 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas no: 1999/5759
Karar no: 1999/7415
Tarih: 04.10.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki davanın Gemlik Asliye Hukuk Mahkemesince görülerek verilen 31.12.1998 tarih ve 1997/953 -1998/1031 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Ali Orhan tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkil yönetimindeki araçla davalının yönetimindeki aracın çarpışması sonucu, kaza nedeniyle araçta 373.750.000.- lira'lık hasar meydana geldiğini ileri sürerek bu miktarın davalılardan (sigorta şirketi poliçe limiti ile sorumlu olmak üzere) tahsilini istemiştir.
Davalı Hasip vekili, asıl davada davacının araç maliki olmayıp sürücü olması nedeniyle aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, üstelik ehliyetsiz araç kullanmaktan dolayı tüm kusurun davacıda olduğunu ileri sürerek asıl davanın reddi ile, kazada müvekkile ait aracın hasarlandığı gibi kendisinin de yaralanıp iş ve gücünden kaldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hak saklı kalmak kaydıyla, aracın tamir süresince çalışmaması nedeniyle 20.000.000.- lira değer kaybı 200.000.000.- lira kaza nedeniyle işe gidememiş olması nedeniyle 20.000.000.- lira, manevi tazminat olarak 500.000.000.- lira ve kasko sigortasınca karşılanmayan hasar tamiri ve işçilik için 40.000.000.- lira olmak üzere, 280.000.000.- lira maddi, 500.000.000.- lira manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren kanuni faizi ile birlikte davacı mukabil davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili, davacının araç sahibi olmadığından aktif dava ehliyeti olmadığını, kusur oranına göre müvekkilin kasko sigortalısına ödediği hasar bedelinin davacının talebinden takas mahsup yapılması gerektiğini ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, asıl davanın davacısının araç maliki olmadığından aktif dava ehliyeti bulunmadığı, kazada davacının 5/8 oranında, mukabil davacının ise 3/8 oranında kusurlu olduğu gerekçesiyle asıl davanın reddine mukabil davanın kısmen kabulü ile 15.000.000.-lira araç hasar bedeli, 15.000.000.- lira değer kaybı olmak üzere toplam 30.000.000.- lira'nın kaza tarihinden itibaren davacı Hüseyin'den tahsiline, fazla istemin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ve davalı Hasip vekili temyiz etmiştir.
1-Davacı, her ne kadar hasarlı aracın trafik sicilinde sahibi olarak görünmemekte ise de, aracın kendi zilyetliğinde iken hasarlandığı konusunda uyuşmazlık yoktur. Gerek dava dilekçesindeki beyanları, gerekse yargılama aşamasındaki beyan ve dilekçelerinde aracı haricen satın aldığını ve halen de kendisinin kullanımında olduğunu bildirmiş, kaza sonrasında da aracı tamir ettirip, masraflarını kendisinin ödediğini ileri sürmüş ve bu konuya ilişkin faturaları dosyaya ibraz etmiştir, öte yandan, duruşmada dinlenen tanıklar da, aracı gerek kaza öncesinde, gerekse kazadan sonra davacının kullandığını beyan etmişlerdir. Tüm bu hususlar gözönünde bulundurulduğunda davacının, kazaya karışan aracın zilyedi ve işleteni olduğunun kabulü veya sadece zilyet olsa bile malikine karşı zarar giderimle yükümlü olması, bunun sonucunda da aktif dava ehliyetinin varlığının kabulü gerekir iken, yazılı şekilde sırf trafik kaydında malik olarak görülmediği gerekçesiyle asıl davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan dolayı reddi doğru görülmemiştir. Hükmün bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.
2-öte yandan, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı 5/8 oranında, davacı ise 3/8 oranında, davalı Hatip tarafından yaptırılan tesbitte ise davacı 5/8, davalı ise 3/8 oranında kusurlu bulunmuş, trafik kaza tutanağında ise davalı tam kusurlu gösterilmiştir. Mahkemece, her ne kadar, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuna itibar edilmiş ise de, anılan raporda davacı 5/8 oranında değil 3/8 oranında kusurlu gösterilmiş olup, kararda ise davacının kusuru 5/8 oranında kabul edilmiştir. Tüm bu açıklamalara göre, kusur oranının saptanmasına ilişkin raporlar ve kaza tutanağı arasındaki çelişkiler giderilmeksizin hüküm kurulmuştur. O halde, mahkemece yapılacak iş, konusunda uzman İstanbul Teknik üniversitesi öğretim üyelerinden oluşturulacak bilirkişi kurulu veya Adli Tıp Kurumu aracılığı ile kusur oranının belirlenip sonucuna göre karar vermek gerekir iken, yazılı şekilde eksik incelemeye dayanılarak karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle taraflar yararına bozulması gerekmiştir.
3-Bozma neden ve şekline göre taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda l nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle taraflar yararına BOZULMASINA, 3 nolu bentte açıklanan nedenlerle tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmediğine, ödedikleri temyiz peşin harçların istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 04.10.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.