 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas no: 1999/9047
Karar no: 1999/895
Tarih: 15.02.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki davanın Karaburun Asliye Hukuk Mahkemesince görülerek verilen 26.5.1998 tarih ve 179-89 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Ahmet Susoy tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, müvekkillerinin 15.6.1990 tarihinde tasfiye işlemleri tamamlanan SS İzmir Sahil Sitesi Yapı Kooperatifinin ortakları olduklarını, 1611 parsel sayılı taşınmazın gerçekte kooperatif ait ortak yer olmasına rağmen, o tarihte kooperatif başkanı olan davalılardan Haluk'a 1987 yılında kayıt ve tescil edildiğini, onunda anılan taşınması 1990 yılında eniştesi diğer davalı Murat'a muvazaalı bir satış işlemiyle devrettiğini, yapılan işlemlerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, mevcut tapu kaydının iptali ile müvekkillerinin hisseleri oranında adlarına tesciline, diğer hisselere ait tapu kaydının açık bırakılarak ilerde dava açacak ortaklar adına tescillerinin sağlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılardan haluk Kundakçı vekili davaya cevabında, davaya konu taşınmazın ve daha 37 adet taşınmazın 5.4.1986 günlü olağan genel kurul toplantısında ortaklara devri ve satışı konusunda yönetim kuruluna verilen yetkiye istinaden 28.12.1987 tarihinde bedeli mukabili satın alındığını, kaldı ki 7.1.1989 tarihli genel kurul toplantı tutanağı incelendiğinde de anılan taşınmazın müvekkiline ait olduğunun kabul edildiğini, davanın iyiniyetle bağdaşmadığını, müvekkillinin diğer davalıya olan borcuna karşılık taşınmazı sattığını davanın reddini savunmuştur.
Davalı Murat vekili davaya cevabında, müvekkilinin olayların dışında olup, MK.nun 931.maddesinin koruması altında olduğunu davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma, dosyadaki kanıtlara nazaran, davaya konu taşınmazın dava dışı kooperatif mülkiyetinde iken 5 Nisan 1986 tarihli genel kurul toplantısında diğer 37 adet taşınmazla birlikte ortaklara devri ve satışı konusunda yönetim kuruluna yetki verildiği ve 28.12.1986 tarihinde davalı Haluk adına tapuya tescil edildiği, 7.1.1989 tarihli genel kurul toplantısında da taşınmazın mülkiyetinin bu davalıya ait olduğunun belirtildiği, böylece taşınmaz mülkiyetinin genel kurulda alınan karar ile yönetim kurulunun oluruyla gerçekleştiği, esasen iddianın da taraf muvaazasına ilişkin olup, ancak yazılı delille ispat olunabileceği, bu güçte bir delile de dayanılamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacılar vekili temyiz etmiştir.
Dava, dava dışı kooperatife ait olduğu iddia edilen taşınmazın mevcut tapu kaydının iptali ile ortaklar adına tescili istemine ilişkindir.
Davaya konu 1611 parsel sayılı taşınmazın dava dışı kooperatife ait olduğu ileri sürüldüğüne göre, her ne kadar terkin işlemi yapıldıktan sonra, kooperatifin tüzel kişiliği sona erer ise de, terkine karşı sonradan kooperatifin alacak ve borçları ortaya çıkarsa ortaklar veya alacaklıların sicildeki kaydın kaldırılmasını ve ortaklığın tekrar tasfiye hali biçimine getirilmesini isteyebilirler. Çünkü tüzel kişiliğin gerçek anlamda sona erebilmesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz olarak tamamlanması gerekir. Eğer tasfiye işlemleri gerçek olarak tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmışsa, tüzel kişilik ticaret sicilinden terkin edilse bile kooperatifin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. (1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 81, TTK.224, 225 m).Yukarıda yapılan bu açıklamalar ışığında esasen böyle bir davanın kooperatifin yeniden ihyası suretiyle ve onun tarafından açılması gerekirken, davacı ortaklar tarafından açılması gerekirken, davacı ortaklar tarafından açılmış olması nedeniyle davacıların aktif dava ehliyetleri bulunmaması nedeniyle davacı sıfatı yokluğundan reddi gerekirken esastan incelenerek reddedilmesi doğru olmamışsa da, davanın reddinin sonucu itibariyle doğru olduğu anlaşıldığından kararın değişik bu gerekçeyle onanması gerekmiştir (HUMK. 438/7.md).
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 596.100-lira temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 15.02.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.