 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 2000/10980
K: 2001/2259
T: 22.3.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasında görülen davada Alanya Asliye 1.Hukuk Mahkemesi'nce verilen 11.5.2000 tarih ve 1998/96-2000/364 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 13.3.2001 günde davacı avukatı İrfan Şirin ile davalılardan S. Bulut otelcilik A.Ş. avukatı Mehmet gelip, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Ömer Özdemir tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar,
duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp,
düşünüldü:
Davacı kısıtlı olan Ertokuş vasileri vekili, kısıtlının davalı anonim şirkete ortak olması konusunda Sulh Hukuk Mahkemesi'nden alınan izin kararının Asliye Hukuk Mahkemesi'nin onayı alınmadan, davalı şirketin kurucu ortağı yapıldığını ileri sürerek, şirket kuruluşu ve anasözleşmesinin hükümsüzlüğünün tespitini, şirketin ticaret sicilinden terkini talep
ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, şirket kuruluşunun ve vesayet makamı olan Sulh Hakimliği'nce tasdik
edildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirketin diğer ortakları olan öteki davalılar ise davaya yanıt vermemişlerdir.
Mahkemece, davanın hak düşürücü sürede açılmadığı gerekçesiyle verilen önceki karar,
Dairemizce TTK.nun 299. maddesinin 559 sayılı KHK. İle yürürlükten kaldırıldığı, yürürlükten kaldırılan hükmün uygulanmama kuralı ileriye ve geriye etkili olacağından, öngörülen l aylık hak düşürücü sürenin uygulanamayacağı gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyularak, kısıtlının şirkete ortaklığı önemli sermaye tahsisi
gerektirdiğinden, Sulh Hakimi'nin izninden başka MK.nun 406/3 maddesi hükmü gereğince
Asliye Mahkemesi'nce de onayının gerektirdiği gerekçesiyle davalı şirket anasözleşmesinin
iptaline, şirketin Ticaret Sicilinden terkinine karar verilmiştir.
Kararı, davalı şirket vekili temyiz etmiştir.
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılabileceği üzere, davadaki uyuşmazlık konusu husus,
kısıtlılık hali sebebiyle kendisine vasi tayin edilen kimsenin vasisinin, vesayet makam Sulh
Mahkemesi'nden aldığı izine dayanılarak ortak sıfatı iştirak ettiği anonim şirketin kurulmasından sonra, bu husus da üst vesayet makam Asliye Mahkemesi'nin onayı alınmadığı iddiasına dayalı, şirketin hükümsüzlüğüne ilişkin bulunmaktadır.
Gerçekten de bir kısıtlının "mühim" bir sermaye tahsisini gerektiren bir şirkete görmesi
konusunda Sulh Mahkemesi'nce verilen iznin ayrıca Asliye Mahkemesi'nin de onayına tabi
olduğu MK.nün 406/3 ncü maddesi hükmü icabıdır. Şirketin hükümsüzlüğü nedeniyle açılan iş bu davada mahkemece anılan yasa hükmü uyarınca kısıtlının şirkete girerken vazettiği
sermayenin "mühim" olup olmadığı,hususu üzerinde durması ilke olarak doğrudur. Zira, anılan düzenlemeye göre, tasarruftaki "mühim" kavramının belirlenmesinden sonra onay makamı olan Asliye Mahkemesi bu önemdeki sermaye vazının kısıtlının menfaatine uygun olup, olmadığını belirleyecektir. Ne varki, mahkemece bu unsur üzerinde yeterince durulmuş ve değerlendirilmiş olmadığı gibi, karar gerekçesinde de bu sorun yeterince irdelenip, açıklığa kavuşturulmuş değildir. Bu değerlendirme yapılırken sadece şirkete konulan sermaye miktarı tek başına ele alınmamalı, ayrıca kısıtlının tüm mal varlığı da dikkate alınmalıdır. Bu konuda mahkemece yapılan araştırma ve değerlendirme eksik incelemeye dayalı bulunmaktadır. Mahkemenin hükme dayanak yaptığı bilirkişi raporu ise, bu konuda yeterli bilgi ve bulguları içermediği gibi, davacının da ortağı olduğu şirketin yaptırmış olduğu otel üzerinde gerekli hak ve menfaatlerini koruyabilme hakkına sahip olamayacağı kanaatine dayalı bulunmaktadır.
Dava ise, bu iddia ve tesbite dayalı değildir.
Şayet mahkemece yukarıda belirlenen ilkeler çerçevesinde usulüne uygun bir şekilde
yapılacak inceleme ve tespit sonucunda, kısıtlı tarafından davalı şirkete vazedilen sermayenin
"mühim" bir sermaye olduğu sonucuna varılırsa, o zaman mahkemece yapılacak iş, Sulh
Mahkemesi aracılığı ile izin dosyası üst vesayet makamı olan Asliye Mahkemesi'ne gönderilerek, Sulh Mahkemesi'nce verilen iznin onayı konusunda bir karar tesisi ve sonucunun beklenilmesi gerekir. Zira, "mühim" sermaye niteliğinin tespiti halinde onay bakımından tek yetkili yargı organı, MK.nın 406/3 ncü maddesi hükmüne göre üst vesayet makamı olan Asliye Mahkemesidir.
Kanunen, vesayet dairelerinin iznine tabi olup da bu alınmadan vasi tarafından veya Asliye
Mahkemesi'nin izni alınmadan Sulh Mahkemesi tarafından yapılan işlemlerin, kısıtlıya karşı
hükmü, MK.nun 408 nci maddesi hükmü uyarınca, böyle bir kimsenin vasisinin olurunu almadan yaptığı hukuki işlemler gibidir. Bu gibi işlemler, ilke olarak vesayet altındaki kimseyi bağlamaz.
Ne var ki, vesayet altındaki kimselerin işlemlerine MK.nun 394 maddesi uyarınca vasinin sonra verdiği icazetle işlerlik kazandırabileceği gibi, kısıtlının işlemi Asliye Mahkemesi'nin onayına tabi olduğu halde, bu onayın sonradan alınması yani, icazete bağlanması halinde işlem, icazet gününden değil, yapılmış olduğu günden itibaren geçerli olacaktır. (Bkz. Prof. Dr. H.V. Velidedeoğlu, T. Medeni Hukuku, Cilt II. Aile Hukuku, Cüz. İst. 1960. sh. 471'vd.)
Mahkemece bu husus dikkate alınmadan, noksan işlem ve inceleme ile ve vesayet makamı yerine geçerek, yazılı şekilde hüküm tesisi bu sebeble de yerinde görülmemiştir.
2-Ayrıca, bütün bu işlemlerin sorucunda davacı kısıtlının şirkete iddia gibi ortak
olamayacağı sonucuna varılırsa, o zaman davalı tarafın savunmasında ileri sürdüğü 9.3.1955 gün ve 22/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı bakımından yapılan işlemin sakatlığının ileri
sürülmesinin MK.nun 2 nci maddesine göre mümkün olup, olamayacağı da değerlendirilip,
tartışılmadan hüküm kurulması da isabetsiz görülmüştür.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile
kararın davalı şirket yararına BOZULMASINA, 100.000.000 lira duruşma vekillik ücretinin
davacıdan alınarak mümeyyiz davalı şirkete verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği
halinde temyiz edene iadesine, 22.3.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.