 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 2000/10391
K: 2000/10420
T: 22.12.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen
21.9.2000 tarih ve 1998/573-2000/511 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili
tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Verda Çiçekli tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, Ankara 3. Ticaret Mahkemesi'nin 1996/259 esas sayılı dosyası ile ilgili
aldığı karar gereğince 5600 adet T.İş Bankası C tertibi hisse senedinin bulunduğunu bu senetlerle ilgili dava devam ederken Eylül 1997'de T.İş Bankası'nın %40 bedelli ve %360 bedelsiz sermaye artırımı sonucu müvekkilinin 22.400 C tertibi pay senedi olduğunu ileri sürerek, 22.400 C tertibi pay senedinin davalıdan aynen alınmasını talep etmiş, birleştirilen 1998/709 esas sayılı dosya ile 1998 tarihindeki sermaye artırımından dolayı 42.000 adet C tertibi pay senedinin davalıdan alınmasını istemiştir. Bu dosya ile birleştirilen 1998/1024 esas sayılı dosyada davacı vekili, Ankara 3.Ticaret Mahkemesi'nin 1996/259 esas 1998/297 sayılı ilam ile 4.160.000. adet İntema pay senedinin kendisine aynen teslimi konusunda karar verildiğini, ancak davalının senetleri teslim etmesi gereken 16.6.1998 tarihinde tehiri icra kararı alarak teslim etmediğini, 13.10.1998 de teslim ettiğini, pay senetleri 16.6.1998 tarihinde 9.400 TL. iken teslim edildiği tarihte 3.400 TL.na düştüğünü, müvekkilinin bundan dolayı 24.960.000.000 lira zararı olduğunu ileri sürerek, şimdilik 1.000.000.000 liranın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, tüm davaların reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; davacının davalıdan 64.400 adet
T.İş Bankası C Tertibi hisse senedini isteyebileceğinin anlaşıldığı, intema pay senetlerinin geç
teslim edilmesi nedeniyle davacının zararı olup olmadığına gelince, tehiri icra talebinin kanuni bir hak olup, daha sonra davacının haklı çıkması davalının bu kanuni hakkının meşruluğunu ortadan kaldırmayacağı, ayrıca davalı bu kararı alırken ihtilaf konusu senetlerin tamamını icra dosyasına depo ettiği ve teslimde gecikmede davalının eyleminin hukuka aykırı olmadığı, ayrıca borsa değerleri arasındaki fark davacı aleyhine olabileceği gibi, lehine olabileceği, bu bakımından borsa değerindeki değişme sonucu meydana gelen fark ile teslimde gecikme olayı arasında zarar bakımından uygun illiyet bulunmadığı, iddia edilen zarar geç teslimden değil ekonomik ve konjonktürel olaylardan kaynaklanan borsa fiyatlarının değişmesinden ileri geldiği, öte yandan dava tarihinden pay senetlerinin davacının elinde olduğu ve SPK.nun 26.6.1998 tarihinde yürürlüğe giren Seri 5 No:34 sayılı Tebliğinin "satış olmadan zarardan bahsedilmeyeceği" hükmünü öngördüğü gerekçesiyle, pay teslimine dair davaların kabulüne, tazminat davasının reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, hukuki niteliği itibariyle, davalının akti ilişkiye uymaması nedeniyle oluşan zararın
tazmini istemine ilişkindir. Önceki davanın davacı lehine sonuçlanması üzerine temyiz
aşamasında, davalının aldırdığı tehiri icra kararı ile de, davacının menkul kıymetlerini yaklaşık dört aylık bir süre kullanmasını (borsada tedavül ettirmesini) önlediği anlaşılmaktadır. Bu bakımından ilke olarak davacı ispat etmek koşulu ile bundan doğan zararını isteyebilir.
Nitekim, taraflar arasında görülen 1996/259-1998/297 sayılı dava dosyasında, davacı yine
başka pay senetlerinin aldırılan tehiri icra kararı nedeniyle geç tesliminden doğan borsa fiyatı
arasındaki farkı istemiş, mahkemece meydana gelen zararın tahsiline karar verilmiş ve sözkonusu karar temyiz aşamasından geçerek kesinleşmiştir.
Bu durumda davacının bir zararının mevcut olduğu kabul edilerek, davalının savunmaları
da, dikkate alınıp oluşacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulmak gerekirken, yukarıdaki olgu ve hukuki saptamalar gözden kaçırılarak, yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru
görülmemiş ve kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile
kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz
edene iadesine, 22.12.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.