 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 2000/10067
K: 2001/1132
T: 12.02.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasında görülen davada Ankara Asliye 4.Ticaret Mahkemesi'nce verilen 20.09.2000
tarih ve 1999/649 - 2000/464 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Deniz Biltekin tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili tarafından sağlık sigortası yapılan Zübeyir 'in davalıların malik ve sürücüsü olduğu aracın çarpması sonucu yaralandığını, davalı sürücünün tam kusurlu olduğunu ileri sürerek sigortalılarının tedavi gideri olarak ödenen 1.265.058.690.-TL.nın 25.03.1999 olay tarihinden itibaren reeskont faizi ile davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı İsa ve Orhan ; sigortalı ile 28.04.1999 tarihli sulh protokolü imzalandığını, ibraname nedeniyle rücu hakkının olmadığını savunarak davanın reddini talep etmişlerdir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamından sigortalının davalıları ibra ettiği,
davacının davalılara rücu hakkının kalmadığı, 23.04.1999 tarihli ibraname içinde KTK.nun 111 nci maddesi uyarınca iptal davası açılmadığı bu nedenle geçerli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Davacı sigortacı, sağlık sigorta sözleşmesi hükümleri uyarınca sigortalısına ödediği tedavi
giderlerini haksız fiil failleri olan davalılardan rücuan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalılar, sigortalıya ödeme yaptıklarını ve ibraname düzenlendiğini savunmuşlar, buna karşılık dinlenen sigortalı, ibranamenin zararı tam karşılamadığını ileri sürerek defi yolu ile geçersizliğini ileri sürmüştür. Olayı müteakip düzenlenen belge Karayolları Trafik Kanunu'nun 111 nci maddesinde açıklanan bir anlaşma ve uzlaşma niteliğindedir.
Mahkemece, bu belgenin iptali için dava açılmadığı gibi anılan belgede imzası bulunan
Zübeyir'in de bu davada taraf olmadığından bahisle bu protokolün geçersizliğinin bu dava da
tartışılamayacağı kabul edilmiştir. Ne var ki, bu madde hükmünden yararlanmak için belgenin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, bir dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren iki yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterli olacaktır. Sigortalı Zübeyir'in haklarına halef olan sigortacı da, halef sıfatı ile açtığı bu dava da bu haklardan yararlanması doğaldır. O halde, bu durumda mahkemece yapılacak iş; tarafların bu yöne ilişkin delillerini toplamak, tazminat kapsamını belirlemek ve bulunacak miktarın KTK.nun 111 nci maddesi uyarınca yapılan anlaşmada tesbit edilen tazminata göre yetersiz veya fahiş olduğunun açıkça belli olup olmadığını saptamak ve varılacak sonuca göre karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 12.02.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.