 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas no: 1999/6042
Karar no: 1999/10406
Tarih: 16.12.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki davanın Beyoğlu 2.Asliye Ticaret Mahkemesinde görülerek verilen 16.4.1999 tarih ve 1998/240-1999/135 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı, olarak davacı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için belirlenen günde taraf avukatları, tebligata rağmen gelmediğinden tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış ve dava dosyası için Tetkik
Hakimi Harun Kara tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, hırsızlık rizokolarına karşı davalı şirkete sigortalı müvekkiline ait işyerinde 23.1.1998 tarihinde meydana gelen hırsızlık olayında, diğer bazı eşyalar ile birlikte çelik kasanın kırılarak içindeki 700.000.000 TL nakit paranın da çalındığını, davalının diğer zararları karşılanmasına rağmen poliçe teminatındaki 7000.000.000 lirayı ödemediğini ileri sürerek, bu meblağın faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, kasada bulunan paranın kasa hareketini gösteren defter tutulma şartına bağlı olarak teminat kapsamında olduğunu, öte yandan, kasada olan paranın dava dışı ve davacının damadı Bayram'a ait olduğundan poliçeyi ilgilendirmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia ve savunmaya toplanan delillere, bilirkişi raporuna nazaran, sigortalı işyerinde mevcut çelik kasada 700.000.000 TL nakit para mevcut olduğu sabit olup, mutlaka
kasa defterleri aranmasının iyi niyetli olmayıp, bu yöndeki savunmasının yersiz olduğunu, ancak, kasada bulunan ve çalınan paranın davacının damadı Bayram'a ait olduğu, oysa poliçede sigortalının davacı olduğu, bu itibarla, davacının kendi adına zarar talep etme hakkı olmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davalı şirket tarafından düzenlenen "işyeri Paket Sigorta Poliçesi" gereğince tazminat istemine ilişkin olup, davacıya ait sigortalı işyerinde 28.01.1998 tarihinde hırsızlık olayı meydana geldiği, davalı şirketin işyerinden çalınan diğer eşya bedellerini tazmin ettiği hususunda taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur. Davalı tarafından düzenlenen 23.7.1997 tarihli poliçe eki hırsızlık klozu şartlarına göre, işyerinde kasada bulunan nakit paralara ait, kasa hareket defteri tutulması koşulu ile bu nakit paraların da poliçe teminatında olacağı belirtilmiş ancak, somut olayda, dosyadaki diğer delillere nazaran kasada iddia olunan miktarda nakit para bulunduğunun sabit olması karşısında artık, davalının poliçe genel şartlarının bu hükmüne duyanı imasının iyi niyet kurulları ile bağdaşmayacağı mahkeme gerekçesinde kabul edilmiş, bu yöndeki gerekçeyi davalı, taraf temyiz etmemiştir. Bu durumda taraflar arasındaki uyuşmazlık, kasada bulunan ve olay tarihinde çalınan nakit paranın kime ait olduğu hususunda toplanmıştır. Olay tarihinde sigorta ettiren davacının geçici olarak Adana'ya gitmesi nedeniyle, işyerini dava dış J. ve davacının damadı Bayram'ın idare ettiği anlaşılmakta olup, bu husus, Bayram'ın olay sonrası polise sıcağı sıcağına verdiği ifade ve tutanak kapsamıyla da sabittir. Bayram, tüm müracaat ve ifadelerinde işyerine emaneten baktığını ifade ettiği gibi, kasada bulunan ve çalınan 700.000.000 TL nin kendi parası olduğuna dair hiçbir ikrar ve beyanı yoktur. Her ne kadar, olay sebebi ile görevlendirilen ekspertize repo hesabına ait hesap cüzdanı fotokopisi vermiş ise de, olay tarihinde hesap cüzdanındaki paranın repoda olduğu anlaşıldığına göre, kasadaki para ile bir ilgi ve illiyeti bulunmamaktadır. Olay, sebebi ile eksperce düzenlenen ve davacının ve dava dışı Bayram'ın imzası ve kabulü bulunmayan ekspertiz raporunun davacı tarafı bağlayıcılığı yoktur. Kaldı ki, bilirkişi raporuna davacı detaylı biçimde itiraz ettiği halde bu itirazları karşılanmamıştır. İşyeri kasasında bulunan nakit paraların ilke olarak işletmeye ait olduğunun kabulü gerekmekte olup bunun aksi davalı tarafından kanıtlanamamıştır. Bu durumda mahkemece davanın kabulü gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, davacı vekili gelmediğinden duruşma vekillik ücreti takdirine yer olmadığına, 16.12.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.