 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas no: 1999/6693
Karar no: 1999/9887
Tarih: 02.12.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki davanın İstanbul 7.Asliye Ticaret Mahkemesinde görülerek verilen 7.5.1999 tarih ve 1997/1362-1999/426 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için belirlenen 30.11.1999 günde davalı avukatı İlknur ile davacı avukatı Namık temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karar bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Harun Kara tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, sözleşmeye aykırılık nedeniyle doğan müvekkili zararının 6.10.1994 tarihinde açılan ve İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 1996/1019 Esasında görülen dava neticesinde ve 30.6.1997 tarihinde 100 milyarı ana para olmak üzere (259.577.047.910) TL olarak tahsil edilebildiğini, müvekkilinin para alıp satan ticari bir müessese olduğunu, paranın süresinde tahsil edilmesi durumunda ticari kredi olarak kullandırılacağını; ancak bu imkanın verilmediğini, kredi olarak kullandırılamama nedeniyle ve 30.6.1997 tarihi itibariyle faiz ile karşılanmayan munzam zararın (1.883.288.952.190) TL olduğunu ileri sürerek, bu meblağın ve dava tarihine kadar işlemiş (604.797.321.563) TL faiz alacağının tahsiline, asıl munzam zarar alacağına dava tarihiden reeskont oranında temerrüt faizi yürütülmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, müvekkili banka kusurunun bulunmadığını, munzam zarar koşullarının oluşmadığını, davacının zararının somut olarak kanıtlanması gerektiğini, faiz talebinin de yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece. iddia ve savunmaya, toplanan delillere, bilirkişi raporlarına nazaran, davalının sözleşmeden doğan borcunu 6.12.1994 tarihinde açılan dava sonucu ve 30.6.1997 tarihinde ödediği, BK.nun 105 maddesine göre, alacaklının meydana gelen zararının geçmiş günler faizinden fazla ise ve borçlu hiçbir kusuru olmadığını kanıtlamadıkça bu munzam zarardan sorumlu olduğu, davalının kusursuzluğunu kanıtlayamadığı, banka ve tacir olan davacının parayı süresinde tahsil etmesi halinde ticari kredi olarak kullandırmasını doğal olduğunu, bu ilkelere göre ve ilk davada hükmedilen meblağın tahsil edildiği 30.6.1997 tarihi itibariyle hesaplanan munzam zarar alacağının 1.847.877.882.239 TL olup, munzam zarar temerrüt ile oluşmaya başlayan asıl borcun ifasına kadar geçecek zaman içerisinde artarak devam yeni bir borç olduğundan bu meblağın dava tarihine kadar faiz yürütülmesi ve talebinde usulsüzlük bulunmadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, (1.847.877.882.239) TL nin 8.12.1997 tarihinden yürütülecek reeskont oranında temerrüt faizi ile ve (604.797.321.563) TL birikmiş faiz alacağının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
l-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre ve para alıp satan ticari bir müessese olan davacı bankanın nakit mevcutlarını ticari kredi olarak kullandıracağının olağan bulunması karşısında davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Ancak, davacı banka, ilk davada hüküm altına alınan meblağın zamanında tahsil edilmesi halinde müşterilerine ticari kredi olarak kullandırılmak suretiyle elde edilecek faiz gelirinden mahrum kalındığını açıklamak suretiyle munzam zarar talebinde bulunmaktadır. Bu açıklama ve iddia karşısında, kredi kullandıramamadan doğan zarar somut olarak kanıtlanmış değil, yine varsayıma dayalı bir zarar iddiasıdır. Davacı banka söz konusu paranın davalıdan süresinde tahsil edilemediği için bir başka kaynaktan ve daha yüksek maliyet ve temin edildiğini iddia ve ispat etmiş değildir. Bu durumda davacı bankanın dava konusu parayı mevduat hesapları kanalı ile toplayarak kredi olarak kullandırabileceğine göre, farazi ispatlamaya dayalı bu davada da, davacının munzam zararı belirlenirken bu ilkeler gözönünde tutulmalıdır.
Bu durumda mahkemece, aralarından birinin Merkez Bankası'ndan seçilecek banka uzmanı olmak üzere oluşturulacak bilirkişi heyetinden mevduat hesapları ile bu paranın toplanabileceği ve bunların ticari kredi olarak kullandırılabilmesi için bankanın yapması gereken her türlü zorunlu giderler de dikkate alınmalı ve söz konusu paranın zamanında tahsil edilmesi halinde tamamının tekrar ticari kredi olarak kullandırma halinde davacı bankanın elde edebileceği net kar kaybının diğer bir deyişle gerçek munzam zararının tespiti ve davalının eylemi bir nevi haksız fiil mahiyetinde olduğuna göre, BK.nun 42 ve 43 maddeleri de gözönüne alınarak zararın tespit ve tayini gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte yazılı nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarını reddine, (2) holü bentte açıklanan nedenlerle kararın davalı yararına BOZULMASINA, duruşmada vekil ile temsil olunan davalı yararına takdir olunan 65.000.000 TL vekillik ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 02.12.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.