların yapımını gerçekleştirerek "ÇIRAĞAN PALACE HOTEL KEMPINSKI -İSTANBUL" adı ile bilinen tesis için Turizm İşletme Belgesi alındığını, müvekkili şirketin ticari şirket unvanını ve "Çırağan Palace Hotel Kempinski - İstanbul" adının marka olarak tescili için Türk Patent Enstitüsü'ne başvurulduğunu, ancak davalının "ÇIRAĞAN" sözcüğünü 42. sınıf hizmetler için ticari marka olarak tescil ettirdiğinin tespit edildiğini, "ÇIRAĞAN" sözcüğünün İstanbul/Beşiktaş'ta mevki adı ve Çırağan sarayının adı olduğunu bu sözcüğün müvekkilinin işlettiği otel adı ile özdeşleştiğini, "ÇIRAĞAN SARAYI" ibaresini münhasıran kullanma hakkının müvekkili şirkete ait olduğunu ileri sürerek davalı adına tescilli ÇIRAĞAN markasının 556 sayılı KHK.nın 42. maddesi gereğince hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu 556.sayılı KHK.nın 42. maddesindeki hükümsüzlük hallerinin bulunmadığını, müvekkili şirket adına tescilli ÇIRAĞAN marksının 1984 yılından beri kullanıldığını ve 1987 yılında da tescil edildiğini, bu markanın davacı tarafından tanıtılmış marka olmadığını, davacı şirket ile İstanbul Defterdarlığı arasında imzalanan "Saray Kalıntısı ve Arsayı Kapsayan İrtifak Protokolü"nde marka veya marka devrine ilişkin bir hüküm bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dosyadaki kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, "Çırağan" ya da "Çerağan" sözcüğünün "kandiller ile aydınlatılarak yapılan şenlik, donanma" anlamında kullanıldığı, sözcüklerde bu şekilde tanımlandığı "Çırağan" sözcüğünün tek başına tanımışlığından söz edilmeyeceği ancak "Çırağan Sarayı"nın davacı tarafından sağlandığının ileri sürülemeyeceği, "Çırağan" sözcüğünün orjinal nitelikte olmayıp, pek çok kimse tarafından kullanıldığı, cins isim olan "Çırağan" sözcüğünün yanına ayırt edici ek almak şartıyla herkesin kullanımına açık olduğu, nitekim davacının tescil başvurusundaki markanın ve davalının kullanımının ayırt edici ekleri taşıdığı ve aldatıcı benzerlikten söz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Davanın yukarıda da özetlendiği üzere davacı şirket, davalı adına tescilli 170486 nolu "ÇIRAĞAN" markasının 556 sayılı KHK.nın 42 (b) maddesi gereğince hükümsüzlüğüne karar verilmesini istemiştir.
Dava konusu yapılan "Çırağan" adı davalı şirketin unvanın taşıyan otel kompleksinin bulunduğu yerdeki saraydan gelmektedir. Bu yerde ilk kez 17. Yüzyılda ilk saray binası yapıldıktan sonra Osmanlı Sultanlarından III. Ahmet zamanında Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırılan saray bahçesinde (1730) saray erkanının katıldıkları Çırağan (Çerağan) eğlencelerinin yapılmasından bu yana Sultan l. Mahmut, Sultan III. Selim ve nihayet Sultan Abdulaziz zamanında onarım ve yeniden yapılan saraylara hep bu ad verilmiş, bir başka deyişle bu yerde yapılan saraylarla "Çırağan" adı özdeşleşmiş bulunmaktadır. En son olarak söz konusu saray binası ise, geçen yüzyıl başlarında (19.1.1910) çıkan yangın sonucu tamamen yanmış ve enkaz olarak kalan dış duvarlar restore edilerek ve içi yeniden aslına uygun şekilde davacı tarafından inşa edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. (Ayrıntılı bilgi için Bkz. M. Larousse Büyük Lügat ve Ansiklopedi, Cilt 3, Sh. 218 vd, İslam Ansiklopedisi, Cilt 8, Sh. 304 vd.)
Söz konusu saray kalıntısı ve arsa için Maliye Hazinesi tarafından davacı şirket lehine 49 yıl süreyle irtifak hakkı tesis edilmiş, davacı saray kalıntısını restore edip, yanındaki arsaya da beş yıldızlı otel inşa ederek tamamını "Çırağan Palace Hotel Kempinski" adı altında işletmektedir.
Bütün bu açıklamalardan "Çırağan" sözcüğünün "Çırağan Sarayı" ile özdeşleşmiş bulunmasına ve Milli Emlak Müdürlüğü'nce verilen irtifak hakkına ilişkin protokolde irtifak konusu taşınmazın "Çırağan Sarayı" ve bitişiğindeki arsa olduğuna ve böylece "Çırağan" adının da davacı tarafından kullanılmak üzere devredildiğinin kabulünün gerekmesine, Çırağan adı, Çırağan Sarayı'nı çağrıştırdığına göre, bu sözcüğün öncelikli olarak kullanma hakkının sözleşme uyarınca davacıda olduğu kabul edilerek, davalının 42. sınıf mal ve hizmetler için tescil ettirdiği "Çırağan" markasının (170486 nolu) hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddi doğru olmamıştır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın (BOZULMASINA), 100.000.000.- lira avukatlık ücretinin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 25.6.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.