 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas no: 1999/4892
Karar no: 1999/6904
Tarih: 20.09.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki davanın İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesince görülerek verilen 01.12.1998 tarih ve 1995/1500 -1998/1883 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Ahmet Susoy tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin kereste ticareti ile uğraştığını, davalı bankaca kendisine gönderilen ihtarnamede 20.02.1993 tarih ve 2.010.230 ABD Doları meblağlı genel kredi sözleşmesinden dolayı 40.936 ABD doları borçlu olduğunun bildirildiği bunun üzerine müvekkilinin kredi kefili olmadığını davalıya bildirdiğini, buna rağmen davalı tarafından ihtiyati haciz kararı alınarak tatbik edildiğini oysa müvekkilince kredi kefili olmadığından bahisle açılan menfi tespit ve istirdat davasının haklı bulunduğunu, haksız haciz dolayısıyla müvekkilinin ticari itibarının zedelendiğini ileri sürerek (1.000.000.000.-) lira manevi tazminatın faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davaya cevabında davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan kanıtlara nazaran, değerler ve banka kayıtları üzerinde manevi tazminat talebinin koşullarının oluşup, oluşmadığı yönünden yapılmasına karar verilen bilirkişi incelemesinin davacıya ihtarat yapılmış olmasına rağmen yaptırılmadığı gerekçesiyle sabit görülmeyen davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, haksız ihtiyati haciz kararı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, 23.03.1998 günlü oturumda davacı defterleri ve gerektiğinde talebinin unsurlarının bulunup, bulunmadığının tespiti açısından bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, 30.09.1998 tarihli oturumda verilen kesin mehile rağmen bilirkişi ücretinin yatırılmaması nedeniyle davanın reddine dair hüküm tesis edilmiştir. Oysa, HUMK.'nun 275. maddesi uyarınca, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinlenemez. Diğer bir anlatımla somut olayda manevi tazminat isteminin unsurlarının var olup, olmadığını takdir ve tayin edecek en iyi bilirkişi, uyuşmazlığı çözecek olan mahkeme yani hakimdir. Bu durumda, mahkemece takdir ve tayini gereken bir hususta davacı tarafa bilirkişi ücretini yatırması hususunda kesin mehil verilerek, menle riayetsizlik sebebiyle davanın reddi doğru olmamış ve kararın açıklanan nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 20.09.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.