 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas no: 1999/3682
Karar no: 1999/8634
Tarih: 02.11.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki Kadıköy Asliye 3.Ticaret Mahkemesince görülerek verilen 9.3.1999 tarih ve 1997/2-1999/201 sayılı kararın Yargıtay incelemesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için belirlenen 2.11.1999 günde davalı avukatı Sedat gelip, davacı avukatı tebligata rağmen gelmediğinden, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraf avukat dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karar bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Harun Kara tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalıya ait banliyö treninde yolcu olarak seyahat eden müvekkilinin trenden ineceği sırada kapıların açık hareket etmesi nedeniyle trenle peron arasına sıkışarak iki bacağını kaybettiğini ileri sürerek, şimdilik 10.000.000 TL maddi ve 500.000.000 TL manavı, birleşen davada da (1.012.501.302) TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren yürütülecek reeskont oranında temerrüt faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, tüm kusurun hareket halindeki trene binmek isteyen davacıda olduğunu talebin fahiş bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia ve savunmaya, coplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna nazaran, olayda davacının %90 kusurlu olduğu, davalının ise %10 kusurlu olup, bu kusur oranına göre, olay nedeniyle %37,2 oranında meslekte kazanma gücünden yoksun kalan davacı için asıl ve birleşen dava bakımından toplam (655.229.366 ) TL maddi ve (400.000.000) TL manevi tazminatın 14.12.1996 tarihinden itibaren %57 ve değişen oranlardaki reeskont faizi ile dava1ıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Uyuşmazlık, zararın hesaplanmasında, rapor tanzim tarihine kadar bilinen verilere göre hesaplanan zararın, olay tarihine göre sermayeleştirilip, sermayeleştirilmeyeceği, başka bir anlatımla iskontoya tabi tutulup tutulmayacağı ve belirlenecek zarar miktarının buna göre ne olacağı noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.
Beden tamlığına karşı işlenen haksız fiillerde, zararın gerçek miktarı ve şümulü zamanla daha iyi anlaşılabileceğinden mümkün olduğu kadar geç bir tarihin esas alınması gereği ortadadır. Borçlar Kanununun 46/2 maddesinde cismani zararın hangi tarih esas alınarak hesaplanacağı hakkında yeterli açıklık bulunmakta, cismani zararın hüküm tarihindeki duruma göre hesaplanması kabul edilmektedir (Tekinay, Destekten Yoksun Kalma Tazminatı sh:201-202) Bu itibarla, hüküm tarihine en yakın verilerin nazara alınarak rapor tanzim tarihine kadar gerçekleşen zararın somut olarak hesaplanması gerekir. Bu husus "gerçek belli iken varsayıma gidilemez" ilkesinin de gereğidir.
Rapor tanzim tarihine kadar somut olarak hesaplanan zararın, olay tarihi itibariyle iskontoya tabi tutulup tutulmayacağı sorununa gelince;
Bilindiği gibi iskonto, vadesi gelmemiş bir borcun vadesinden önce ödenmiş olması halinde alınan paranın vadeye kadar değerlendirme olanağı bulunduğundan, borcun haksız iktisaba imkan vermiyecek oranda indirilmesidir. Rapor tanzim tarihine kadar hesaplanan beden gücü kaybı zararı, tazmin sorumluları tarafından davacıya henüz ödenmemiş bulunduğundan bu dönem için vadesinden önce ödenmiş bir borçtan sözedilemez. Dolayısıyla rapor tanzim tarihine kadar somut olarak saptanan beden gücü kaybı zararı Iskontoya tabi tutulamaz. Yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Federal Mahkeme bu görüştedir. (BGE 77 11303 Jüt 952 1304). O halde, mağdurun, olay tarihi ile hüküm tarihi arasındaki devre için zararı somut olarak hesap edilecek, hüküm tarihindeki yıllık net kazancı (veya yıllık net gelir kaybı) tesbit edilecek ve gerçek zarar belli olduğu için iskontoya tabi tutulmayacaktır. Rapor tanzim tarihinden sonraki zarar için ise bilinen son gelir nazara alınıp her yıl %l0 oranında arttırılmak ve iskonto edilmek suretiyle hesaplanacaktır. Bu hesap tarzı yurt sathında uygulamada birlik sağlamak amacıyla yapılması zorunlu olduğu gibi, doğru bir hesap yöntemidir. Olayı bir örnek ile açıklamak gerekirse mağğdurun hüküm tarihindeki yıllık net geliri (yıllık gelir kaybı
100 Lira ile, örneğin 15 sene irad için;
1 sene sonunda 110 6 sene sonunda177,1 11 sene Sonunda 285
2 sene sonunda 121 7 sene sonunda194.8 12 sene Sonunda 313.5
3 sene sonunda 133,1 8 sene sonunda214,2 13 sene sonunda 344.8
4 sene sonunda 146,4 9 sene sonunda235,6 14 sene sonunda 379.2
5 sene sonunda 161 10 sene sonunda259,1 15 sene sonunda 417.1
lira olarak kabul edilmektedir. Böylece ortaya her yıl sonunda taksit tutarı belirli bir artış gösteren "müterakki" (progressif) bir irad çıkmaktadır.
Bazı bilirkişiler yukarıda açıklandığı şekilde hesap yapmayıp iradın peşin değerini bulmak için, zamlı iradların toplamını bulup, bunu iradın devam süresine, örnekte olduğu gibi iradların toplamı 3419,9 rakamını 15 e bölerek 232.79 yıllık vasati geliri (veya gelir kaybını) bulmakta, böylece iradı, taksitleri eşit ve herbir taksidi yıllık vasati gelir olan "sabit değerli" bir irada tahvil ederek bunun peşin değerini hesap etmektedirler. Böylece yukarıdaki örnekte ilk taksit 110 olduğu halde lira 232,7 lira, 2. taksit 121 lira yerine 232,79 lira olarak kabul edilmekte, bu hesaplama artarak 15 yıla yayılmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Dairemizin yerleşik uygulamasına göre bir sene sonra muaccel olacak 110 liranın, 2 yıl sonunda vadesi gelecek 121 liranın, 3 yıl sonunda muaccel olacak 133,1 liranın ve böylece devam olunacak taksitlerden her birinin peşin değeri hesaplanacak, sonra bu peşin değerler toplanacak neticede müterakki iradın doğru peşin değeri bulunmuş olacaktır. Bu uygulama YHG.K.nun 16.3.1983 gün ve 611/249, 13.6.1990 gün ve 215/356, 1.5.1991 gün 9-114/233, 15.5.1991 gün 102-257, 23.6.1935 gün Esas no:1994/9-690 X:1995/691, 23.6.1995 gür. Esas no:1995/9-454 Karar no:1995/699 sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Hal böyle olunca, açıklanan biçimde bir içerik taşımayan 15.10.1997 ve 8.2.1999 tarihli bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı gerekçelerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine 65.000.000 lira duruşma vekillik ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine 2.11.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.