 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas no: 1999/5481
Karar no: 1999/7144
Tarih: 27.09.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki davanın İstanbul Asliye 3.Ticaret Mahkemesince görülerek verilen 23.4.1999 tarih ve 1999/196-461 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olma k la dava dosyası için Tetkik Hakimi Ahmet Susoy tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra isin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı v ekili, müvekkilinin davalı kooperatif ortağı olduğunu, kooperatifin 26.10.1996 tarihli genel kurulunda alınan karar gereğince bir defaya mahsus teberru alın m asına karar verildiğini, ancak anılan genel kurul kararının mahkeme kararıyla iptal edildiğini, müvekkilinden tahsil olunan teberru bedelinin istirdatı amacıyla girişilen takibe davalı tarafından itiraz edildiğini ileri sürerek takibe yapılan itirazın kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı Kooperatif vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia ve dosyadaki kanıtlara nazaran, davanın itirazın kaldırılması talebine ilişkin olması nedeniyle, mahkemenin görevsizliğine talep halinde dosyanın İcra Tetkik Mercii hakimliğine gönderilmesine karar verilmiştir.
Karar, davalı kooperatif vekillerince temyiz edilmiştir.
Hakim, tarafların bildirdikleri vakıalar ile bağlı olup, bu vakıaları uygulanacak hukuki sebepleri bulup uygulama hakime ait bir görevdir. Tarafların ileri sürdükleri vakıaların mahiyeti hakkında yapmış oldukları hukuki nitelendirmeler hakime yardımcı olursa. da, hakim tarafların bildirdikleri hukuk kuralları ile (hukuki sebeplerle) asla bağlı değildir. Çünkü Hakim Türk Kanunlarını kendiliğinden (resen) uygulamakla yükümlüdür. (HUMK.m.76) Hakim tarafların bildirdikleri hukuki sebeple bağlı olmadığı gibi, tarafların hukuki sebep göstermemiş olması halinde de, davada uygulanacak hukuk kuralını kendiliğinden bulup uygulamakla yükümlüdür". (Baki Kuru, HUMK.1930, cilt II, sh.1325-1326). Somut olayda davacı vekili her ne kadar "itirazın kaldırılması" tabirini kullanmış ise de, aktarılan vakıalardan istemin itirazın iptaline yönelik olduğu ve bu amaçla davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde açıldığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki davacı dilekçesinde İİK. nun 68-a
maddesinde yazılı herhangi bir belgeye de dayanmamıştır. Bu durumda davanın İİK.nun 67.maddesi uyarınca açılmış itirazın iptali davası olarak kabulü zorunludur. Diğer taraftan icra takibinde istenen esas alacağın miktarına göre, davaya bakmak Asliye Hukuk-Asliye Ticaret Mahkemesinin görevine girdiği gözetilmeden görevsizlik kararı verilmesi de doğru olmamış ve kararın açıklanan nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekillilerinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 27.09.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.