 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas no: 1999/3032
Karar no: 1999/4940
Tarih: 07.06.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki davanın Söke Asliye Hukuk Mahkemesince görülerek verilen 8.10.1998 tarih ve 1997/1053-1998/699 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Ayşe Altun tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü :
Davacı vekili, müvekkili şirketin "S. Değirmencilik San. ve Tic. A.Ş." unvanını 15.6.1961 yılında tescil ettirdiğini, davalı şirketin ise "S. Gıda San. ve Tic. Ltd. şti." unvanı ile tescil edildiğini, "S." kelimesinin her iki unvanda da esaslı unsur ve çekirdek kelime olduğunu, her iki şirketin faaliyet alanı gereğince bu durumun fırın sahiplerini yanılgıya düşürdüğünü ileri sürerek, davalı fiilinin haksız olduğunun tesbitini, haksız rekabetin menini, haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, şimdilik 500.000.000 lira maddi, 500.000.000 lira manevi tazminatın tahsilini, "S." sözcüğünün unvan, marka işaret gibi tanıtma vasıtalarında ve tüm emtiası üzerinde kullanmaktan menini, bu nesnelerin müsadere ve imhasını, hükmün ilanını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, "Söke" sözcüğünün bir ilçe adı olup davacı tekelinde olmadığını, davacı ve davalı şirket nevinin farklı olduğunu, müvekkilinin kullandığı unvan nedeniyle davacının maddi ve manevi zararının olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve dosya kapsamına göre, davacı şirket unvanının davalı unvanından daha önce tescil edildiği, şirketlerin unvanlarının bütünlüğü, uğraş alanları ve ayırıcı eklerin yetersizliği nedeniyle davalı şirket ünvanındaki Söke sözcüğünün davacı şirket unvanı ile iltibasa yol açabileceği, ancak bu sözcüğün unvanda kullanılmasında davalının kasıt olcusunda kusurunun subut bulmaması ve Söke kelimesinin unvanda kullanılmasının başlı başına tazminat için yeterli olmadığı gerekçesiyle, davacı ticaret ünvanına davalı tarafın tecavüz ettiğinin tesbitine, davalı ünvanındaki "Söke" ibaresinin değiştirilmesi yada iltibası önleyecek şekilde açıkça ayırt etmeye yaracak ilave sözcük ile birlikte kullanması gerektiğine ve davacı şirketin ticaret unvanına müdahalenin bu biçimde menine, maddi ve manevi tazminat isteminin reddine, hükmün gazete ile ilanına karar verilmiştir.
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar verme k gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin temyizine gelince; davacı vekili, davalı şirketin müvekkili şirket unvanına tecavüz ettiğini iddia ederek haksız rekabetin tesbiti, meni, maddi-manevi tazminatın tahsili yanında haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasını istemiştir. Mahkemece davacının taleplerinin bir kısmı hakkında olumlu yada olumsuz karar verilmiş iken, haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasına yönelik talep hakkında bir karar verilmemiştir. HUMK.nün 388. maddesinin son fıkrası gereğince, hüküm sonucu kısmında tarafların istek sonuçlarından her biri hakkında karar verilmesi gerekirken, mahkemece bu hükme aykırı olarak, belirtilen davacı talebi hakkında olumlu yada olumsuz bir karar verilmemesi doğru görülmemiştir.
Ayrıca davacı, TTK.nün 58. maddesinin 1. fıkrasının e bendi uyarınca 500.000.000 lira manevi tazminatın tahsilini istemiştir. Anılan yasa hükmü BK.nun 49. maddesinde gösterilen şartların mevcut olması halinde manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini düzenlemektedir. BK.nun 49. maddesi 4.5.1988 tarihinde 3444 sayılı yasa ile değiştirilmiş ve manevi tazminata hükmedilmesi için "kasıt" unsuru kaldırılmış, "hukuka aykırı şekilde şahsiyet hakkı tecavüze uğrayanın manevi tazminat isteyebileceği" şeklinde düzenlenmiştir. Somut olayda da davalının hukuka aykırı olarak davacı şirkete ait ticaret unvanına tecavüz ettiği anlaşıldığından, davacının BK.nun 49. maddesi gereğince manevi tazminat talep hakkı bulunduğu gözardı edilerek, yazılı gerekçe ile bu talebin reddedilmesi de doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte yazılı nedenleri davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte yazılı nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 1.370.000 lira temyiz ilam harcından peşin harcın mahsubu ile temyiz eden davalıdan alınmasına, 07.06.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.