 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas no: 1999/7672
Karar no: 1999/9253
Tarih: 18.11.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
6762/m.1292,1299
818/m.101
Taraflar arasındaki davanın Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesince görülerek verilen 1.7.1999 tarih ve 1997/691-1999/440 sayılı kararın Yargıtay`ca incelenmesi taraf vekileri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi S.Ç. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı şirkete kasko sigortalı olan müvekkiline ait aracın tek taraflı kaza sonucu devrilmesi ile oluşan ve davalı sigorta eksperinin belirlediği hasar miktarının ödenmemesi nedeniyle mahkeme aracılığı ile yaptırdığı tesbit ile aracın değerinin 1.375.000.000 lira, hurda değerinin 575.000.000 lira ve zararın, hurda indirimi sonucu 800.000.000 lira olduğunun belirlenmesi üzerine hurda değerinden sattığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla 150.000.000 liranın ihbar tarihi olan 29.3.1997 tarihinden itibaren faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında bilirkişinin tesbit ettiği zarar miktarından arta kalan 487.520.545 lirasını da ek dava açarak faiziyle birlikte talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, süresinde verdiği cevap dilekçesinde, müvekkili şirketin ikametgahı itibariyle davanın Şişli Mahkemelerinde açılması ve müvekkilinin tacir olması nedeniyle davanın Asliye-Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, aracın üzerindeki paslar itibariyle kaza tarihinden çok önce hasarlandığının sigorta eksperince belirlendiğini, ancak davacının aracı tamir servisinden kaçırdığını, davacıya korozyon testi için aracı hazır etmesinin noter aracılığı ile ihtar edilmesine rağmen, tebligatın adreste tanınmadığından bahisle iade edildiğini, daha sonra aracın davacı tarafından satılıp dava açılmasının kötüniyeti ve doğru ihbar yükümlülüğünün kasten yerine getirilmediğini gösterdiğini, bu durumda rizikonun teminat içinde kaldığının ispat yükünün davacıya geçtiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, sözleşmeyi yapan acentenin Ankara`da bulunması ve davanın niteliği itibariyle yetki ve işbölümü ilk itirazları red edilerek esasa girilmiş, iddia, savunma, toplam deliller, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, kaza tespit tutanağı ve diğer resmi rapor ve belgelerde geçen tarihte kazanın meydana geldiği ve hasarın daha önce oluştuğunun davalı sigortaca somut delillerle kanıtlanamadığı, dava tarihinde temerrüdün gerçekleştiği gerekçeleriyle belirtilen her iki davanın kabulüne, 150.000.000 liranın 27.10.1997, 487.520.545 liranın 2.3.1999 tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1 - Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2 - Davacı tarafın temyizine gelincEsas no: Kasko sigortasına dayalı tazminat davaları, sözleşmeden kaynaklanan tazminat davaları niteliğinde olduğundan temerrüde ilişkin sözleşme hükümleri mevcutsa ve yasanın emredici nitelikteki hükümlerine aykırı düşmedikçe öncelikle bu hükümler uygulanmalıdır.
Zarar miktarı konusunda taraflar anlaşırlarsa alacak o tarihte muaccel hale gelir ve BK.nun 101. maddesi gereğince ilke olarak alacaklının ihtarı ile sigortacı temerrüde düşer.
Taraflar arasında anlaşma olmayıp da, tazminat miktarının belirlenmesi için sözleşme hükümleri gereğince hakem-bilirkişi prosedürüne başvurulduğu takdirde yine sözleşme hükümlerine göre tazminat hakem-bilirkişi kararı ile muaccel hale gelir.
Kural bu olmakla beraber, temyize konu davada olduğu gibi, şayet sigortacı rizikonun, sigorta teminatı kapsamına girmediğini savunarak tazminat ödemekten kaçınmış ve bu nedenle sigorta ettiren veya lehtarı dava açmak zorunda kalmış ise, böyle bir durumda, temerrüt başlangıcı konusunda sözleşme hükümleri dikkate alınmalı ve BK.nun temerrüde ilişkin hükümlerini uygulamak gerekir.
Konuyu düzenleyen TTK.nun 1299/1. maddesi yollaması ile aynı yasanın 1292/1. maddesi uyarınca bu maddede belirtilen tarihte sigorta tazminatı alacağı muaccel hale gelirse yine BK.nun 101/2. maddesi uyarınca ihbar edilen günün hitamı ile borçlu temerrüde düşmüş olur.
Mahkemece, davacının, davalıya rizikonun gerçekleştiğini bildirdiği ihbar tarihi araştırılıp, ihbar edilen günün hitamı ile borçlu-davalının temerrüde düşmüş olduğu gözetilerek bu tarihten itibaren faiz yürütülmesine karar verilmek gerekirken, birleştirilen her iki davada, dava tarihlerinden itibaren yazılı gerekçe ile faiz başlatılması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, 18.11.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.